Bugün yeni evime taşınacağım. Ev nasıl ya da nerde bu konularda hiçbir fikrim yok her şeyi çok sevgili babam ve annem ayarlıyor, onlardan ayrı nasıl kalırım bilmiyorum ama buna alışmam lazım.
Şirkette herkes karınca gibi çalışıyor çünkü italyanlar gelecek bu öğleden sonra. Sanırım şu an şirkette boş olan sadece Enes ve benim. Burak ve çok sevgili asistanı Yasemin bu aralar gözüme batmaya başladılar. Yasemin sürekli adama yavşıyor resmen, nedir bu ya. Italyanlar da önemli müşteriler ya bizim için fırsattan istifade Yasemin cadısı da Burak'ın etrafından ayrılmıyor. Yok, Burak Bey bunu da böyle mi yapsak falanlar. Niye Enes'in asistanıyım ki, Burak duruken diyeceğim anda, bağırışını duydum çok cool beyefendinin. O nasıl bi bağırma resmen tüm şirketi inletti. Altı üstü üzerine kahve döküldü yani. Tamam Yasemin cadısına bağırmış olması beni rahatlattı ama bu kadar da olmaz. İşte tam bu sırada iyi ki Enes'in asistanıyım diye geçirdim içimden. Tamam arada o da abartıyor bazı şeyleri ama kimseye kızdığını falan görmedim bu güne kadar.Şu an herkes Italyanlarla toplantıda da biz niye burdayız orasını çözebilmiş değilim. Oturduğum yerde sıkıntıdan patlayınca Enes'in yanına gitmeye karar verdim. Kapısı ilk defa kapalıydı, normalde hep açık olurdu. Kapıyı tıklattım ve o cevap vermeden içeri girdim. Camdan dışarıyı izlediği için beni fark etmedi, iyice yanına yaklaştım. İnanmıyorum!!! Enes ağlıyordu, o güzelim gözleri kıpkırmızı olmuş, gözlerinden yaşlar akarken ilk defa içimin cız ettiğini fark ettim. O kadar masum aynı zamanda da bi kadar çocuksu görünüyordu ki. Dayanamayıp ona sımsıkı sarıldım. Sakinleşmesi için de hafifçe sırtına vurdum. O an bana öyle sıkı sarıldı ki sanki hiç bırakmayacakmış gibi. İşte tam o an da "sana süper haberlerim var diyerek" Burak içeri girdi ama beni ve Enes'i o halde görünce hiçbir şey söylemeden bir hışımla odadan çıktı. Enes de hemen benden uzaklaştı ve tekrar camdan dışarı bakmaya başladı, benim çıkmadığımı görünce "lütfen çıkar mısın, yalnız kalmak istiyorum" diyerek kibarca beni kovdu. Bi süre sonra odadan çıktı yine tatlı tatlı gülümseyerek sanki hiç ağlamamış gibi. Yanına gidip ne olduğunu sormak istesem de yine de yapmadım zaten beni ilgilendirmez ki. Şu an ne olduğunu cidden acayip merak ediyorum ama şöyle bir şey de var, bu çocuk az önce gülümseyerek çıktı demek ki önemli bir şey yok. Ya da Enes acayip iyi bir oyuncu ve üzgünken bile mutlu görünmeyi basarabiliyor. Enes'in ardından ben bunları düşünürken çok dalmışım sanırım çünkü onun geri gelip, elini çenesine dayarak masamda durduğunu fark etmememişim bile.(Allahım ya bana ne oldu böyle, ben gayet dikkatli bi insandım ya, iyice dalgınlaşmaya başladım) Imm şey özür dilerim Enes Bey bir şey mi söyleyecektiniz diye hitap ettim ona ilk defa bu kadar kibar bir şekilde.
Bu gece burdayız, birlikte şu sunumları ve şirketin girdi çıktı hesabını falan düzenleyeceğiz, ki bunu yapmak da yaklaşık dört saatimizi alır, dedi. Ne, nasıl yani? Zaten bugün saat on'a kadar burdayım, ek mesaiyle falan uğraşamam ben hiç, hem ayrıca şimdi boşuz yapalım hemen. Yok canım bi kere bana sordun mu boş musunuz diye, hem sana bu şekilde konuşma hakkını kim verdi, dedi kurnaz bi gülümsemeyle. Ama ya benim işim var halletmem gereken kalamam ki diye üzgün şekilde sitem etmeye başladım ama ne fayda. " Saat on' da üsteki çalışma odasında ol, geç kalma" diyerek uzaklaştı.Ya uff, birkaç saat önce Zehrayla konuşurken onun için iyi falan diyordum, şimdi ise sinirden patlıyorum. Uyuz ne olacak!!!
Saat dokuz buçuğa kadar Zehrayla birlikte Italyanlar için uygun olan en iyi oteli, yemekleri vs ayarladık. Zaten kızcağızın canı çıktı bugün elinde dosyalarla bi oraya bi buraya koşuşturdu durdu. Öyle ara ara konuşabildik. Saat 21.45 gibi de Kayra geldi. Ve yalvar yakar onu eve bırakmak için uğraştı, sonunda Zehra da dayanamayıp teklifini kabul etti. Koca şirkette güvenlik ve ben vardık sanırım etrafta başka kimse kalmamış gibi görünüyordu. Enes'i beklemek için üst kata çıktım. Çalışma odasına ilk defa geliyordum. Cidden harika bir yerdi burası. Dikdörtgen uzun bi oda, duvarlar gri ve bej tonlarında, kapıdan içeri girdiğiniz anda tam karşısı tamamen cam ve karşıdaki manzara harika hem deniz görünüyor hem de etraftaki yerleşkeler, denizin üzerinde küçük küçük parıldayan beyaz ve turuncu ışıklar var, ımmm odaya geri dönersek, odaki cansız duvarların aksine koltuklar rengarenk, beyaz spor koltukların üzerinde her renkten küçük küçük minderler var, duvarların her ikisinde minik minik tablolar çoğu deniz temalı. Burası cidden insanın içini ısıtan cinsten. Tekli koltuklardan birini cama doğru döndürüp Enes'i beklemeye koyuldum. En azından o gelene kadar manzaranın tadını çıkarayım diye düşündüm ve eşssiz manzarayı izlemeye koyuldum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAHVE KOKUSU
De TodoEn sevdiğim 3 şey: 1) Yalnız kaldığım bu kocaman evim 2) Her sabah uyandığımda içecek olduğum sütlü kahvem 3) Kahvemin yanında bana eşlik edecek olan sütlü, bitterli ve fındıklı top çikolatalarım Tabiki ailem, işim ve müziklerim de var. Bunları sevd...