Okulun bitmesine az kalmıştı. En azından sömestr olacağına seviniyordum. Günün daha ilk ışıkları penceremden süzülürken yatağımdan kalkıp elimi yüzümü yıkamaya gittim. İlk dersin başlamasına daha iki buçuk saat vardı. Biraz koşmanın bir mahsuru olmayacağını düşünüp üzerime eşofmanlarımı giydikten sonra dışarı çıktım. Sokak bomboştu. Sanırım bana yolun kenarlarında dikili duran ağaçlar eşlik edecekti. Kulaklıklarımı taktım ve koşmaya başladım. Kulaklığımda Ellie Goulding — Love me like yo dou şarkısı çalıyordu ve bu şarkı daha derin duygularla koşmama sebep oluyordu. Sanki özgürlüğüne kavuşmuş bir kuş gibi yolun ortasında uçuyordum ama mutlu değildim. Sorunlardan kaçıyordum. Kurtulduğuma sevinemiyordum çünkü yakalanma ihtimalim vardı neye ve kime karşı olduğumu bilmememe rağmen.
Uzayıp giden yolun sonuna doğru koşmaya çalışırken üzerime gelen siyah bir arabayı fark ettim. Çok yakınımdaydı. Daha kendimi frenleyemeden gözlerimi kapattım. Bana çarpacaktı. Çığlığımla birlikte sonumun geldiğini düşündüm fakat gözlerimi açtığımda bir çift siyah gözle karşılaştım. Ardından arkama baktım. Arabada sarı saçlı benim yaşlarımda gözüken bir çocuk duruyordu. Gözlerime dikkatle baktı ardından görüşümü engelleyen siyah bir araba camı gördüm ve araba bulunduğumuz ortamdan uzaklaştı. Kafamı tekrar Afel'e çevirdiğimde bana bakıyordu. Eli belimdeydi ve vücudum onun vücuduna değiyordu. Gözlerimi hızla kırpıştırdım. ''Az önce ne oldu?'' diye sordum titrek sesimle. ''Seni takip ediyor olmasaydım şu an ölmüş veya can çekişiyor olurdun.'' Dedi. Gözlerine hiç görmediğim kadar sert bir ifade hâkimdi. Hızla kollarından kurtuldum. ''Kendimi koruyamadığım için özür dilerim.'' Dedim ve arkamı dönüp ilerledim. Homurdandığını duyduğum sırada beni kolumdan tutup kendine çekti. ''Üzgünüm. Sadece sana bir şey olmasını istemiyorum.'' Bu söylediklerinin hoşuma gitmesi gerekirken daha çok sinirlenmiştim. ''Koruyucu meleğimmiş gibi davranmayı kes. Kendimi koruyabilirim.''
Ensesini kaşıdı. ''Elbette.'' Dedi ve eliyle yolu gösterdi. ''Koruyabilirsin. Az önce zaten arabaya doğru ben koşuyordum .'' Kaşlarımı çattım ve işaret parmağımla onu gösterdim. ''Bir kelime daha etme.'' Yere oturdum ve derin bir nefes verdim. Az önce olanları kavramaya çalışıyordum fakat öyle korkmuştum ki olanları aklımda canlandırmakta zorlanıyordum. Görüntüler aniden yanıp sönüyordu. Sadece aklımda sarı saçlı çocuğun kanımı donduracak derecede bakan gözleri kalmıştı. Kafamı kendime gelebilmek için iki yana salladım. Ardından Afel'e döndüm. ''Beni niye takip ediyorsun?''Bir şişe su uzattıktan sonra omuz silkti. ''Tehlikedesin.'' Dedi kısaca. Verdiği suyu içtikten sonra kolumla ağzımı sildim. ''Ölmem her şeyi kolaylaştırırdı.'' Dediğimde ölümcül bakışları tekrardan gün yüzüne çıktı. ''Hayatının bu kadar değersiz olduğunu mu düşünüyorsun?!'' Bakışlarının ardında kaynayan bir volkan vardı adeta. Dudaklarından dökülen her kelime ise bir o kadar öfke dolu ve dondurucu derecede soğuktu. Bu iki zıt şeyin arasında kalmak o kadar tuhaftı ki söyleyecek tek bir kelime bile bulamamıştım. Yanıma çöktü ve omuzlarımdan tuttu. Gözlerinde ki öfke bu kez silinmişti ve ses tonu daha sakin çıkıyordu. ''Seni uzun zamandır izliyorum, Efsa. Kesinlikle değersiz değilsin ama neden bu kadar umursamazsın anlayamıyorum.'' Omuz silktim. ''Çünkü hayatın ciddiye alınacak tek bir yanı bile yok.'' Kaşları çatıldı. ''Gözlerin açılana kadar ölmene izin vermeyeceğim.''
''Bunu sen belirleyemezsin!'' Kolumu tutup beni çekiştirmeye başlamıştı. Güçlü parmakları kolumu öyle sıkı kavramıştı ki kemiklerim kırılacakmış gibi hissediyordum. ''Bırak beni!'' Hiçbir şey söylemeden yürümeye devam ediyordu fakat ben direniyordum yine de benden katbekat güçlü olduğundan sonunda bu çabalarımın boşuna olduğunu anlamıştım.
Sonunda eve geldiğimizde sırtını eve çevirip bana döndü. ''Git ve duş al. Az önce olanları da unut.'' Dedi. Kolumdaki elini gevşetti fakat sonrasında bir şey hatırlamış gibi beni kendine çekti. ''Ha bu arada bir an önce umursamaya başlasan iyi edersin çünkü her an büyük kayıplar verebilirsin.'' Kolumu bıraktı ve uzaklaştı bense ne demek istediğini kavramaya çalışıyordum. Eve doğru ilerlerken her adımımı içgüdüsel olarak attığımı fark ettim. Bilinçsizce eve girdim ve duş almak için banyoya çıktım. Aklımın bir köşesinde halen Afel'in söylediği şeyler takılı duruyordu. Kayıplar. Ne tür bir kayıp olabilir diye düşündüm ama aklıma tek bir kelime bile gelmiyordu. Bir süreliğine bu düşünceleri aklımın bir köşesine ittirdim ve bugünkü rutinlerimi belirlemem gerektiğini hatırladım ve bunların içerisine Afel'den uzak durmayı da ekleyecektim. Tabi bunu ne kadar becerebilirsem...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UĞULTU
FantasyVe rüzgar uğuldadı… Bedenine neredeyse paslı zincirlerle hapsolmuş ruhu özgürleşti. Özgürleşti ve refaha kavuştu. Gördükleri hakikat değil sadece kara bir perdeye yansıtılmış ters renkler. Gerçek sandığı şeyler aslında yalanlar ve refaha kavuştuğunu...