Calum'ın kiminle görüştüğünü öğrenmem gerekiyordu. Hayatına benden önce dahil olmayı başarmış o kızı bulmam ve yoketmem gerekiyordu. Eğer ortada bir kız olmazsa sorun da olmazdı. Calum'ı benden uzaklaştıran her etkeni yok etmeye hazırdım.
Ve bunu her kıskanç kız yapabilirdi. Yani ben paranoyak değildim.
Sadece fazla aşıktım.
Ve aşık bir kızdan daha cesur hiçbir insan yoktur.
Ayrıca ben bir Clifford kızıyım. Ne kadar zor olabilir ki?
Siyah bereyi de başıma geçirince tamamen casus kimliğime bürümüştüm. Siyah deri ceket, siyah kot pantolon ve siyah botlar. İşte tamamen Calum'ı takip etmeye hazırdım.
Michael'ı görmek için odamdan çıktım ve onun odasına girdim. Telefonu kulağına dayamış yatağında yatarken gözleriyle beni süzdü. Ardından işaret parmağını uzatıp yanına gelmemi işaret etti. İşte sorgu memuru abim geri dönmüştü. Yanına oturdum ve sesimi aynı tutmaya çalışarak "Acelem var Mike." dedim. Telefona dönüp birkaç saniye beklemesini söyleyip telefonu kapattı ve bana baktı. İkimiz de birbirimize ciddi bakışlar atarken pes eden yine ben oldum.
"İki saatte bir ararım."
"Bir saat."
"Bir buçuk."
"Ya yarım saat ya da hiç. Gecenin bu saatinde senin peşinden koşturmak için çok yorgunum El. Ve bu bakışı biliyorum. Kafana bir şey koymuşsun ve yapman gerek. Bu yüzden prenses sana gece yarısına kadar süre veriyorum. Her yarım saatte aramazsan fare deliğine girsen bile seni bulurum unutma." dedi.
Konu Michael Clifford ise kesinlikle dediğini yapardı. Ve ev hapsi için fazla genç ve güzeldim.
"Pekala seni seviyorum." diyerek yanağından öptüm. Kapıdan çıkarken "Bende seni seviyorum ve dikkatli ol." diye bağırdı.
İçimdeki ses Calum'ın peşinden gittiğimi bildiğini düşünüyordu.
****
Calum, evinden tam tahmin ettiğim saatte çıktı. Mali arkasından kendisini beklemesini söylemesine rağmen Calum onu duymamış gibi caddede ilerlemeye başladı. Mali de sinirle soluyup taksi çevirdi ve uzaklaştı.
Derin bir nefes alıp Calum'ın peşine takıldım. Siyah beresi benimkinin aynısıydı ve siyah deri bir ceketle siyah bir kot pantolon giymişti.
Ne kadar da uyumluyduk. Ve dikkat etmezsem her an kaybolabildi. Sokak sessiz ve karanlıktı. İnsanlar erkenden evlerine çekilmiş gibiydi. Aslında burası ailelerin çok olduğu elit mahallelerden biriydi. Bu yüzden Calum serserilerin çok olduğu sokağa dönene kadar korkmamıştım.
Bu sokakta herkes farklı bir alemde gibiydi. Bazıları çılgın gökkuşakları gördüğünü söylerken, bazıları bacaklarına vurarak ağlayıp kollarını tırmalıyordu. Açıkçası korkmaya başlamıştım. Fakat kimse bana bulaşmayı düşünmüyor gibiydi. Herkesin sorunu kendisine gibi görünüyordu.
Calum yeniden bir köşeyi döndüğünde derin bir nefes aldım. Yine sessiz bir sokağa çıkmıştık ve Calum adımlarını yavaşlatmaya başlamıştı. Hemen iki evin arasına girip bekledim. İçimden altmışa kadar sayıp başımı sokağa çevirdim.
Calum ile yüzyüze gelmeyi yeğlerdim.
Çünkü uzun sokakta tek bir insan bile yoktu. Onu kaybetmiştim.
Sokağa çıkıp yüzümü buruşturdum. Onu kaybettiğime göre geri dönmem gerekiyordu. Kafama göre ilerleyip Calum'ı bulmaya da çalışabilirdim. İkinci seçeneğimi kullandım ve ilerlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monsters of Sun
FanficOnu bulmak defterimin arasında dört yapraklı bir yoncayı kurutmak gibiydi.