3. Bölüm

64 9 4
                                    

Etrafımda konuşulanlarla uyandım. Konuşan kişinin sesi tanıdık gelmiyor. Evet sesi diyorum çünkü göz kapaklarımı aralayamıyorum. Üzerinde 1258 bin kilo ağırlık var gibi. Ve ben kendimi çok güçsüz hissediyorum. Böyle saçma sapan düşünmeyi bırakıp ne konuşulduğunu dinlemek sanırım daha mantıklı.

"Doktor Bey o iyi olacak de lütfen!"

"Bakın beyfendi, kız arkadaşınız için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. İzin verirseniz şimdi kontrollerini yapalım."

"Pekala. Bu arada benim sonuçlarım çıktı mı?"

"A evet çıktı. Kontrolden sonra odama gelin konuşalım."

"Tamam. Masal size emanet."

Ve kapı açılma sesi. Ardından kapanması ve doktorun gözlerimi açıp ışık tutması. Hâlâ baygın numarası yapıyorum ve ışık gözlerimi ağrıtıyor. Sonunda gözlerimi bu işkenceden kurtardı ve serum olduğunu sandığım tüpe vurdu. Hemşireye bilmediğim şeyleri söyledikten sonra beraber odadan çıktılar. Fakat benim umrumda olan şey onun söyledikleri değil, Bulut'un söyledikleri. 'Benim sonuçlarım çıktı mı?' Bir dakika. Ben neden hastanedeyim ve seruma bağlıyım. Bulut ne sonuçlarından bahsediyor?

Bir süre düşündükten sonra köşeli olan jetonum düştü. Bulut beni taksiyle bir yere götürüyordu. Sonra büyük bir gürültü, fren sesi ve her yer karanlık. Biz kaza yapmıştık. Sanırım ikimiz de ölmedik. Peki ya onun sonuçları nasıl? Taksiciye ne oldu?

Bu merakla gözlerimi açtım ve seruma baktım. Damlalar tane tane düşüyordu ve yarısından biraz daha az kalmıştı. Aklıma yapmamam gereken planlar hücum ederken etrafı inceliyordum. Karşımda kirli beyaz bir sehpanın üzerinde minik bir televizyon. Solumda pencere ve hemen bitişiğinde yine aynı renkte gardırop. Dışarısı gün batımına bakıyor. Çok güzel görünüyor. Belki saatlerce gözümü bile kırpmadan izleyebilirim bu manzarayı. Ancak şu anki merakım aklımdan ve bu güzel manzarayı seyretme fikrimden baskın geldi. Tüm cesaretimi toplayıp serumu kolumdan var gücümle çektim ve çıkarttım. Artık kolum serbestti. Yavaşça yataktan kalktım ve siyahlı beyazlı spor ayakkabılarımı giydim. Üzerimi değiştirecek vaktim yoktu. Odadan çıkmak üzereyken aynaya bakmamla donakalmam bir oldu. Yüzüm yara içindeydi ve korkutucu görünüyordum. Nasıl bu hâle geldim ben? Yanaklarımdaki yaraların yanmasını hissedene kadar ağladığımı farketmemiştim. Çok güzel veya bakımlı biri değildim ama karşımdaki kişi kadar da ürkütücü gözükmüyordum.

Bunları daha sonra düşünmeye karar verip koridora çıktım. Duvarlar beyaz ve ortasından mavi şeritler geçiyor. Yerdeki sarı oklar ise nereye gideceğimizi göstermeye yarıyor.

Bir küçük kız köşeye ilişmiş, yere oturmuş ve dizlerini kendisine çekmiş, minik elleriyle göz yaşlarını silmeye çalışıyor. Bir başka kadın çığlıklar içinde "Ferhat!" Diye bağırıyor. Yanındaki hemşireler ve başka tanımadığım insanlar onu sakinleştirmeye çalışıyor. Anladığım kadarıyla kocası ölmüş ve minik kızın da babası. Acaba Bulut ölse ben ne yapardım. Lanet olsun. Düşüncesi bile nefesimin kesilmesine sebep oluyor. Duvardan destek alarak yavaşça yürümeye başladım. Başım dönüyordu ve kadının çığlıkları kuşağımı tırmalıyordu. Hangi odaya gideceğimi bilmeden yürüyordum. Sıra bekleyen hastaların acıyan bakışlarına aldırmadan yürüyordum oysa ki çıldırtıyordu. Ben de istemezdim bu sıfatla dolaşmak, ama elimde değil. Bana bakıp aralarında fısıldaşmaları ilişiyor kulağıma. "Yeter! Bana acınacak biriymişim gibi bakmayı kesin. Ben de çok meraklı değilim bu halime. Acınacak milyonlarca hâl varken neden ben? Göremeyen, konuşamayan kim bilir kaç insan vardır. Ya da sevdiği birini kaybetmiş insanlar. Ben bir gün eski halime döneceğim. Ya onlar? Siz öyle onlara bakarken onlar mutlu mu oluyor sanıyorsunuz? Lanet olsun hepinize!" diyerek bir ani patlama yaşadım. Başımın ani ağrımasına ve dönmesine karşı var gücümle koştum. Ta ki Bulut'u görene kadar. Hemen sağ tarafımdaki aralık kapıdan içeri girdim. Kalbim başka taraflarımda atmaya başladı yine. Girdiğim yer çok fazla olmamasına rağmen soğuktu. Labirent gibi demirden bir yer. Makas, şu, bu ve bilmediğim bir sürü doktor aletleri. Burada yakalanma riskim olduğu için (tabi ki korktuğum için değil) yavaşça kapıyı araladım. Bulut görünürde yok. Odadan sessizce çıktım ve ağır adımlarlar ilerlemeye başladım. Sağ tarafımdaki kapı aralıktı ve Bulut'un sesi geliyordu. Burada da her kapı aralık diye düşünmeden edemedim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 30, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yüzsüz ve GururluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin