DUMAN – YÜREK
''Neredeyse hava kararacak ve biz anca eve gelebildik. Aferin bize Elçin.''diye söylendim apartmana giden merdivenleri inerken. Adını söylerken ki ses tonumu bir imada bulunuyormuş gibi değiştirerek üstüne basa basa söylemiştim.
''Sanki dünyanın suçunu izlemişiz gibi konuşuyorsun. Duyan da ciddi anlamda bir şey var zanneder.''
''Onu bunu bilmem de konuşmanı duyan seni Azeri değil de Türk sanar. Konuşman çok akıcı.''
''Türk kızları sağ olsun,''
Kapının önüne geldiğimde ellerimi belime yerleştirerek sinirli bir bakış attım.
''Televizyon programlarıyla kendimi geliştirdim demiştin?''
Sinsi bir şekilde gülümsüyordu.
''Onun payı oldukça büyük ama Türk kızlarının da hakkını yemeyelim şimdi.''dedikten sonra hemen ekledi. ''Hem neden Türk kızları dediğimde yüzün bu şekil oluyor?''
Kaşlarımı çattım.
''Nasıl oluyormuş?''
''Kötü bir haber almışsın gibi yüzün bir anda değişiyor.''
Konunun gidişatını beğenmediğim için bir an önce içeri girmeye bakıyordum.
''Sana öyle gelmiş.''
Apartmanın kapısını açıp kendimi içeri attım. Rol yapma olayını yalnız kaldığımda iyice bir gözden geçirmem gerekiyordu galiba.
Dairemin girişi bakış açıma girince gördüğüm manzara karşısında ani bir duraksama yaşayarak arkamdan gelen Elçin'in sırtıma çarpmasına neden oldum.
Üst komşumuz Selim amca yanında iki yetişkin ve küçük bir kız çocuğuyla kapının önünde dikiliyorlardı. Bezgin oldukları her hallerinden belli oluyordu açıkçası.
Elçin arkamdan çıkarak,
''Neler oluyor?''diye sorup cevap alamayınca bakışlarımı takip etti.
Selim amcanın gözleri beni bulunca arkasında birleştirmiş olduğu kollarını hemen çözerek yanındaki iki yetişkine döndü.
''İşte geldiler. Sorularınızı şuradaki genç bayan büyük ihtimalle cevaplandıracaktır.''
Kaşlarım çatık bir halde Elçin'i es geçerek hızlı ve endişeli adımlarla daireme doğru yürüdüm. Saçı topuz, giydiği mini etekle ve takındığı yüz ifadesiyle tam bir kokoş havasını veren orta yaşlı kadın bana dönüp sert bir sesle,
''Sonunda teşrif edebildiniz.''diye çıkıştı.
Ne? Bu da neydi şimdi?
Daha hayatımda ilk kez gördüğüm bu kadın bana bunları mı söylemişti? Ne hakla? Ses tonu karşısındakini küçümser düzeydeydi doğrusu.
Kadının bu tavrı hiç mi hiç hoşuma gitmemişti.
Hem de hiç!
Kadına anlamsız ve bir o kadarda burnumdan soluyarak baktığımdan olsa gerek kocası olduğu düşündüğüm yanındaki beyfendi kadının kolunu tutarak,
''Canım, biraz sakin olur musun?''gibi laflar ederek kadını sakinleştirmeye çalıştı.
''Bir sorun mu var?'' Elçin kadının bana ettiği lafı duyup karışmak ve bütün ilgisini vererek olaya dahil olmak istemiş olacaktı ki sesi çok sert çıkmıştı.
Beyfendi bu sefer bize döndü ve kibar bir ses tonuyla açıklamaya başladı.
''Eşimin kusuruna bakmayın gençler. Bir hafta kadar önce kızımın kedisi kayboldu. Sizden hemen birkaç site arkada oturuyoruz. Yakın civarlarda aramaları başlatmıştık fakat istediğimiz sonucu elde edemeyince kendimiz gezip görmeye karar verdik,''dedikten sonra Selim Bey'i işaret ederek devam etti. ''Bu beyfendi de kediyi sizin görebilmiş olabileceğinizi iddia etti. Sizi de evde bulamayınca zaman kaybetmek istemediğimizi dile getirdik ama beyfendi çok ısrarcıydı ve işte buradayız. Uzun bir zamandır sizin gelmenizi bekliyorduk.''
O an beni öldürseler veya yerin dibine geçirselerdi daha iyi hissedebilirdim sanırım. Şaşkın ve sinirli bir şekilde adamın anlattıklarını dinlemiştim.
Elçin'e bakmıyor olsam da bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
Kolumu yavaşça tutup kulağıma eğildi.
''Sanırım hangi kedi olduğunu biliyorsun.''
Hayır.
Bakışlarımı Elçin'e çevirince gözlerinde ki endişeyi gördüm. Açıkçası benim durumumdan çokta farklı değildiler.
Kadın tekrardan o sinir bozucu sesiyle bizi kendimize getirterek,
''Biraz acele düşünürsen çok iyi olur genç bayan. Herkesin işi var sizin gibi genç ve başıboş değiliz.''diye çıkıştı.
Bu kadın fazla olmuştu ama.
Öne çıkarak gayet kesin ve kendimden emin bir şekilde diklendim.
''Hanımefendi, birincisi bize karşı tutumunuzu hiç yakışık bulmadım. İkincisi eğer bir sorununuz var ve siz de bu sorunu güzel yollardan halletmek istiyorsanız tatlı dille konuşmanız gerekirdi. Üçüncüsü, illa genciz diye başıboş olacağız diye bir iddia yok. Herkesin kendine göre hayatı var. Ve sizden ricam şu; Bir laf etmeden önce iki kere düşünün.''
Kadın lafım bitince ne diyeceğini şaşırmış bir halde bakakaldı. Aynı şekil Selim amca ve beyfendi de şaşırmışlardı. Ama sırf bu yüzden karşı cevap olarak bana bağıracak halleri yoktu. Kadının bize karşı tutumu barizdi ve yemi verilmiş bir tavuk gibi susmayacaktım herhalde.
Bakışlarımı Elçin'e çevirince dikkatini kadına vermiş, ifadesini tartıyordu. Ettiğim laflar için şaşırmamıştı.
Ve kendime gelince; aktardığım cümleleri tek seferde söylemiştim ve hayatımda-kabul etmem gerekirse- ilk kez bir büyüğüme diklenmiştim.
''Anne? Bu abla kedimizi görmemiş mi yani?''
Ah.
Küçük kız annesinin eteğini çekiştirerek ağlamaklı gözlerle bakıyordu. Kadına karşı o kadar öfkeliydim ki küçük kız aklımdan çıkıvermişti.
Kediyi çok ama pek çok sevdiği gözlerinden anlaşılıyordu doğrusu.
Kızın çaresiz sesini duyunca bütün sinirim bir anda yok oldu. Yüzümdeki kasları germeyi bırakmış az da olsa sakinleşmiştim. Elçin de yüz ifademi görmüş ve her ne kadar içinde kedi sevgisi olmasa da duygularımı hissetmişti sanırım. Tekrardan kolumu tutup kulağıma eğildi.
''Özge artık uzatmasan?''
Önce bir boğazımı temizleyip derin bir nefes aldıktan sonra kedi hakkında ki her şeyi anlattım. Apartmanda bulduğumu, aç kalmaması için süt dolu kâseler bıraktığımı ve eve aldığımı gayet tatlı bir şekilde anlattım.