21.02.1998 / Ankara
''Ağlıyordum. Gitmemesi için ona yalvarıyordum. Karanlığın içinde bir yerde elindeki kemana bulaşan kanın ışıltısını görebiliyordum. Acı içinde gülümsüyordu. Arkasını dönüp kocaman karanlığın içinde kayboldu. Son nefesimle bağırdım, ''Erol! Gitme!'' göz kapaklarım ağırlaşırken gidişini izledim. Sonrası derin bir hiçlik...''03.02.2012/İzmir
Soğuk,nemli İzmir kışında kendimi dışarı attım.
Elimdeki nota kağıtları bile titriyordu. Neden bilmiyorum,aylardır üzerinde çalıştığım bestelerin üzerine elle tutulur bir söz yazamamıştım.Hep bir şeyler eksik kalıyordu,hiçbir nota içimdeki boşluktan gelen sesi karşılamıyordu.
Ah Tanrım...Bir şey,içimde hissetmek için yer kalmayan bir şeyler var ve parmaklarımın ucunda sıkışmış gibiler. Ne yaparsam kağıda dökemiyor,yeterince iyi anlatamıyordum.
Saat gece yarısını biraz geçmiş,üzerimde neredeyse evden hiç çıkmadığım için diz izleri olmuş kır çiçekli pembe pijamalarım, ellerimin titremesine engel olamayan paltom ve liseden kalma pembe ponponlu beremle sokakta nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum.
Sokak lambalarının garip bir sis hissi verdiği caddelerden geçmiş, bulduğum ilk bara girivermiştim.Etrafımda güzel giyimli kızların ağır makyajlı gözlerinin görebildiğim kısmı beni izliyordu.
Pijamayla bara gelen kızı kim olsa görmek ister,değil mi?
Kafamdaki bereyi çıkarıp masaya koydum.
Bir içki söyleyip etrafı izlemeye başladım. İnsanlar eğleniyor gibi görünüyordu. Gece yarısından sonra bile bu denli kalabalık ortamlara gelmeyeli uzun zaman olmuş olmalı.Elimdeki viski bardağına sarılmış, insanların bakışlarına aldırış etmeden çalan müziğe parmaklarımla bardağa ritim tutuyordum.
Ne de olsa ısınmıştım,burnumun kırmızılığı yerini tatlı bir pembeye bırakmıştı.
Etrafa bakarken renkli spotlardan gözüme tanıdık bir yüz takıldı. Doğru görmüyor olmak için tanrıya yalvarıyordum, ah hadi ama girdiğim ilk mekanda mı? Şimdi mi? Yapma...
Peki öyleyse, neden kalbim şimdiden sıkışmaya başlasındı ki?
Kot gömleğinin göğsüne kadar inen düğmeleri açılmış, saçları hala kısa,sakallarını biraz uzatmıştı. Yanındaki kızlarla ağır ağır dans ediyor, içkisini yudumluyordu.
Hızlıca önüme dönüp bardağı bıraktım, gözümün önü şimdiden kararmış,insanlar bulanıklaşmış ve çalan şarkı anlamsızlaşmıştı.Paltomun yakalarını tutarak insanların arasından ezilme tehlikeleri geçirerek dışarı çıkmayı başardım. Hava soğuktu,yağmur yağmaya başlamıştı ama ben nefes alamıyordum. Hızlı hızlı yürümeye çalışırken bir duvar kenarına yığılıp kaldığımı anımsıyorum. Bir süre sonra kendime geldiğimde barda gördüğüm yüz bana bakıyordu. ''Sedef?''
Bunca yıl sonra nasıl olurdu onu yeniden görmek? Aslında her yıl içimde bir yerde hayalini kurduğum şeyi şimdi yaşıyordum ve şimdiden yüzlerce kez pişman oldum.
Hissetmemi engellediği her şeyi yıllar sonra bir anda tekrar hissettiriyordu bana. Bu adil değildi. Hem de,tanrı aşkına,hiç değildi.
Başımı kaldırıp ona baktım, hayır hayır hayır hayır! Lütfen, hayır! Onu şu an burada bu şekilde göremezdim, pijamalarım var yahu!
Bütün bunları içimde savaş halinde yaşarken, dışımda soğuk tepkisiz bir ifade vardı. Gözlerimi silip şaşkın gözlerine cevap verdim, ''Berk?''
Gülümsedi, ''burada ne işin var?''
Ne? Bir dakika, ne? Altı yıl sonra bana sormak istediği tek şey bu mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Senfoni
Action'' 'Müzik.' demişti en son,'Müzik,ruhumuzun ve bedenimizin savaşını dinlemektir.''