Bayaa beklettiğim farkındayım ve çok üzgünüm. Bu hafta bir bölüm daha atmaya çalışacağım. :)) lütfen imkanınız varsa okutturunuz.:))
Multide, keremin kızıl sekreteri, yağmurun getirdiği gecelik ve zeynepin hastanedeki odası var. :))
İyi okumalar...
Zeynep
Yaşamımız boyunca, kendimizin çıkmaz bir boşlukta olduğumuzu illaki bir dönemde hissederiz. Ya da bir çukurda olduğumuzu..
Yalnız hissederiz kendimizi. Hemen yanımızda sevdiklerimizi ararız. Ne hikmetse o zamanlar sevdiklerimizi bulamayız yanımızda. Herkes bize karşı durur. Sanki üzülmemizi istermiş gibi.. Aslında üzülmemizi istemezler ama bize nedense hep öyle gelir..
Sonra birden hırçınlaşır insan. Az önce yanında olmadığını sanan sevdiklerini kovmaya çalışır yanından. Tek kalmak ister.! Ve işte asıl hatayı orada yapar..
Çözüm çok basittir.! Onları kendinden uzaklaştırmak yerine onlara sımsıkı sarılmaktır...
"portakal ya! Gitsene sen işine"
"sen?? Bakıyorum da ne meraklıymışsın beni kovmaya"
"ya ama ben yürümek istiyorum! "
"yürü tutanmı var kıvırcık"
"elinden gelse duş alırken bile kucağında taşıyacaksın! Sence tutan yok mu?" masanın üzerindeki meyve suyunu alıp pipetiyle içmeye başladım. Sinir oluyorum ya! Bir yürütmüyor insanı! . Belkide şimdiye çoktan yürüyor olurdum ama kerem bey sayesinde hala emekliyorum!!
"sana yardım edende kabahat zaten kıvırcık" oturduğu sandalyede bana sırtını dönüp, elindeki benim tahlil sonuçlarımı incelemeye başlıyor.
"ya canım anlıyorum amaaa" dudaklarımı büzerek konuşuyorum, ama umrundamı? Tabiki hayır.! Sırtını dönmüş bakmıyor bile!
"büzme dudaklarını! " nereden gördüki? Ben sanırım keremi hafife alıyorum!
"dön bana turuncu kafa!"
"bir daha söyle turuncu kafa diye, odadan gideyim marul kafa!" diyor bana nispet yaparak.
"iyi dön portakal!" diyerek devam ettiriyorum. Kerem yüzünü bana dönüyor. Sanırsın soğuk duvar!
"bak şurada anlaşalım."
" göster nerede?" sırıtıyor akıllım!
"kerem! Beş kardeşi göstereyim mi? Eskiden çok görürdün. Belki görmek istersin. Özlemişsindir he?"
"yok yok. Almayayım ben. Elin kalas gibi ağır!"Keremin yüzünü buruşturarak söyledikleriyle kıkırdıyorum.
"aferin. Dinle! Nerede anlaşacağımızı söyleyeceğim!"
"dinliyorum hanımım"
"kereem!"
"tamam başla. Anlat, anlat" diyor hızla. Gülümseyip koluna vuruyorum.
"birinci kuralımız. Birbirimize portakal ve kıvırcıktan başka bir şey söylemeyeceğiz"
"bana uyar"
"ikinci olarak, birbirimize asla surat yapmayacağız"
"duruma göre bakarız."
"yok öyle! Söz vereceğiz!"
"peki peki"
"keremm!!"
"tamammm söz! Oldumu? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURAL
FanfictionHayatı kurallara göre yaşamak zorundamıyız?? Kimilerine göre 'evet' .. Kimilerine göre 'hayır'.. Kimilerininse burada olduğu gibi kafaları karışık... > ' "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye enişe etme. Nereden biliyorsun hayatının al...