11. Bölüm (1) - Decaisnea Fargesii

1.4K 75 22
                                    

Bölüm Müziği : Auroa- Running with the wolves

Biliyorum kısa bir bölüm oldu lakin daha çok bekletmemek için bu kadarını yayınlama kararı aldım.
Uzun süre bölüm yayınlamama sebebime gelirsek. Bu hikayeye başladığım zamanki hevesimin kalmamış olması. Fantastik türde yazmak kolay değil. Koca bir kurguyu devamlı kafada tekrarlarmak gerek. Bağlantıların mantıklı olması gerek ve yazarkende çaba istiyor. Araştırma gerekiyor. Bölümü heyecanlı bir şekilde yayınlıyorum fakat bir fikir belirten göremeyince hayal kırıklığıyla sonuçlanıyor. Bu hikayenin çok yüksek okumaları olmasına gerek yok. Öyle bir amacımda yok. Olursa olur zaten. Benim burada önemsediğim fikirler. Ve olmayan bir şey bana katkı sağlamıyor. Emin olun gelen her bir yorum beni motive ediyor. Ben yine yazmaya devam edeceğim. Asla bırakmayacağım yorum gelsede gelmesede ama sizlerinde bu konuda duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Sizleri sıkmayacağım. Çok uzatmadan gittim. Umarım kısada olsa bölüm hoşunuza gider. Keyifli okumalar. :)


Gücümü emen bu güç karşısında hiçbir şey yapamamakla beraber çaresiz kaldığımı da rahatça görüyordum. Son anda odama pat diye giren üç beden kurtuluşumu imzalamıştılar. Çocuk birden kolumdan elini çekti ve geriye doğru sendeledi. O sırada Afel cebinden kelepçeye benzer mavi neon ışığıyla bezenmiş bir metal çıkardı. Kelepçeyi çocuğun bileğine taktıktan sonra yanıma geldi. ''İyi misin?''


''Evet.'' Dedim nefes nefese.


Esila hemen lafa girdi. ''Hızlı bir güç sirkülâsyonu hissettim.'' Dedi. ''İyi olduğuna emin misin?''


''Çabuk geldiniz, sorun yok.'' Sonra gözlerim kapıdaki bedene kaydı. Toprak, şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. ''Sana söylemeliydim.'' Dedim fakat halen öylece bakmaya devam ediyordu. Şaşkın gibiydi ama kesinlikle korkunç değildi. ''Aslına bakarsan...'' dedi. ''Ben de söylemeliydim.''


Derin bir nefes aldı. ''Hatta ve hatta bu kadar netken nasıl anlamadığımı sorguluyorum şu an.''


''Sen neden bahsediyorsun.''


''Dışarıya bak.'' Dedi. Pencerenin önüne yaklaşıp perdeyi sıyırdım. Dışarıda toz toprak yerden sıyrılmış bir şekilde dönüyordu. Adeta ayrı iki madde olduklarını anlatmaya çalışıyorlardı sanki. Sonra yüzümü Toprak'a çevirdim. Gözlerini kapatmış elleri iki yanda açılmıştı.


Derin bir nefes verip gözlerini açtı. ''Asıl ben sana söylemeliydim.'' Hızla yanıma yaklaştı ve boynuma sarıldı. ''Benden uzaklaşacağını düşündüğüm için söyleyemedim. Üzgünüm Efsa.''


Bu an, Afel'in odama ilk girdiği zamankiyle eşdeğer hisleri gezindirmişti vücudumda. Toprak'ın söylediklerine bir türlü inanamayışım, gözlerimin önünde tozu dumana katışı. Her biri bir rüyanın içerisindeymişim gibi hissettiriyordu. Hatta en mantıksız yerinde uyanıp kendimi sorgulayacakmışım gibi geliyordu. Ama zihnim de bunun birebir gerçekliğini vurguluyordu. Şu an olanlar gerçekliğin doruk noktasıydı.


''Şimdi bunları tartışmanın zamanı değil.'' Dedi Afel. Kaşları çatılmıştı. ''Bunu nereye götüreceğiz.''


''Evin arka kapısından çıkabiliriz. Arka tarafta onu tutabilecek bir ambar var.''


Afel çocuğu tutuğu gibi yerinden kaldırdı. Oldukça öfkeli gözüküyordu. Her zamankinden daha fazla ve bu hali beni tedirgin ediyordu. ''Yürü!'' diye tısladı çocuğa.


Evin arkasında ki ambara çocuğu götürdük ve elini ayağını bağladık. ''Bu gece onu tutmaya yeter.'' Dedi. ''Sabah onun icabına bakacağım.''

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 21, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UĞULTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin