"Eskileri karıştırıp beni deli etme Gece!" dedi ve eski haline döndü, tavana bakıyordu.
"Sen sadece kendini düşünüyorsun."
"Ben sadece kendimi düşünsem seni buraya getirmezdim."
Ayağa kalktım ve alkış yaptım, onu işaret ederek konuştum.
"Al işte, yakalandın Tonguç bey! Beni düşünüyorsun!"
Yataktan kalktı ve beni duvara itti, duvara sırtım değdiğinde ürperdim. Artık soğuk duvarla onun arasındaydım.
"Neden kendini bu kadar önemli biri olarak görmek istiyorsun, Gece?"
Ne sorduğunu anlamam biraz zaman aldı, uzun bir cümle kurmuştu ve bu soru cümlesiydi. Onu ittim ve odadan çıktım. Mutfağı bulduğumda malzemeler aramaya başladım, en üst dolaplara bakacaktım, fakat boyum yetmedi. Tonguç'tan yardım da istemek istemiyordum. Dolabın kolunu tuttuğumda arkamda bir sıcaklık hissetmemle dengemi kaybedip düşmem bir oldu.
"Ne yaptığını sanıyorsun Tonguç!" diye kızdığımı belli etmeye çalıştım.
Tonguç üstüme düşmüştü ve aramızda birkaç santim vardı, ben bunlat anca filmlerde olur diye düşünürken Tonguç üzerimden kalktı. En üstteki dolapların kapağını açtı ve tezgaha yaslandı.
Ellerimi yere koydum, destek alarak kalktım ve Tonguç'a bakmadan mutfaktan çıktım. Sırt çantamın içini karıştırırken telefonumu arıyordum.
Kahretsin!
"Ya Tonguç buraya gel!" diye bağırdım.
Hala çantanın içini karıştırıyordum, bir umut belki telefonumu bulabilirim diye, Tonguç gelmediğinde ben onun yanına giderim diye düşündüm, arkamı döndüğüm sırada Tonguç'la burun buruna geldim.
"Şöyle şeyler yapma."
"Ne yapıyorum ki?" dedi bilmezden gelerek.
"Beni önemsemiyorsan dibime de girme." dedim. "Benim işim var ben çıkıyorum, akşam gelirim."
Bir şey demedine fırsat vermeden sırt çantamı aldım ve evden çıktım. Uygun bir fiyata telefon aldıktan sonra mekan aramaya başladım, disko gibi bir yere girdim, açıkçası erken vakitlerde buranın açık olduğunu tahmin etmezdim.
Koyu ve uzun merdivenlerden aşağı indim, burası müzik ve dans olmadığı zamanlar daha çok bara benziyordu, yani en azından ben öyle düşünüyordum. Tavanlarda kırmızı, yeşil, mavi ve sarı ışıklar dönüyordu, zemin parlak ve hoş duruyordu, müzik yeri ve sahne oldukça genişti. Mekanın büyük olmasına rağmen, böyle bir mekana karşı az kişi vardı, vaktin erken olduğunu ve bu yüzden az kişi olduğunu tahmin ettim.
"Pardon, bakar mısınız?" dedim herhangi birine.
Elinde viski vardı, karşı cinstendi. Sarışın-kumral arasıydı, ne sarışın ne kumral. Saçları açık karamel rengindeydi ve açık renk top sakalı onu daha çok çekici gösteriyordu.
"Evet, buyrun?" dedi viskisini bırakarak.
"Buranın sahibini nerde bulabilirim?"
Baştan aşağı beni süzdükten sonra kolumdan tutup beni tenha bir köşeye çekti, etrafa baktığında buranın birçok kişi tarafından görüldüğünü fark etti ve az ötedeki uzun merdivenlerden yukarı çıktık.
"Mekan sahibinin yanına mi götürüyorsun beni?" dedim şüphelenerek.
Bir kapıdan içeri girdik, kapıyı kilitledi. Burası oldukça büyük bir odaydı, odanın içinde iki tane daha kapı vardı. Oraya doğru yürüyeceğim sırada beni omuzlarımdan kavradı ve duvara bastırdı.