4.Bölüm

36 1 1
                                    




Şuan büyük bir duygu karmaşasının tam ortasındaydım.Korkmalı mıydım,endişelenmeli miydim? Yoksa belkide ben bilmeden,yine beni kurtarmış olma ihtimalını düşünürek teşekkür mü etmeli miydim?

Saniyeler içinde gerçekleşen bu olayda suskunluğumu korumayı başarmış,Cesur'dan açıklama beklercesine yüzüne bakıyordum.Tabi o gözünü yoldan ayırmıyordu.Direksiyonu sımsıkı kavramış parmak boğumlarını ortaya sermişti.Sanki bir yere yetişmeye çalışıyordu.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun?"

Sesim beklediğimden de yüksek çıkmıştı.Resmen herife bağırmıştım.Bunun üzerine Cesur bana ölümcül bir bakış attı.Aynı şekilde bakışlarını benden almadan vitesi ileri attı ve sanki mümkünmüş gibi daha da hızlandı.Bu hareketi üzerine koltuğuma iyice yapıştım,gözlerim irileşmişti.Korkumu gizleyememiştim.Korkum Cesur'a değildi.Kesinlikle Cesur'dan korkmuyordum.Korkumun sebebi 200 km hızla giden bi arabada,İstanbul trafiğinde makas atmaktı.Daha acısız intihar şekilleri biliyorum Cesur.

Cesur benim korkumdan eğlendiğini açıkca gösterek; sırıttı ve yola döndü.

Bu hareketi sakin kalmak için harcadığım son çabayı beraberinde aldı götürdü.

"Hemen.Arabayı.Durdur."
Dişlerimin arasından ve sanki zihinsel engelli bir çocuğa laf anlatır gibi söyledim cümlemi. Sanki ben araba da değilim ve bu cümleyi hiç söylememişim.Cesur arabayı durdurmaya yönelik hiç bir hareket yapmadı. Beni öyle bi görmezden gelmişti ki;kendi varlığımdan şüphe duymuştum.

Sinir kat sayım artmıştı.

"Hemen durdur şu arabayı" Boğazımı acıtacak kadar yüksek sesle bağırmıştım.Cesur sesimin tizliğinden rahatsız olmuş olacak ki yüzünü buruşturdu.Varlığımdan şüphe duymayı o an kestim. Ama hala araba son süratle yola devam ediyordu.İbreye baktığımda 200 ve 220 arasında gidip geliyordu.Bu herif kafayı mı yemişti? Tamam,Cesurla ilk tanışmamızda ortam koşullarını göz önünde tutarsak ikinci görüşmemizin bir çay bahçesinde olmasını beklemiyordum.Ama bu kadarıda fazlaydı.Bari nereye gittiğimize dair bir açıklama yapabilirdi. Kendimi güvene almak için telefonumun GPS'ini açtım,babamda zaten hızlı aramadaydı tek tuşla babamı arayabilirdim. Arabadaki ısıtıcı sayesinde üzerim kurumuştu. Telefonumu montumun cebine attım. Elim o tuşun üzerinde bekliyordu.Ama aramak istemiyordum,Cesurun amacını merak etmiştim.

Cesur hızını yavaşca düşürdü.Direksiyonu sağa kırdı ve anayoldan çıktık.Sıra sıra eski evlerin bulunduğu sokaktan ilerliyorduk. Yol çok bozuk olmasa da anayola göre engebeliydi.

*
Yolculuk boyunca Cesur birşey söylememiş bende birşey sormamıştım.Sormak istemediğimden değil,cevap almayacağımı bildiğimden sustum. 15 dakika boyunca toprak yoldan devam ettik. Sonunda inşattı yarıda kalmış-uzun bi sürede öyle kalacağa benziyor- 4 katlı,çıplak bir binanın önünde ani bir frenle durdu. Kafamı cama vurmaktan son anda kurtuldum.İnsan bir uyarır.

Ne bekliyordun Yaren? "Canım şimdi aniden fren yapıcam kafana dikkat et "demesini falanmı?

İç sesimi onaylar bir şekilde başımı salladım. Ben Cesur'un kabalığını düşünürken o arabadan inmiş,inşaata doğru yol alıyordu.Bir kere bile arkasına bakmadı. Peşinden geleceğime emindi. Onu orda bırakıp gitmeyi düşündüm ama merakıma yenik düşüp,arabadan indim. Az önceki yağmur sebebiyle yerler çamur olmuştu.Rugan botlarımın mahvolması içime batsa da koşmaya başladım ve Cesur'un kolunu yakaladım. Bana doğru sakince döndü.Önce koluna sonra bana baktı ve sertçe kolunu elimden kurtardı. Tam tekrar adım atacakken bileğinden sıkıca tuttum.İstese bileğini kurtarabilirdi ama yapmadı.Onun yerine 'yine ne var' der gibi kaşlarını yukarı kaldırıp bana baktı.

CesurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin