Mete baş havlusu getirmediği için büyük havluyu başıma dolayıp banyodan çıktım. Televizyon sesi geldiği için salona doğru yöneldim. Mete büyük bir dikkatle televizyonu izliyordu ki beni fark etmedi. Beni fark etsin diye koltuğa büyük bir nefes alarak oturdum. Acayip bir hızla bana döndü.
-Ah geldiğini fark edemedim. Sıhatler olsun.
-Teşekkür ederim.
-Saçlarını kurutman gerek yoksa hasta olursun. Vicdan azabı çekmek istemiyorum.
-Merak etme zarzor hasta olmam.
-Hayır olursun. Annem birazdan gelecek ve sen yukarda yanlız başına soğukta kalacaksın. Benimle gel.
Dedikten sonra ayağa kalktı ve bende hafif topallayarak onun peşinden gittim. Odanın içindeki eşyalardan anlaşılıyorduki burası annesinin odasıydı. Beni bir sandalyeye oturttu 4'lü çekmecenin 2.sini açtı ve saç kurutma makinesiyle tarak çıkarttı.
-Geçen yaz kuaförde çalıştım bu işlerde iyiyim.
Dedikten sonra küçük bir kahkaha atıp kurutma makinesinin fişini prize taktı. Kurutma makinesini aniden açınca kulağım yandı ama söylemedim. Küçük parçalar halinde saçlarımı kuruturken bir yandanda tarakla dolaşmalarını engelliyordu. İşi bittiğinde saçlarım hiç olmadığı kadar harika gözüküyordu. Genelde saçımı topladığım için ne kadar uzun olduğunu fark etmezdim.
-Bu işten cidden anlıyorsun.
Dedikten sonra oda bana cevap verirken kuaför edasıyla.
-Ne demek benim için bir zevk.
Dedi. Bende direk güldüm tabi.
-Ama daha işim bitmedi.
Dediğinde biraz şaşırdım. Ardından koşarak banyoya gitti ve benim tokamı getirdi.
-Otur bakalım.
Dedi. Bende emrini yerine getirip kalktığım yere geri oturdum. Saçlarımı çok nazik şekilde arkaya doğru taradı. Tüm saçımı sol omuzuma doğru topladı ve garip bir şekilde örmeye başladı. Örgü git gide güzel bir hal almaya başladı.
-Bu örgünün adı ne?
-Mısır örgüsü. Küçük bir çocuğa bile göstersen 2 dakikada yapabilir.
Derken saçımın ucuna önce küçük bir lastik geçirip sonrada benim tokamla bağladı.
-Vay canına mete bu harika!
-Elimden gelenin en iyisi.
-Mezuniyette benim saçıma bunu yaparmısın? Lütfen! Lütfen! Lütfeeeen!
-Evet yapabilirim ama benim eski çalıştığım kuaförde sana bedavaya bundan daha güzel saç yapabilirler.
-Mete ben onların yaptığını istemiyorum ve ben bu saçı çok beğendim.
Cevap olarak gülümsedi ve bende gülümsedim. Aniden metenin telefonu çaldı.
-Alo,tamam,daha hızlı ol acıkmaya başladım.
-Annenmiydi?
-Evet 10 dakikaya burdaymış. Hem sen bana telefon numaranı versene eğer bir ihtiyacın olursa ararsın.
-Tamam 05*********.
-Hadi gel.
Deyip odadan çıktı bende arkasından yavaş yavaş gittim. Kapıyı açtı ve terliklerini giydi.
-Hala ayağın acıyor mu? İstersen seni kucağıma alabilirim.
-Hayır canım ben gaaayet iyiyim.
-Peki o zaman ayakkabılarını giyin bakalım.
Ayaklarım üşüyordu ve yanıma çorap almamıştım. Meteden istemek için bir adım attım ama cesaret edemedim. Ayakkabılarımı giydim ve metenin çıkmakta olduğu merdivenlerde peşinden gittim. Yukarıya çıktığımızda kafasını kaşıyarak memnuniyetsiz bakışlarla
-Immmm, sen banyodayken yapabildiğimin en iyisi buydu.
Deyip eliyle yeri gösterdi. Yerde bir minder ve minderin üstünde yastıkla yorgan vardı.
-Mete sokaktamı yatmamı istiyorsun? Burası benim için yeter.
-İşte seni bu yüzden seviyorum.
Diyip gülümsedi sonra hemen konuyu değiştirdi.
-Şey... Şuraya su koydum sana bu günlük yeter. Yemeğinide akşam annem hazırlayınca sana getiririm. Şu anda aç mısın?
Kafamı sallayıp
-Hayır değilim.
Dedim. Biraz tedirgin olmuş bir şekilde.
-Ben artık gideyim.
Dedi. Başımla onay verdim. Aşşağıya koşarak inmeye başladı ama terliği düştü bende bunun üzerine kahkahalara boğuldum. Oda güldü ama yüzü kızarmıştı. Sonradan güldüğüm için pişman oldum ama mete çoktan gitmişti. Direk ayakkabılarımı çıkarıp yorganın altına girdim ve ısınmaya çalıştım.
