Terasa çıktık, bir süre sabahın köründe havadaki top top uçuşan mavi beyaz arasındaki bulutları izledik, bir hafta önce bu gökyüzünü Tonguç ile beraber izliyorduk, ve yıldızlarla birlikte tabii ki. Dilek bile tutmuştuk."Gece."
"Efendim."
Durdu, bir şey demedi, ben de demedim. İkimiz de konuşmuyorduk, ortada büyük bir sessizlik vardı.
"Bir şey mi diyeceksin Serhat?"
Bana baktığını fark ettim, ben de gökyüzüne bakıyordum. Güneş saklandığı bulutların arasından kendini gösterince gözlerim kamaştı.
"Bugün, ikimiz Şebnem'in doğum günü için bir şeyler yapalım mı, ne dersin?"
Bir süre düşündüm, bunu bir hafta önce böyle bir şeyi Tonguç'a söylemişken kabul etmemişti, üstelik mekan bulmak için gittiğim yerde başıma neler geldi.
"Bilmiyorum." dedim, kararsızdım.
"Sen düşün."
Neyine düşüneyim? Sanki kızın doğum günü 1 ay sonra.
Sahilden eve geldik. Fifi sakız çiğneyip telefonla uğraşıyordu, Şebnem ve Serap oje birbirlerine oje sürüyorlar ve gülüşüyorladı. Serhat, Orhan'ın maç izlediğini görünce yanına oturdu, fakat Tonguç'u göremedim.
Yukarı çıktığımda Tonguç uyuyordu, uyandırmak istemediğim için ellemedim. Üstünü örttüm, kapıyı sessizce kapatacağım sırada Tonguç seslendi.
"Gece."
"Efendim?"
İçeri girdim, yatakta bana doğru döndü.
"Yanıma yat."
Aklımda Şebnem için ne yapabilirim diye düşündüğüm şeyler vardı, ama yine de bir şey demedim ve yanına yattım. Belime sarıldı, ben de ona sarıldım.
...
Uyandığımda yanımda Tonguç'un olmadığını gördüm, saate baktığımda çok geç olduğunu fark ettim. Aşağı indiğimde Serhat gazete okuyordu, Orhan oturduğu koltukta sızmıştı. Fifi müzik dinliyordu, Serap televizyonda bir şeyler bulmaya çalışıyordu, Şebnem dergilere bakıyordu. Nereye baksam da Tonguç evde yoktu. Serhat'ın yanına oturdum.
"Serhat, Tonguç ne zaman çıktı?"
"Çok oldu."
Ben uyuduktan sonra gitmiş olmalı diye düşündüm.
"Nereye gittiğini söyledi mi?"
Bakışlarını gazeteden ayırmadı. "Biliyorsun, bizim aramız onunla açıldı."
Sanki benim yüzümden oldu, yarabbim ya! Nasıl da söylüyor, senin yüzünden oldu gibisine getiriyor resmen.
"Ve birkaç gündür konuşmuyoruz onunla, bence Orhan'a veya Serap'a sor." diye devam etti.
Sırf beni sinir etmek için Serap'a sor dediğini biliyordum, erkek milleti. Orhan'a baktığımda çok tatlı uyuyordu, uyandırmak istemedim. Ama ben ne zaman birisini uyandırmak istemesem başıma bir şeyler geliyordu.
"Teşekkürler." dedim ve koltuktan kalktım.
Bileğimi tuttu, bakışlarını gazeteden bana aldı.
"Neden sordun?"
"Seni ilgilendirir mi?"
Biraz sert çıkmıştım ama buna değdi, bileğimi bıraktığında bakışları bir süre bende durduktan sonra tekrar gazeteye döndü. Özür dileyecektim fakat o bana neler yapmıştı, daha doğru düzgün özür bile dileyemedi. Ona daha fazla bakmaktan vazgeçtim ve kızların yanına gittim.