Gaye'den...
Market alışverişinden çıkışta bir kafeye oturup normal insanlar gibi kahve içmek isteyen Özge ve Çisem'i kıramamıştık. Yada şöyle demeliydim: Karşı gelememiştik.
Alışveriş merkezinin en üst katındaki kafelerden birine oturmuş dinleniyorduk. Özge ile Çisem kafenin balkon kısmın sigaralarını içerken biz içeride takılıyorduk. Mısra köpeğinin fotoğraflarına bakarak hüzünleniyordu, oysa ayrılalı dört saat bile olmamıştı. Sena WhatsApp konuşma grubumuza sürekli 'Bokumu yiyin' içerikli mesajlar atıyordu. Ben telefondan Lee Min Ho kocacığımın fotoğraflarına bakıp iç geçirirken bir yanda kızları gözden geçiriyordum. Selenay ise Begüm'e espriler yapıyordu. Begüm de komik olmayanlara bile kahkaha atarak tüm gözleri üzerimize çeviriyordu. Arada Begüm'ün gülüşüne benim gülmem de karışıyor olabilirdi tabi.
Kocacığımın galerimde olan tüm fotoğrafları bittiğinde huysuzca kafamı kaldırdım. Selenay bilmiş bir tavır eşliğinde ilginç beden dilini kullanarak konuştu. ''Kesin fotoğraflar bitti.''
''Ya hatırlatmasana mal,'' diye çıkıştım Selenay'a. Ardından hiç azmini kesmeden mesaj atan Sena'ya döndüm. ''Sena aşkım canım bebeğim balım ayım...'' Birden hızımı alamayarak kıza ayı demiştim. Hemen toparlamaya çalıştım. ''Sen benim ayımsın Sena. Sen beni geceleri aydınlatan o nur ışığısın.''
Sena telefondan başını kaldırmadan 'tınlamıyorum ama neyse' edasıyla cevap verdi. ''Ne istiyorsun?''
''Aa kankacım ben yapar mıyım hiç öyle şey. Çok ayıp. İçimden geldi dışıma vurdu sadece, valla ayıp ediyorsun.'' Sena kafasını kaldırdı ve o meşhur 'bokumu ye' bakışını attı. Telefonunu cebine tıkıştırıp tekrardan bana döndü. İsteğimi bekliyordu. Vicdansızlar çözmüştü beni.
''Sena'm. Kankam. Bir tanem. Canım. Bana şu karşı mağazadaki Lee Min Ho tişörtünü alsan ya.''
Sena parmağım ile işaret ettiğim mağazaya baktı. Başını sallayıp ayağa kalktı. ''E hadi birlikte gidelim,'' dedi tüm kızların yüzünde bakışlarını dolaştırırken. O sırada ayaklandığımızı gören Çisem ile Özge de geldiler ve beraber mağazaya gittik.
Ben kocacığımın tişörtüne doğru koşmaya başladım. Begüm en son gördüğüm de Selenay ile birlikte ayakkabı bölümüne gitmişlerdi. Özge ile Çisem erkek tişörtlerine göz ucuyla bakıyor arada da bizi kontrol ediyorlardı. Mısra direkt çocuk reyonuna gitti. Hoşuna giden bir çocuk kıyafeti olursa köpeğine giydirecekti zeki. Ben de Sena'yı alıp tişörtlerimin yanına uçmuştum.
''Sena işte bunları diyorum,'' dedim bir elimle Sena'yı bir elimle tişörtü çekiştirirken. Sena tişörtü eline aldı ve direkt etiketine baktı.
''231 lira ne lan. Yuh. Bunu giyince Lee Min Ho ile tatile mi çıkıyorsun otomatik? Alt tarafı bir tişört lan.''
Gözlerimi şirince açmaya çalıştım. ''Ama ama ama. Lisanslı o.''
Sena benimle baş edemeyeceğini anladığında Çisem ile Özge'yi çağırmıştı. Sena durumu özet geçip diğerlerinin yanına gittiğinde Özge 'mal mısın' bakışları atıyordu bana.
Çisem tişörtü elimden aldı ve etikete baktı. ''Ulan geri zekalı. 231 ne lan?! Fiyat bile cenabet zaten giydirmem ben sana bunu.''
''Ama Çisem,'' dedim yalvaran gözler ile bakarken.
''Ne aması lan? 230 olsa bir şans belki alırdım da 231 ne lan?! Asla olmaz.''
Özge araya girdi. ''Hadi diğerlerini de alıp gidelim. Bu sayı ile günün sonuna geldiğimiz anlaşıldı Çisem.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri
Humor"Geçmiş zamanlarda, çok çok uzak diyarlarda 6 küçük domuzcuk, birde bu domuzcukları korumaya çalışan bir tane çoban köpeği Çisem varmış," diye başladığım saçma masalım, Çisem'in enseme bir şaplak geçirmesiyle bölündü. "Ben niye köpeğim lan?" Elini k...