***
Hava karardığında iyice acıkmıştım. Yatıyordum ama sadece bacaklarımı yorganla örtmüştüm. Işık yoktu ama şikayet etmiyordum. Ardından kapının açılma sesini duydum. Aynı zamanda da kapanma sesini. Mete koşarak yukarı geliyordu. Acelen ne dostum! Elindeki tabakta patates kızartmasının olduğunu görüyordum. Diğer elinde ise uzun birşey vardı ama ne olduğunu göremiyordum. Yukarı çıktığında hemen doğruldum.
-Aaaaa sana yemek getirdim.
-Teşekkür ederim.
Dediğimde tabağı önüme koydu. Elindeki uzun şeyi hızlıca duvara yapıştırdı ve ipini çekti. Gözlerim acıyordu, bu kadar çok karanlıkta kaldıktan sonra ışığı görmek iyimiydi kötümüydü bilemedim. Mete cebinden bir yara bandı çıkardı.
-Ayağını ver.
-Ben yapabilirim.
-Evet yapabilirsin ama bende yapabilirim.
Dedikten sonra ayağımı nazikçe kaptı.
-Aptal.
Dedikten sonra güldüm.
-Ve sende bu aptalın en sevdiği arkadaşısın.
Dedikten sonra ikimizde sırıttık. Ayağıma biraz fazla bastırıyordu. Canım acıdı ama patatesi tıkınıyordum.
-Sen yedin mi?
-Evet, komşuya iniyorum dedim onlarada biraz götüreyim diye patateside aldım. Ama ışığı zar zor aşırdım. Yani anlıycağın daha buralardayım.
-İyo sovundum.
-Ne?
Ağzımdakileri yuttum ve gülerek
-Sevindim.
Dedim.
-Hala aç mısın?
-Hayır değilim bana daha fazla kilo aldırmaya çalışma zaten bu gün yeterince şişko hissettirdin. Diyet yapıyorum!
Birden kahkaha atmaya başladı ama sonra hemen ağzını kapattı. Ama hala kıkırdamayı bırakamamıştı. Gülmekten gözünden yaş geliyordu resmen. Al işte benim kafadan biri ota boka gülüyoruz. Bende yüzümle trip atmaya çalıştım ama mete çok komik görünüyordu.
-Biraz dışarıya çıkalımmı?
Diye teklifte bulundum.
-Tamam evden ceket alayım sen aşşağıya in ben anneme birşeyler söylerim.
Başımla onayladım ve ayakkabılarımı giydim. Yara bandı çok rahatsız ediyordu ama biraz dayanmalıydım. Işığı kapattım ve aşşağıya indim metede annesine birşeyler söylüyordu.
-Anne bünyaminle birlikte dışarı çıkabilirmiyiz?
-Ne yapacaksınız bu saatte?
-Ya anne saat daha 9 zaten yarım saat bir saat sonra geliriz.
-Bünyamin nerde?
-Onu önden gönderdim arkadaki parka gidiyor.
-İyi tamam ama çok geç kalma.
-Tamam.
Dediğinde sesindeki mutluluğu hissedebiliyordum. Yanıma geldiğinde daha apartmandan çıkmamıştık. Annesi bağırıyordu.
-Telefonunun sesi açık olsun!
-Tamammm!!!
Hemen apartmandan çıktık vücudum bir anda soğukla buluşunca titredim. Mete kendi halinde yürüyordu bende onu takip ediyordum tabii. Küçük bir parka geldik kimse yoktu. Ben hemen salıncağa koştum.
-Mete sallasana beni.
Koşarak yanıma geldi allahım bu çocuğun koşma sevdası öldürecek beni.
Arkama geldi ve beni hayvan gibi itti. Resmen salıncakta ters takla atıyordum.
-Oha, mete dur lan yavaş.
Derken o da gülüyordu. Ayaklarımla salıncağı durdurdum. Yerde küçük küçük taşlar vardı ve etrafı tozutmuştum.
-Bu kadar sallanma yeter şimdi ne yapıcaz?
-Immmm buldum!!! Saklambaççç!!!
-Ne?! Mete çocukmuyuz biz ve ayrıca 2 kişiyle saklambaç olmaz.
-Olur olur. Ebe değilim! Haha sen ebesin.
-Öyle olsun mete bey ben size göstericem. 30'a kadar sayıyorum.
Dedim ve salıncağın demirinde saymaya başladım. Saymam bittiğinde hemen arkamı döndüm ve meteyi aramaya başladım. Ama aramama gerek kalmamıştı çünkü kaydırağın içine saklanmış kendisini taşıyamayıncada aşşağı kaymıştı. Hemen koştum ve
-Ebe!!!! Hahaha bu işler böyle metecim.
-Öylemi ama sıra sende. Şimdi de sen görüceksin alev hanım!!
-Başla o zaman!
Mete saymaya başladığında gözümle etrafı taradım ve meteden biraz uzak bir bankın arkasına saklandım. Mete saymayı bitirdiğinde oldukça uzaklara bakıyordu bende fırsat bilip hemen koştum. Mete beni görünce koşmaya başladı. Tam kaldırım zemini bitip taş zemine bastığım anda düştüm. Mete pisliği hemen.
-Ebee!!
Dedi ve bana doğru koşmaya başladı. Tam yanıma geldiği anda yere yapıştı. İkimizde kahkahalara boğulduk. Sırt üstü yerde uzanıp gökyüzünü izliyorduk.