Sevgili okurlar, yukarıda gördüğünüz yakışıklı çocuk Michael dir. Ne tatlı di mi? Neyse milyon kere söylendiği gibi keyifli okumalaar. :))
Dersler bugün tamamen boş geçmişti,sebebi de sınıfta ders dinleyn tek kişi Hermione ve Draco Malfoy' du. Evet Draco Malfoy savaştan sonra bir ineye dönüşmüştü, bütün ilişkilerine son verip kendini derslere yoğunlaştırmış gün boyu kütüphaneden çıkmıyordu. Şuan da derste salata yapanlara sert sert bakıyordu. Profesör ün de kulakları ağır duyduğundan dolayı bütün sınıf doğaçlama vıdvıdlar yapıyorlardı. Benim ise canım çok sıkılmıştı çünkü konuşulanlardan hiçbiri umurumda değil di. Acaba Harry neden bu derse girmemişti, evet derdimi anladınız işte, iç çekerek izlediğim karşılıksız aşkım burada değildi. Onun girmediği, onun güzel yüzünü izleyemediğim bir ders gerçekten sıkıcıydı. Her an kapı açılabilir diye gözüm avcı arslanlar gibi kapıya odaklanmış kıpırdamadan bakıyordum. Çokmu odaklanmıştım ki bana aniden dokunan parmağın sahibine tokatı yapıştırdım. Birden korkuyla vurduğum kişiye baktım ,ah Merlin! Yanağı kıpkırmızı olmuş boğazından çıkan sessiz bir inlemeyle yanağını tutuyordu. Hemen yüzüne atılarak yanağını avuçlayarak endişeyle sorular sormaya başladım.
- Aman Tanrım! Afedersin, neresi? Burası mı? Çok acıdımı? Ah,ben farkedemedim gerçekten çok üzgünüm.
Michael, beni sakinleştirmek istiyormuş gibi elini omzuma koyarak gülümsedi.
-Tamam sakin ol, bak hiçbir şeyim yok.
- Yalancı,acıdı ama sen söylemiyorsun.
-Hayır bak ben iyiyim Ginny, şimdi bu konuyu kapatsak?
- Hayır, sen pis bir yalancısın Michael. Acıdığını kabul etmiyecek kadar gururlumusun yani?
Michael kolumu tutarak elimi yanağına sürttü, bir anlık 2 santimlik uzağımda olan mavi gözlerin derinliğine daldım. Mavi gözlerin içi gülüyordu resmen. Gözlerinin içinde ki şaşkın, ne yapacağını bilemeyen yeşil gözlerimin yansımasını görünce kendimi sirkeleyerek kendime geldim. Yumuşacık zeminde yuvarlanan elimi yavaşça çekerek gözlerimi elimi bırakmayan ince ama erkek eli olduğu çok belli olan Michael in eline diktim, bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu? Gözlerimi bize sırt dönmüş harıl harıl tahtaya birşeyler karalayan Profesör Slacorn a kaydırdım. Her an arkasına dönecekmiş gibi görünüyordu ve eğer döndüğünde bizi böyle görürse ceza alırdık. Dün Profesör Snape ten yeterince ceza almıştım zaten, bir tane daha almaya pek niyetli değildim. Elimi hızla güçlü parmaklardan sıyırarak Michal e bakarak konuştum.
- Şuan dersteyiz Michael, az önce ki bana söyleyeceğin şey -her neyse- burada şimdi olmaz, ders çıkışı hemen söylersen iyi olur çünkü dersten sonra da bir yere aceleyle gitmem gerek. -Harry'nin nerede olduğunu merak etmiştim.-
Michael ifadesizce yüzüme bakarark ellerini cebine seksi bir harekte sokmasıyla sınıfı iç çekme sesleri uğuldatmıştı.
- Peki, ders çıkışı seni kapıda bekliyeceğim.
