Yanımda annemin ağlamasıyla uyandım. Beni uyandırmaya çalışıyordu. Ben ise nefes nefese kalmıştım bugün de. Yine o lanet olası rüyayı görmüştüm. Yaklaşık bir aydır peşimi bırakmayan o rüya.
Bir ay önce;
"Hadi Masal bize gidelim işte uzatma."
"Hayır Bulut! Eğer benimle bir şeyler yapmak istiyorsan mekan ev değil bir kafe olmalı!"
"Canım ne olacak sanki rahat rahat otururuz kafamıza göre takılırız, film falan izleriz."
"Filmi sinemada sa izleyebiliriz. Israr etme sizin eve gelmeyeceğim."
"Bana güvenmiyor musun ?"
"Hayır güvenmiyorum!"
Hiç bir erkeğe güvenmiyorum Bulut, güvenemiyorum. Üzgünüm.
"Benim bana güvenmeyenle işim olmaz!"
"Aa ne tesadüf benim de benim güvenimi kazanmak için çaba göstermeyenle işim olmaz. Bitti!"
"Bitti ?"
"Afedersin başlamamıştı ki bitsin. Bundan sonra görüşmeyelim. Hoşçakal."
Onu terk etmesi gerçekten çok zordu. Özellikle onun gözlerine aşk dolu bakarak söylemek. Onu seviyordum ve hala seviyorum. Sanki elimi uzatsam ona dokunacağım ve yine sanki kilometrelerce uzağımda. Onunla aynı havayı solurken kokusunu alamamak çok zor.
Bir aydır bizi terk ettiğim o günü rüyamda görüyorum. Tek fark arkamı dönüp baktığımda orada değil.
Bu rüyalar beni yıpratıyor. Her gün nefes nefese ağlayarak uyanıyorum. Doğrusu annem tarafından uyandırılıyorum. Ona da üzülüyorum her gün benimle birlikte benim için ağlıyor. Bir kez bile güldüremedim şu kadının yüzünü. Benim gibi evlat olmaz!
~
Annemi bir şekilde ikna ettim iyi olduğuma. İnanmadı, biliyorum. İnanmasını istemiyorum çünkü hiç iyi değilim. Ama onun da artık benim için üzülmesini istemiyorum. Bana inanmak zorundasın anne. Lütfen yalanıma inan.
Onu ev temizliğiyle baş başa bırakıp dışarı çıktım. Anneme aç olmadığımı söyledim ama ben hiç doymadım ki. Yine bana inanmaması gereken bir yalan söyledim ona.
Sahile indim ve yine her zaman dertlerimle boğduğum yere gittim. Yine anlattım sorunlarımı. Bu sefer ağlamadım. Bir şey iyi olacak diyordu bana. O an hiç iç sesimi dinlemediğimi fark ettim. Haklı mıydı acaba? Bana iyi hissettirmişti.
Ben böyle kendi kendime konuşurken yanıma birinin oturmasıyla kendime geldim. Simsiyah dalgalı saçları vardı. Yüzünü göremiyorum diğer tarafa doğru bakıyor. Saçlarının kokusu yeni kesilmiş çimen kokusunu andırıyor. Kimdi bu kişi? Bu koku bana çok tanıdık geliyor. Ciğerlerimi ağrıtan biri. Canımı çok yakan biri. Beni günlerce ağlatan biri. Geceleri kabuslarla aklımdan bir türlü çıkmayan biri. Bu Bulut'un kokusu.
"Masal"
"Bulut"
"Özledim"
Ne saçmalıyor bu çocuk. Neden ona tokat atamıyorum. Neden buradasın diyemiyorum. Lanet olsun neden!
"Neden! Neden tekrar karşıma çıkıp bu sözleri söylüyorsun? Neden canımı daha fazla yakıyorsun? Neden Bulut neden! Bunca zaman gelmedin beni yalnızlığıma terk ettin neden şimdi geldin? Neden beni daha fazla boğuyorsun kendi nefesimle? Neden!"
"Seni seviyorum"
"Beni güldürmeyi ne çok severdin. Sende değişmeyen tek şey bu olsa gerek. Çünkü şu an şu durumda bile bunu becerebiliyorsun."
"Masal yalvarırım böyle konuşma. Seni gerçekten ilk gün ki gibi seviyorum."
"Biliyorum. Beni hiç sevmediğin gibi seviyorsun."
"Prenses yanılıyorsun."
"Ne yanılması ya ne yanılması? Beni sevseydin eğer beni ne olursa olsun bırakmazdın!"
"Seni bırakmadım ve asla bırakmayacağım. Bak buradayım. Yanındayım."
"Sana en çok ihtiyacım olan zamanda yoktun! Bana etrafımdaki insanların yakıştırdı lakap üzerine evine davet ettiğinde verdiğim tepki gayet normaldi. Ve sen tek kalemle yazdığın hikayemizi yine tek bir hamleyle sildin. Sana çok ihtiyacım vardı o zaman ama sen yoktun. Günlerce bekledim gelirsin diye ama gelmedin. Sen beni bıraktın sevgilim. Sen benim masalımın mutlu sonu olamadın. Ben benim masalımın yolunu kaybetmişken bana ışık tutmadın. Gel ben buradayım demedin. Sen beni, Masal'ı yok ettin Bulut!"
"Neye dayanarak bunları söylüyorsun sen! Sen benim neler yaşadıklarımı biliyor musun? Sen acı çekerken benim mutlu olduğumu mu söylüyorsun. Üzgünüm ama yanılıyorsun. Günlerce elim sizin evin zilinde basmaya çalıştım. Basamadım. Günlerce pencerenin altında sabahladım belki çıkarsın görürüm seni diye. Sen sahildeyken her gün seninle birlikte geldim. Sen denize hayran hayran bakarken ben sana baktım. Sen yosun kokusunu içine çekerken ben senin vanilya kokan saçlarının kokusunu içime çektim. Senin her gözyaşınla boğuldum. Akşamları karanlık denize girdim ağladım. Kimse anlamasın beni diye. Çığlıklarımı kimse duymasın diye. Sanki elimi uzatsam sana dokunacaktım ve yine sanki kilometrelerce uzağımda gibiydin. Sensiz nefes almak zor geldi bana. Senin kokun olmadan oksijen yetersiz geldi bana. Seni çok özledim prenses."
"Peki ya neden gelmedin yanıma?"
Evet neden gelmemişti. Arkamdan beni takip ederek ne yapmaya çalıştın. İkimizi de yıpratmaktan başka ne yaptın?
"Buna hazır değildim. Annem ve babam gibi beni bırakıp bu şehirden gitmenden korktum. Böyle seni görerek avunuyordum."
"Şimdi ne değişti? Neden karşıma çıktın o zaman?"
"Seni doğum gününde yalnız bırakamazdım. Doğum günün kutlu olsun prenses."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzsüz ve Gururlu
Teen FictionHiç beklenmediği zamanda yapabildiği en iyi yüzsüzlüğü yapan kız Masal aynı zamanda yine hiç beklenmedik bir şey de çok gururlu bir kız olur çıkar. Bu olağandışı hareketleri hayatını nasıl etkileyecek?