Siyahlı Adam

98 7 0
                                    

Medya'da Melek var iyi okumlar...

•••••••

"O geliyor"

Herkes şaşkınlığını belli eden nidalarda bulundu bense sadece onları izledim. Sonra Doruk konuştu.

"Ah hadi ama zamanımıydı."

"Saldırı düzenlemiş ve kalkanın bir kısmı zarar görmüş onardık ama bir darbeye daha dayanacağını sanmıyoruz."

Kalkan sarayı koruyan ve buradaki insanlar hariç kimsenin dışarıdan göremiyeceği bir yer olmasını sağlıyordu fakat ne demek istediğini anlamamıştım. Biraz daha bekledim ama dayanamadım ve patlak verdim. "O kim" diye sordum ama kimseden ses yoktu sonra Doruk sert bur ses tonuyla cevap verdi.

"Seni istiyor." dedi ve ayağa kalkarak odasına gitti galiba sinirliydi çünkü kapının sertçe kapanış sesi tüm evde yankılandı. Tuna ayağa kalktı ve yanıma geldi.

"Hadi gidelim." dedikten sonra ayağa kaltım vedışarı çıktık havada serin bir rüzgar vardı.

"Of ya ne kadarda değerliymişim bu ne." diye sessizce konuştum ve birkaç küfür mırındandım ama bunların hiçbirini Tuna duymamıştı.

Üstü açık mavinin koyu tonlarında bir arabaya bindik. Araba bindim ve derin bir nefes aldım. Okulun ilk günüydü sonuçta. Yolda sadece müzik dinledim sonra Taylor Swift Bad Blood çaldı bende eşlik ettim. Şarkı bitince Tuna konuştu.

"Sesin güzelmiş." dedi. Herkes böyle derdi ama ben sevmezdim sesimi çok soğuk çıkardı bazen.

"Saol." dedim bıkın bir tavırla.

"Geldik." dediğinde geldiğimiz yere baktım bir şatoydu ama ilk geldiğim yerdekinin yarısı kadardı. Bahçe çok kalabalıktı ama gürültü yoktu. Kuzenimin söylediğine göre burada herkes yatılı kalıyormuş. Tabi biz kapıdan girince bu yüzden tüm yüzler bize döndü herkes fısıldaşıyordu. Prenses gelmiş dedi içlerinden biri, alaycı ve çıyak bir ses tonu vardı kızın. Unutalacak gibi değildi.

İçeri girdik ve müdür Maria'nın kapısını tıklatarak içeri girdik. İsmini kapını üstünden okudum tabiki.

"Hoş geldiniz sen Melek olmalısın."

"Evet." sesim bıkkın bir tonda çıktı. Müdüre ise bozuntuya vermeden konuştu.

"Kralımız size ayırdığımız şatoda kalmanızı istedi şatonun kapısını üzerinde mavi beyaz mor ve yeşil renkler var. Kullandığınız elementleri simgeliyor." dedi sonra Tuna ile birşeyler konuştu.

Konuşmaları bitince yanıma geldi. "Hallettim tüm derslerimiz aynı." dedi ve koridorda sınıfımız olduğunu düşündüğüm yere ilerledik.

Sınıfın önünde durduk. Üstünde 1 sayısı vardı ama başka birşey yoktu. İçeri adımımızı atar atmaz tüm yüzler bize döndü. Aralarında biri bir anda sevinç çığlığı atınca kızların hepsi çığlık atıp alkışlamaya ve erkeklerde ıskık çalmaya başladı. Aralarından şirin bir kız çıkarak yanımıza geldi. Tunayı yanımdan ittirdi ve boynuma sarıldı. Ben ise şaşkınlıktan kaşlarımı havaya kaldırmış sınıfa göz atıyordum.

Şirin kız konuştu. "Elementlerin prensesi geldi demek çok sevindim ben su elementi savaşçısıyım memnun oldum." dedi ve benden ayrıldı. Elleri omuzlarımdaydı. Ağlayacak gibi oldu fakat toparlandı. "İsmim Selin memnun oldum." dedi ve tekrardan sarıldı.

Arkalardan biri Seline seslendi. "Hey Selin bırakta bizde sarılalım Prensesi boğma." dedi ve yanımıza geldi. Sarı saçlarını çok güzel taşıyan bu kız bana bakınca gülümsedi ve konuştu. "Çok pardon Prenses arkadaşım çok sulu gözdür zaten su elementi savaşçısı olduğundan belli yani." dedi ve gülümsemesini genişletti.

Tuna derin bir iç çekti ve konuştu. "Tamam Selin rahat bırak sevgilimi." diyince tüm sınıf sırıtmaya başladı. Bende istemsizce gülmeye başladım. Sevgilim demişti bana. Kahkaha atasım vardı fakat ilk günden deli damgası yemeye gönüllü değildim.

Selin yanıma geçti ve koluma girdi sonra sınıftaki çocukları bana tanıştırmaya başladı.

°°°°°°°°°°

Sınıfın tamamıyla tanışmış ve ilk günden çok zorlamadan yapabildiklerimi tekrarlamıştık. Şuan ise kalacağım şatoya gidiyorduk. Şatoya birkaç metre kala Tuna sanki görünmez bir duvara çarpmış gibi çarptı ve yere düştü. Hemen yanına koştum.

"Tuna ne oldu?"

"Seni izlemekten şatonun kalkanını unutmuşum. Sen davet etmedikçe giremem." dedi başını tutarak ve yerden destek alarak ayağa kalktı. Yanaklarım kızarmıştı.

"Ah Tuna! Hadi şatoma gel." dedim ve kalkandan geçerek şatonun kapısına ulaştık. Daha elim kapıya gitmeden kapı açıldı. Kaşlarımı çatarak Tunaya döndüm. Bana bakmakta olan Tuna durumu anlamıs ve açıklama yapmaya başlamıştı.

"Bu şato canlı. Sen daha adımını atmadan o herşeyi hallediyor."

"Vay canına süpermiş!" dedim ve dudak büktüm. Tunanın bakışları dudaklarıma kayınca benikide istemsizce onun dudaklarına kaydı. Biçimli ve kırmızı dudakları 'beni öp!!' diye bağırıyordu. Şatonun kapıları kapandı ve sadece yanmakta olan beyaz ışık aydınlatıyordu yüzümüzü.

Yavaşça birbirimize yaklaştık ve aramızda birkaç santim kala konuştum.

"Şato bunu görmez dimi?" dedim ve sırıttım.

"Yok görmez merak etme sen." dedi ve dudaklarımız birbirine temas eder etmez bacaklarımı beline doladım. Duvara sırtım telmas edince hafif bir inilti kaçtı ağzımdan. Dahada serp öpüşmeye başladık.

Öpüsmemiz dahada derinleşirken bir öksürük sesi geldi. Siyahlar içindeki adam bize doğru yaklaştı ben yere ayaklarımı basınca Tuna beni arkasına aldı ve adama sert bakışlar atmaya başladı. Siyahlı adam sarı ve içrenç dişlerini göstererek gülümsedi ve bana bakarak konuştu.

"Bebeğimi almaya geldim."

••••••••••

Bölüm sonu üzgünüm kısa oldu fakat zamanım anca yetti. Teog maduru olarak ders çalışmalıyım. Buradan tüm teog maduru arkadaşlara selamlar öpüldünüz...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 29, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İŞARETLİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin