-"Bahar?"
Dipsiz bir kuyunun içinde, tek başına, karanlığa mahkum kalmış vaziyette annesinin sesine kulak verdi küçük kız.Ardından buğulu bir sese yön verdi pusulası.
-"Cadım?"
Babası böyle hitap ederdi kendisine hep.Kimi kızlar buna benzer ifadelerden pek haz etmese de Bahar bu durumdan hiç de şikayetçi değildi.
-"Nasıl buna izin verdin?"
Bu sefer ensesinde hissettiği soğuk nefes küçük erkek kardeşi Yağız'a aitti...
Gözlerinin önünde belirdi bir zamanlar bakmaya doyamadığı,baktıkça mavinin derinlerinde boğulduğu şefkatle bakan annesinin gözleri.
-"Anne!"
Buğulu gözleriyle etrafta olup biteni anlamaya çalıştı.Kahretsin!Yine aynı kabusu görmüştü.Sırtı terden sırılsıklam olmuş bir hâlde uyanmak belki de isteyeceği en son şeylerden birisiydi.Uzun zamandır ilk kez kabus görüyordu masum ruhunu kaybeden genç kız.Kendi tabiriyle timarhane diye adlandırdığı bu klinikte her gece deli gibi ağlıyor,sürekli yüreğini sızlatacak kabuslar görüyordu.Ayaklarını yataktan sarkıtıp komidinin üzerindeki sürahiden bir bardak su katıp genizindeki acı tadı gidermeye çalıştı.Bu tatdan nefret ediyordu.
Ayağa kalkıp pencerenin yanına dikilip sessizliğe gömüldü bir müddet.
...
-"Anne,bu gece benimle uyur musun?"
-"Canım sen artık on iki yaşında koca bir kız oldun.Korkmanı gerektiricek birşey yok.Hem kardeşin de yan odada tek başına yatıyor.Ona haksızlık etmiş olmaz mıyım?"
-"Ya anne sen benimle uyu babamda Yağız ile beraber uyusun işte."
Genç kız elinden geleni yapıp annesinin kucağında uyumayı başarmıştı.Lakin gece uyandığında annesi yanında yoktu.
-"Anne?Nerdesin?"
Birden yeşillerle süslü olan oda kırmızıya büründü.Tavandan kan damlıyordu.Küçük kız alnında hissettiği sıvıyla başını yukarı kaldırdı.Gözleri tek bir noktaya odaklanmıştı.Annesinin irislerinden akan yaş değil kandı.
-"Yeter!"
Kabus içinde kabusa boğulmuştu bu gece.
-"Kahretsin,yeter artık yeter!"
Yataktan kalktığı gibi pencerenin köşesindeki yerini aldı bi vakit kaybetmeden genç kız.Bu sefer onu ürküten açılan kapının gıcırtı sesiydi.
-"Yemek vakti."
-"İstemiyorum."
-"Bak canım benim görevim sen istesen de istemesende bu yemeği sana yedirmek."
-"Zorlama mı,yine?"
-"Gerekirse,evet zorla ve yine."
-"Sana istemiyorum dedim ne seni görmek ne de o yemeği yemek istemiyorum anladın mı!"
Bu sert çıkışı hemşireyi biraz ürkütse de yılmadı.
-"Bahar,lütfen sorun çıkarma ben çok mu hevesliyim sanıyorsun?Bunları yemeden ilaçlarını kullanamazsın."
-"Sorun mu farkında mısın bilmiyorum ama ben başlı başına bir sorunum zaten sizin de yapmanız gereken bu sorunu çözüme dönüştürmek daha da içinden çıkılmaz bir hale getirmek değil."
Akmak için saniyeleri kovalayan göz yaşı yanağındaki yerini bulmak için sabırsızlanıyordu.Fakat kararlıydı bu sefer.Ağlamak ona göre korkakların işiydi.Halbuki bir zamanlar bu tabire fazlasıyla ön yargılı yaklaşırdı.Dediğim gibi sadece "bir zamanlar"...