Calum
İçimden bağırdığımda beni duymayacaksan söylesene sana ne gerek var?
Bir saattir hiç konuşmadan yatağımın üzerinde oturuyordu. Çevresine bakıp odayı hafızasına kaydetmeye çalışıyor gibi görünüyordu. Odadaki sessizlikten hoşlanmamıştım. Gerçi onun düşünceleri dışarıya yansısa eminim oda bir konser alanından farksız olurdu.
Merhaba Elanie. Merhaba. Cehennemime hoş geldin.
Müzik çalara koyduğum şarkının sesini biraz daha arttırırken Elanie'nin gözleri bana döndü. Ardından yine başını ellerine çevirdi. Oturuşunu düzeltip yatağımın ortasında bağdaş kurup oturdu ve kırmızı ruj sürdüğü dudağını ısırdı. Rahat olmadığını fark ediyordum ama korkuyor gibi de görünmüyordu.
"Güzel şarkıymış."
Bakışlarımı Elanie'ye çevirdim. Bir saat sessizliğin ardından kurduğu tek cümle bu muydu? Sanki bu kez biraz donuk gibiydi. Nedenini sormak istesem de kendimi tuttum ve sadece başımı salladım. Bu hareketimi gördüğünden bile emin değildim.
Siyah saçları dalgalar halinde omuzlarından dökülüyordu. Üzerine mavi kareli bir gömlek giymişti. Gömleğin kolları dirseklerine kadar kıvırılmış, bileklerine onlarca bileklik takılmıştı. Buz mavisi kot pantolonu bacaklarını sımsıkı sarmıştı. Aynı renk bilek çorapları vardı. Koyu mavi spor ayakkabılarını yatağımın yanında özenle yerleştirilmiş gibi duruyordu. Onu bu kadar incelemem yanlıştı ama benden ilk kez saklanmayan bir kız görüyordum. Ayrıca bana kafa tutan tek kızdı. Tabi şu an ölüm sessizliğine bürünmüş gibiydi.
Benden korkmasını istemiyordum. Bunun için çabalıyor gibi görünsem de bazı anlarda onun ne yaptığını düşünmeden duramıyordum. Ertesi gün hangi köşeden dönerken karşıma çıkacağını merak ediyordum. İlk kez bir konuda bu kadar meraklıydım.
Sabah annem Elanie ve annesinin bize geleceğini söylediğinde sesimi çıkarmamıştım. Mali, okula gitmişti, babam her zamanki gibi evde değildi. Geldiklerinde onu bu şekilde görmeyi beklemiyordum. Baktığı noktada dakikalarca sabit kalıyordu ve şarkıların nakaratında kendisine geliyordu. Ne düşündüğünü bilmek isterdim.
Beni çok mu çirkin buluyordu?
Yoksa çok mu sıkıcıydım?
Benden uzaklaşmak mı istiyordu?
Gerçekten benim hakkımda ne düşünüyordu?
İnsanlar benden hep korkardı. Bakışlarımdan, koyu tenimden, kahverengi gözlerimden. Elanie'nin yanındaki sarışın çocuk gibi olsaydım herkes benim peşimden koşardı. Elanie bile. Çirkin olduğum için bir kez daha kendimden nefret ettim.
Annesi benimle takılmasını söylediğinde Elanie tek kelime etmeden peşime takılmıştı. Odaya girdiğimizde yine tek kelime etmeden yatağımın üzerine oturmuştu. Ben de çalışma masasının koltuğuna oturmuştum. O zamandan beri aynı pozisyondaydık ve sıkılmaya başlamıştım. Odada tek başımayken daha rahat oluyordum. Ama başka biri olduğunda sanki onun canını sıkıyormuşum gibi geliyordu. Şu an olduğu gibi.
"Elanie." dediğim anda yerinde sıçrayıp bana baktı. Korkuyor muydu?
"Efendim Calum?" dedi. Şarkı arka planda çalarken iç sesimi bastırıp ona, "Rahatsız oluyorsan gidebilirsin." dedim. Gitmesini istiyor muydum, işte bundan hiç emin değildim.
"Hayır rahatsız olmuyorum. Sadece en son beni bu odadan kovmuştun ve istenmediğimi hissediyorum." dedi.
Sözlerinde keskin imalar vardı. Kendimi kaba biri olarak göstermek istemiyordum. Hele de onun canını yakmak en son isteyeceğim şeydi. Sadece çok fazla önyargılarım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monsters of Sun
FanfictionOnu bulmak defterimin arasında dört yapraklı bir yoncayı kurutmak gibiydi.