Bölüm 5

122 8 3
                                    

Fred ve George'nin büyüsüne ve şokuna kapılmamıza, onlarla tanışmamıza zaman bile olmamıştı.

Melez tepesinden çok büyük bir patlama sesi duyuldu ve hepimiz birden, oraya doğru koşmaya başladık.

"Orda neler oluyor?" dedi Leo "Kampın güvende olduğunu sanıyordum."
"Kamp güvende." dedi Weasleyler'den biri, sanırım George'ydi. "Dumbledore ve Khiron kampı kilitlediler."
"Dumbledore'mi?" dedim, bir yandan koşuşumu hızlandırmaya çalışarak. "Dumbledore'nin Hogwarts'da olması gerekmiyor mu?"
"Normalde öyle. Ama çok fazla ruh emici ve bizim dünyamıza ait yaratıklar buraya gelip kampa saldırmaya başladılar." dedi Fred "Merak etmeyin Hogwarts güvende. Burda sadece biz, Dumbledore ve Neville var. Buranın da bir kaç büyücüye ihtiyacı vardı."

Aman Tanrım. Bu çok garipti. Melez kampı ve Dumbledore. Normal bir zamanda olsaydık gülerdim. Ama şuan gerçekten çok korkuyordum.

Koşmamız işe yaradı ve hızlı bir şekilde Melez Kamp'ına vardık. Hepimiz yavaşladık ama Leo çok hızlı bir şekilde koşmaya devam etti. Melez Kampı'nın duvarına çarpıp yere düşmeseydi güzel koşuştu diyebilirdim.
"Dostum, sana söylemiştim. Kampı kilitlediler." dedi George.
"Ama ben bir melezim. Benim her şekilde içeri girmem lazım."
"Üzgünüm dostum." dedi Fred "Kampı kilitlediler derken demek istediğimiz şey buydu. Savaş bitene kadar içeridekiler dışarı çıkamaz ve dışarıdakiler içeri giremez."
"HAYIR! Arkadaşlarım içeride, yüzlerce canavarla savaşıyorlar! İçeri girmek ve onlara yardım etmek zorundayız!" dedi Leo suratında bütün gün hiç görmediğim bir korku ve öfke ifadesiyle.
"Leo sakin ol."
"Sakin mi olayım Lucy? Hayır, hayır. İçeri girmenin bir yolu olmalı. Ah işte Percy! Percccyyy! Heeeey!" dedi Leo Percy'nin dikkatini çekmeye çalışarak.
Şaşırtıcı ama herkes aynı anda, birden çok canavarla dövüşürken bile Percy bizi gördü ve koşarak tepeyi çıkmaya başladı.

"Percy, Khiron'a söyle bizi içeri alsın. Size yardım etmek zorundayım."
"Dostum, sakinleş biraz." dedi Percy ama kendisi hiç mi hiç sakin görünmüyordu. "Öncelikle, şuanda Khiron'ı veya Dumbledore'u bulamam. Annabeth'in bile nerede olduğuna dair en ufak bir fikrim yok."
Tam bu sırada arkadan bir kız sesi duyuldu. "Ben hep buradaydım Yosun Kafa!" Bu Annabeth'di. Bir yandan da garip bir canavarla dövüşüyordu. Percy ona el salladı ve konuşmaya devam etti. "İkinci olarak sizin bunların, herşeyin başladığı yere gidip bu savaşı durdurmanız gerek. Ne kadar kısa zamanda giderseniz herkes için o kadar iyi." dedi Percy.
O sırada arkasından bir drakon ona saldırmaya çalışıyordu ama Percy sanki bir böcekmiş gibi bir hamlede kafasını kesti. "Dediğim gibi Leo, berbat durumdayız. Gidin ve buna bir son verin!" dedi ve aşağı, savaşa, koşmaya başladı.

Hepimiz öylece durup aşağıya, savaşa bakakaldık. Kimse bir şey demiyordu, kimse, kimseyi teselli etme girişiminde bulunmuyordu. Herkes korkuyordu. Leo arkadaşlarını burada bırakıp gitmek istemiyordu. Gruptaki tek melez olmak istemiyordu.
Biz buna bir son vermek istemiyorduk. Kitapları yok etmek istemiyorduk.
Ve Fred ve George ise gerçek olmadıklarının farkındalardı. Kendi dünyalarını yok etmek istemiyorlardı.

Öylece kalakalmış savaşa bakıyorduk ve zaman geçiyordu. Birinin bir şey yapması gerekiyordu.
"Nereye gitmemiz gerektiğini bilen var mı?" dedim ve hepsinin suratına tek tek baktım. Herkes hala savaşa bakıyordu ve bana cevap vermediler.
"Bakın biliyorum bu çok zor. Ama bir yerden başlamamız gerekiyor. Burada böylece durup savaşı izleyemeyiz. Percy haklı. Eğer onlara yardım etmek istiyorsak bu savaşı durdurmak zorundayız." dedim ve hepsinin suratına tekrar baktım. Bu sefer işe yaramıştı sanırım. Hepsi suratlarını bana döndüler ve bir şey daha dememi bekliyorlarmış gibi suratıma bakmaya başladılar.
"Tamam, tekrar soruyorum; Nereye gitmemiz gerektiğini bilen var mı?"
"Bu inançla ilgili bir olay öyle değil mi?" dedi George. "O halde bütün inançların, bütün dinlerin, bütün medeniyetlerin başladığı yer. En eski inanç, en eski din ve en eski ama hala sürmekte olan bir medeniyetin olduğu bir yere gitmemiz lazım."
"Bu çok akıllıcaydı kardeşim." dedi Fred. "Başka fikri olan?"
Sessizlik oldu. Anlaşılan başka fikri olan yoktu. Hepimiz evet anlamında kafamızı salladık.
"Peki, o halde oraya gidiyoruz!" dedi Fred ve yürümeye başladı.
"Eee, Fred?" dedi Leo. "Bu bahsettiğimiz yerin neresi olduğuna dair bir fikrin var mı peki?"
"Kesinlikle yok." dedi Fred ve sırıtmaya başladı. "Eğer bir fikri olan varsa bizimle paylaşabilir."

Düşünmeye başladım. En eski din, en eski inanç, en eski medeniyet... Ama hala devam etmekte olan bir medeniyet... Ah orayı biliyordum. Orası en çok gitmek istediğim yerlerden biriydi. Hakkında çok araştırma yapmıştım. Kesinlikle en eski ve devam etmekte olan din, inanç ve medeniyet oradaydı.
"Benim bir fikrim var." dedim. Hepsi heyecanla bana baktılar. Kararımı söylemek için biraz bekledim. İnsanları bekletmeyi çok seviyordum. Özellikle meraktan ölüyorlarsa.
"Mısır."

Dünyalar KarışıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin