Gökay'dan;
Gökay Melisle konuştuktan sonra Barış'ı arar.
-Alo.
-Barış evde misin?
-Yok kanka noldu?
-Sana gelicem. Eve geçmen lazım.
-Biraz beklerse--
-Bekleyemem Barış çabuk.
-İnşallah önemli bişeydir. Sen çabuk ol.
-Ben evin önündeyim.
-Tamam.
Barış geldiğinde içeri geçtik. Melisle konuşmalarımı, pişman olduğumu anlattım.
-Vay be Gökay sen bi kızı kırdığın için pişman olduysan artık ölsem de gam yemem.
-Dalga geçme olum ya bişeyler düşün. Affetsin beni hep beraber takılarız işte.
-Yalnız biz sevgiliyiz. Sende mi sevgili olmak istiyosun?
-Barış! Egemenler gibi arkadaş.
-Tamam lan tamam. Neyse bizim evde bi barışma yemeği düzenliyim ben. Cemreye söyleyim. Cemre kızlara söyler. Egemen zaten gelir. O zaman yarın yapalım bu yemeği.
-Olur valla.
Cemre' den;
Barışla konuştuktan sonra hazırlanmaya başladım. Bordo kısa kollu dizlerimin üstünde sırt dekolteli elbisemi giydim. Yumurta burun siyah topuklu ayakkabılarımı giydim. Ayakkabıma uygun çanta aldım ve evden çıktım.
Ada'dan;
Kapının çalmasıyla yerimden kalktım. Sabahtan beri televizyon izleyip sıkıldığım için kapıdaki kişiye dua ettim. Cemreyi karşımda süslenmiş görünce şaşırdım. Hemen içeri girip beni merdivenlerden ittirmeye başladı.
-Hadi hızlı ol. Daha Melisi hazırlamam lazım.
-Nereye yaa??!
-Yemeğe gidiyoruz.
-Off.
-Bak şu beyaz üst kısmı dantelli kısa elbiseni giy. Altına da siyah süet çaprazlı ayakkabılarını giy.
-Tamam. Sen çık ben giyip gelirim.
-Tamam hızlı ol.
Odadan çıktıktan sonra melisi aradım ve güzel bişeyler giymesini söyledim. Ada odadan çıktığında ne kadar bakımsız olduğunu farkettim.
-Sende amma güzelmişsin kendine baksan az güzel olur.
-Neysee hadi çıkalım. Dur arabamla geldim ben.
-İyi bari elbiselerle dışarda beklemeyiz taksiyi.
-Melislere gidiyoruz önce.
-Tamam.
Melis kapının önünde bizi bekliyodu. Petrol yeşili etek kısmı hafif kabarık kısa kollu bi elbise gitmişti. Altına da siyah bi ayakkabı giymişti. Gayet güzel görünüyodu. Arabaya bindi ve gitmeye başladık. Barış evinin adresini atmıştı. Eve geldik ve kapıyı çaldık. Kapıyı Barış açtı. Ay canım sevgilim ne de güzel karşılarmıış.
-Hoşgeldiniz kızlar.
-Hoşbulduk da biz neyi kutluyoruz?
-Barışma yemeği Adacım.
Egemen'den;
Barışlara geldiğimde kapıyı Gökay açtı. İçeri girdim ve kızları gördüm.
Gözüme Ada çarpınca beni ektiğini hatırlayıp bağırıp hesap sormak istedim ama yapmadım. Umrumda değil sonuçta. Sonradan Barış'a;
-Ben gidiyorum, diyip çıktım.
Ada'dan;
Egemen beni görünce öldürmek istermiş gibi baktı ve Barış'ın kulağına bişeyler diyip çıktı gitti. Benim atar yapmam gerekirken bana atar mı yapıyodu bu?!
-Egemen! diye bağırdım. Durmadı ve devam etti. Dolgu topuk giydiğim için koşabiliyorum allahtan koşup yetiştim.
-Ne diye duymamazlıktan geliyosun?!
-Duymak istemiyorum seni ve hatta görmek bile istemiyorum anladın mı görüntü kirliliği oluyo.!!
-Ne?! Kendine gel. Ne hakla bana böyle davranıyosun?!
-Bak kızım sana yemek teklifi ettim mesaj at seni alırım dedim sen beni ektin. Umrumda değil tabiki. Uzak dur benden.
-A-aa bende sen beni ektin sanmıştım. Mesaj atacağımı unuttum. Hazırlandım ve seni bekledim ve gelmedin. Yani öyle sandım. Ben özür dilerim.
-Umrumda değil. Git işine.
Egemen beni bırakıp arkasını döndü.
-İyi be gidersen git. Unuttum yani insanlık hali. Bak hâlâ gidiyosun. Dinlesene.
Bi güç kolundan tutmamı söyledi sanki kolundan tutup çevirdim ve dudaklarını dudaklarıma bastırdım. Bunu yaptığıma sonradan pişman olacağımı biliyodum. Ama şuan anı yaşamalıyım. O sırada alkış sesi duydum. Arkamı döndüğümde Cemre ve Barış bizi pişkin pişkin sırıtarak alkışlıyolardı. O sırada Cemre;
-Ya ben biliyodum sevdiğini valla biliyodum. Tebrikleer..
-Kardeşim hayırlı olsun.
-Ya saçmalamayın ne demek hayırlı olsun tebrikler falan filan hem öyle bişey yok yani hiçbişey yok.
-Ne demek bişey yok?!
-Görüntü kirliliğiydim hani görmek istemiyodun sen beni??
-Doğru haklısın.
-Ne demek haklısın ya!?
-Haklısın işte sen görüntü kirliliğinden başka bişey değilsin.
-Öyle mii neden öptün o zaman? Benimle dalga mı geçiyosun sen!?
-Sen öpünce öyle kalma diye öptüm ben.
Bu lafı üzerine kendimi tutamayıp tokatı yapıştırdım. Hemen ordan çıktım.
Melis'ten;
-Bu da mı burda Cemre ya?
-Evet canım nolucak görmezden gelirsin. Biz bi Barışla Ada'lara bakıp gelelim.
-Saçmalama beni bırakıp gidemezsin.
-Melis hemen bakıp gelicem kuzum ya.
-Çabuk ol.
Cemre ve Barış çıktıktan on dakika sonra sandalyeden kalkıp kapıya doğru gidicekken Gökay önüme geçti.
-Dur bakalım beni affetmeyi hiç düşünmedin mi?
-Hayır tabiki.
-Artık affetmelisin bence.
-Hayır. Çekil önümden.
-Ya senden özür diledim. Ben hiç bi kızdan özür dilemedim anladın mı?! Seni kırdım üzdüm farkındayım ama pişman olduğumu söyledim. Ne kadar uzatıcaksın. Arkadaş olup takılırız. Bu kadar basit. Bundan sonra arkadaşız o kadar.!!
-Tamam be tamam.
-Tamam mı?
-Tamam işte olalım bakalım.
-Tamam o zaman. Hadi yemek yiyelim.
-Ben bi dışarı bakıyım.
-E bende geliyim bari.
-E gel bari.
Dışarı çıktığımızda Cemre, Barış ve Egemeni gördük. Ama Ada yoktu. Cemreye soran gözlerle baktım.
-Melis, Ada gitti. Hepsi bu Egemenin yüzünden.
-Nasıl benim yüzümden. Hepsi Ada'nın suçu.
Kendimi tutamayıp konuşmaya başladım.
-Ne demek Ada'nın suçu. Ya kız kaç gündür düşünüyo bu beni niye ekti diye ne kadar üzüldü sen biliyo musun? Bilmiyosun tabi. Heyecanlı heyecanlı hazırlandı iki saat bekledi. Diyelim ki haklı nedenin vardı. Ada ilk defa bi erkeğin yemek teklifini kabul etti. Bu teklif gelmedi diye değil tabiki geldi birsürü ama senin teklifini kabul etti. Ama sen bi ukalalık bi kendini beğenmişlik. Ve sen Barış bidaha hepimizi toplayım deme. Gördüğün gibi iyi şeyler olmuyo. Yürü Cemre.
-Hayır gerizekalılar ben Ada hanıma bana mesaj at gelip alayım seni dedim. Ama o mesaj atmadı burda benim suçum falan yok. Siz olayı dinlemeden anlamadan benimle böyle konuşamazsınız.