Arkasına dönerek kendi masasına doğru yürürken ona bakakalmıştım. Acaba bana bu kadar önemli ne diyecekti. Meraklarla dolup taşan karışık kafayla sırama oturarak hala gelmeyen Harry nin nerede olabileceğinin olasılığını zihnimde hesaplamaya çalışırken zamanı süpürgelerele kovalamaya çalışıyordum. Burada değil diye düşüncelerimde de olmayacağını mı sandınız, Harry i düşünürken Profesör yüzünü bize çevirdi ve tahtaya karaladığı çok özlü iksirlerin formüllerini anlatmaya başladı. Bir daha bu derste son sıralarında oturmam gerektiğini beynimin bir köşesine not ederek uyumamak için kolumu başıma yasadım ve bu işkencenin bitmesini beklemeye koyuldum.
Dersin bitmesiyle neredeyse bütün sınıf "Oh be" diye mırıldanmıştı. Tabi bazı -ki arka sıralardaki öğrenciler- den horlama sesleri geliyordu. Of be, bir daha ki iksir dersine arka sıralar benim millet. Kitaplarımı elime alarak esneye esneye kapıya yöneldim, tam koridora yönelecektim ki biri hızla koluma çarpmış ve bütün kitaplarımı yerlere saçmıştı. Bu kazalara artık alışmam gerekiyordu herhalde. Bana haince sırıtarak bakan Dean ı görünce ağzımla tıslamayla bir küfür savurarak yerdeki kitaplarımdan en kalınını elime alarak aptal Dean ın kafasına vurmaya başladım. Kendine korumaya çalışırken ben bağırıyordum.
- Yinemi sen!? Bana her fırsatta çarpmak mı zorundasın pis aptal! Çek ellerini, bunu hak ettin...
- Ah vurmayı kesermisin Gingin!
- Bana şöyle seslenme! Diye dişlerimin üzerine baskı yaparak tıslmaya devam etti.
- Bu arada habire yolumun önüne atılanda sensin hanımefendi.
- Kim? Ben mi senin yoluna atılıyorum? Çok iğrenç bir iftiraydı Dean. Bana bir daha çarparsan seni lanetlerimle beslerim.
- Yoluma çıkmazsan eğer ben de sana çarpmam güzelim.
Dur ya bu aptal bana öpücük mü atıyor? Yo yo bu dayak istiyor. Ona doğru sinirle soluyarak yaklaştığımda sırıtan suratında tuhaf bir ifade belirdi. Kollarını yanlara açarak konuştu.
- Bak Ginny, eğer beni çok özlediğsen bebeğim, kapım sana her zaman açık ve kollarım da aynı şekilde.
- Kes sesini Dean! Seninle bir daha olabileceğimi filan sanıyorsan çok beklersin. Şimdi ben o kollarını kırmadan buradan defol git.
- Aa hadi ama hani birkaç sene...
- Burada ne haltlar dönüyor böyle?
Bir anda koridorun başında beliren Michael öfkeyle soluyarak Dean a doğru yürümeye başladı. Dean ise korkak tavuk gibi yüzü sapsarı olmuş ve kaçmaya başlamıştı bile, elimde olmadan kahkaha patlattım arkasındn. Michael yanıma gelerek elini omuzuma koydu ve beni incelemeye başladı.
-Bu uyuz sıçan sana bir şey yapmadı değil mi?
- Ah, şaka mı yapıyorsun? Dean, benim gibi bir Weasley kızına hayatta dokunamaz. Ayrıca bu kadar sinirlenmeni gerektirecek bir şey olduğu yok.
- Ders çıkışında beni bekleyeceğini söylemiştin diye hatırlıyorum Ginny.
- Aa ben onu aşırı uyuşukluktan unutmuşum. Var ya derste tek ben rahat bir nefes alamadım , akıllılar arka sıralara oturmuş horul horul uyurken ben en ön sıra da elim başıma yaslı kafamı düşürmemeye çalışıyorum, bu hiç adil değil di, bir dahakine arka sıralar Weasley kızına ait.
Michael benim bu konuşmama kıs kıs gülmeye başlayınca elimde tuttuğum kitabımla ağzının payını verdim. Sonra çok merak ettiğim şeyi sordum.
- Sen bana ne söyleyecektin?
Eveet vote ve yorumlarınızı bekliyoruum canlarım.