1: Lan ne tükürüyon

65 8 0
                                    

medya: Dolunay

Bugün benim 17 yaş doğum günüm. Boks antremanından eve dönerken meyveli pasta aldım. Kremasını parmaklamamak için çok zor tutum kendimi. Nehir'in sorgulamasını hiç çekemezdim. Nehir benim üvey annem. Ama gerçek annem kadar severim onu.

Ben 5 yaşımdayken trafik kazasında anne ve babamı kaybettim. Kaza sırasında kafama aldığım darbe nedeni ile arada sıra hafıza kaybı yaşıyorum. Hiç birşey hatırlamaz oluyorum. Bazen 1 saat bazen 10 dakika sonra herşey geri geliyor. Ben 6 yaşımdayken Nehir beni evlatlık aldı ama bu konuyu çok konuşmuyoruz. Kremadan yapılmış muhteşemlik ile eve girdim. Yemek yemeyi sevdiğimi söylemiş miydim ?

'Dolunay!' Nehir'in sesi mutfaktan geliyordu. Bu akşam doğum günü özeli olarak mantı yapıcaktı. Mantının kokusu burnuma dolarken kendimden geçim.

'Efendim Nehir sultan.' Yavaş hareketlerle kremasını bozmadan pastayı masanın üstüne bıraktım.

'Aylardır beklediğin eldivenlerin geldi. Salondalara.' Doğum günü hediyesi olarak kendi tasarladığım boks eldivenlerini yaptırmıştı aşkılotam. Nehir oluyor o. Koşarak salona gittim. Peki hiç takıldım mı ? Koca bir HAYIR! Ayağıım halıya takıldı ve kıç üstü yere düştüm. Nehir'in gülüşlerini tüm mahalle duymuş olsa gerek.

'Dolunay..hayattımda bu kadar...sakar biri daha görmedim !' Nehir ile hiçbir zaman anne kız ilişkimiz ciddi olmadı. Olamaz da. Popomu tuta tuta krem rengi koltuğa attım kendimi. Kargoyu büyük bir heyecan ile açtım. Sim siyah ve bilek çevresinde 'Aslı Korkmaz' ve 'Mert Korkmaz' yazıyordu. Anne ve babamın isimleriydi.Eldivenler elimde odama çıktım.

Beyaz kapımı popom ile ittirerek açtım. Nehir yatağımı toplamış olsa gerek çünkü mavi nevresimler yeni görünüyodu. Odamın sağ tarafında duran ahşap çalışma masama eldivenleri bırakıp Pewdiepie, Markipiler, Jacksepticeye ve Smosh posterlerine saygımı sundum. En sevdiğim youtuberlardı.

Dolabımı açıp üstüme bir omuzu açıkta gri bir t-şört ve mavi spor şortumu geçirdim. Uzun kahverengi saçlarımı at kuyruğu yapıp lenslerimi çıkardım. Lenslerim kahverengi rengi veriyor gözlerime. Asıl rengi yeşil. Biliyorum insanlar can atıyor renkli gözleri olsun diye fakat ne zaman gözlerimi görsem aklıma annem gelir. Onunda böyle yeşil gözleri vardı.

'Dolunay hadi ben çok acıktım!' Nehir benim gibi yemek yemeyi seven biriydi. Ama ben pişiremiyordum. Karnımın guruldadığını hissedip aşağıya indim. Nehir tabaklara mantılarımızı yerleştiriyordu. İkimizde silip süpürdük. Tabağımı mutfağa bırakırken Nehir pastanın mumlarını yaktı. Dileğimi tutup mumları üfledim. Hiç dır dır etmeyin asla söylemem size dileğimin ne olduğun. Tutmaz sonra.Nehir pastayı keserken çenemi omuzuna koydum. Sarı saçları ağzımın içine girdiği için tükürmeye başladım.

'Lan ne tükürüyon. Yiyicektim ben o pastayı. Off Dolunay. Kıçımı yırttım ben bu pastayı yapana kadar!' Onun bu haline gülerken pastanın kremasını parmağım ile alıp yaladım. Oha cennetten gelen birşey bu.

'Nehirciğim hatırlatırım pastayı sen yapmadın satın aldık.' Nehir gözlerini devirdi ve pastayı kesmeye devam etti.

'Olsun o kadar kestim. Sen simetrik olarak pasta kesmek ne kadar zor biliyor musun ?' Bir dilim pasta alıp salona gittim. Şimdi sorucaksınzı Dolunay! Arkadaşların nerde ? Benim aslında Damla dışında arkadaşım yok. Damla da geçen sene İstanbul'a taşındı. İstanbul İzmir'den daha kalabalık. Hiç çekemem şimdi.

Televizyonda Güneşin Kızları oynuyordu. Büyük bir heyecan ile izlemeye başladım. Sonra aklımın ucundan bile geçmeyen birşey oldu. Twitter 'dan bildirim geldi. Bildirimi okuyunca tüm heyecanım söndü. 'Zeynep sizin bir fotoğrafınızı paylaştı.' Bu sabah okulda arkadaşı üstüme süt dökerken fotoğraf çekmiş. Yorumlar fotoğrafın kendisinden beterdi

'Süt kız'

'Çirkinlik abidesi'

'Köpeğim bile daha tatlı'

'İyiydi bu Zeynep XD'

Hep oluyordu bu. Artık hiç umurumda değildi. Ama bu sefer doğum günümde olması çok fena komuştu. Üzülmedim çok sinirlendim. Ne zaman sinirlensem boks yaparım. Yeni aldığım eldivenlerimi alıp Nehir'e seslendim. Büyük ihtimalle çalışma odasındaydı.

'Nehir! Ben boksa gidiyorum.' Nehir'in ayak sesleri gelmeye başladı. Mutfağa girip tabakta bir dilim pasta ile geri döndü. Pastayı bana uzatıp Salih Abi'ye vermemi söyledi. Salih Abi Nehir'in erkek arkadaşıydı. Benim gittiğim spor merkezinin sahibiydi. Aslında benim sayemde tanıştılar.

Taksiye atlayıp spor salonuna gittim. Kapıda Salih Abi duruyordu. Koşar adımlarla yanına gittim. Arkadan kocaman sarılarak yanağına bir öpücük kondurdum.

'Salih Abi! En sevdiğim abim, abilerin bir tanesi, kas yığını yakışıklı boks antrenörüm. Naber ?' Bunu söylerken yanaklarını sıkıştırmayı unutmadım tabii. Tedbir amaçlı kızmasın diye getirdiğim pastayı gösterdim. Başta yanaklarını sıktığım için kızsa bile pastayı görünce yumuşadı. Eee kimin abisi ?

'Doğum günün kutlu olsun şampion.' pastanın kremasını parmaklamaya başlayınca dünya ile bağlantısının koptuğunu anladım. Boks bölümüne gidip arkamdan kapıyı kilitledim. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Dolabıma gidip anahtarı ve eldiven torbamı bıraktım.

Kum torbasını yeni aldığım eldivenler ile dövmeye başladım. Hani ben boksörüm ya öyle geniş uzun öküz bir tip sanmayın beni. İnce fit ama hafif kısa bir vücudum var. Kum torbasını anne ve babamın yoldan sapıp kaza yapmasına neden olan adamı hayal ederek dövdüm. Kendini beğenmiş piçin teki olan türkiye çapında ünlü avukat 'Ahmet Soytaş'. Daha da sinirlenip kum torbasına tekme atmaya başladım.

Sonra izlendiğimi fark ettim. Odanın kapısının üstünde olan pencereden beni bir çift mavi göz izliyordu. Boksa odaklanmaya çalıştım ama biri sizi izlerken biraz zor oluyor o...

------------------------------

Nerdeyim ben ? Burası neresi ? Çok yorgun hissediyorum. Her yerim ter içinde. Mavi gözlü biri beni izliyor. O kim ki ? Çıldırmaya başladım. Annem nerde ? Babam nerde ? Ellerimdeki eldivenleri çıkartıp fırlattım. Sonra kapıda yeni biri belirdi. 30 lu yaşlarındaymış gibi duruyordu.

'Dolunay. Çabuk dolabındaki anahtarı al ve kapıyı aç. Panik olma ve sadece dediğimi yap.' yabancı adamın dediğini yaptım. Bekle dolabım mı ? Ben daha önce gelmişmiyim buraya ? Dolaplara gidip ismimin yazılı olduğu dolabı açtım. Gri bir anahtar vardı içinde. Onu alıp koşarak kapıyı açtım. Kapıyı açar açmaz bana yardım eden adam bana sarıldı. Olan biten herşeyi mavi gölü çocukta izliyordu.

-------------------------------

'Salih abi kusura bakma.' gerçekten ben Salih'e bir hayat borçluyum. Spor salonunda ne zaman kriz yaşasam bana yardım etti.

'Bu seferki 10 dakika sürdü.' Geçen seferkinden daha iyiydi. En son krizimde 20 dakika sürmüştü. Hala izlendiğimi sezdim ve kafamı sağ tarafa çevirdim. Mavi gözlü çocuk bana bakıyordu. BANA BAKIYOR GÜLÜMSÜYOR HAYIRDIR İNŞALLAH. Demezsem olmazdı. Çocuğu incelemeye başladım. Kaslı bir yapısı vardı. Kahverengi saçları terden alnına yapışmıştı.

'Abi şurdaki mavi gözlü çocuk kim?'

'O mu ? Bizim spor salonuna geçen ay üye oldu. Ağırlık bölümünde çalışıyor. Aslında babası çok ünlü bir avukat.' Bir aydır burda mıydı ? Nasıl oldu da bu çocuğu daha önceden görmedim ben. Ama vay arkadaş. Bir bizim okuldaki embesillere bak bir de şu çocuğa bak. Maşallah. Ağzımın suyu aktı valla.

'Adı ne?' Bir Mert, Kerem tipi vardı onda. Ama daha dikkatli bakınca daha çok bir Kerem gibi duruyordu.

'Adı Yağız. Yağız Soytaş. Ahmet Soytaş'ın oğlu.'

Merhabalar değerli okurlar. Bu benim ilk hikayem. Saygı gösterirseniz sevinirim. Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum.

Geçici HafızaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin