Stüdyonun girişinde Tolga koluma girmişti. Hala yürümekte zorlanıyordum. Arada neyin var diye soruyordu
Konuşmamakta ısrar ediyordum, endişeli yüzü camekanlı asansörde karşımda dururken birden değişti.
Neşeli görünmeye çalışırken gerçekten komik görünüyordu
''Bu besteyi aranjelersek hayatın tamamen değişebilir. Sesine güveniyorsan kendi bestenle bütün piyasayı sallarsın. Çok büyük paralar kazanabiliriz Sedef.''Yüzüme yapmacık bir gülümseme oturtup ona baktım, aklımda sadece Erol'u en son gördüğüm yer vardı.
Erol her şeyi, herkesi yıllar önce mahvetmiş ve bütün bunlar zamanla onunla beraber kaybolmuştu.
''Sedef, orada ne oldu? Gerçekten iyi görünmüyorsun.''
Gülümsememi bozmadım, ''Mekan tanıdık geldi ya, pek iyi şeyler anımsatmadı''
''Yaa... Bilseydim senin istediğin bir yerde görüşürdük.''
''Hahah, hayır içkiler gayet güzeldi. Siz... yani sen olmasan daha kötü olabilirdim hem.''
Bakışlarımı onun yüzünden kaçırıp açılan asansör kapısına yönelttim, hızlı adımlarla çıktım.
Tolga da peşimden gelip beni yönlendirdi.
''İşte burası.''Kalın kapıları açtığında rejinin başında oturan sarı,kısa kıvırcık saçlı kızılla sarı karışık sakalları hafif uzamış, yuvarlak yüz hatlarını şekillendiren düzgün bir burnu ve derin bakan mavi gözlü birini gördüm.
Bu ilginç yüzlü adam onu ilk gördüğüm anda tarif edemediğim bir hisse kapılmama neden olmuştu.
Birden kafam dağılmış, içim ürpermişti.İyi de, niye be?
Bizi fark edince mavi gözleri açıldı, kavisli dudakları aralandı, gülümseyerek Tolga'yla selamlaştılar.
Muhabbet ederlerken gözlerimi ondan alamıyordum.Ayh, yok artık Sedef, noluyor sana lan?
Allah'ın lütfu bu sarışın kişi sonunda bana döndü, birden bakınca kedi yavrusu gibi gözlerimi fal taşı gibi ayırıp ağız dolusu gülümsedim. Meraklı gözlerle beni inceledikten sonra Tolga'yla konuşmaya devam etti.Bu neydi şimdi? Adımı da mı sormayacak? Merhaba da mı yok?
Yüzümü buruşturup muhabbetlerini böldüm, ''Tolga,beni tanıştırmayacak mısın?''
Tolga yeni aklına gelmiş gibi adama bakarak ilgiyle gülümsedi, ''Ah,kusura bakma. Alp, bu Sedef. Sedef, Bu Alp Özalp. Türkiye'nin en iyi aranjörüdür.''
En iyi aranjör mü? Hahahahaha, yani hadi ama.. Erol burada olsaydı sanırım o da gülerdi.
Erol'dan burada bahsetmem ne kadar doğru olurdu bilmiyorum, tam ağzımı açıp Erol'dan bahsedecekken Tolga devam etti, '' Alp, seni gerçekten mutlu edecek bir yetenek getirdim.''
Alp isimli bu şahıs bana bakmadan konuştu, ''Geçen yıl da aynı şeyi dediğinde 'o çok büyük yetenek' vaktimi harcamıştı Tolga, istersen hiç uğraşmayayım abi.''Ne? Ben de buradayım yahu!
Dişlerimi sıkıp duraksadım, ''Efendim?!''
''Beni yanlış anlamayın Sedef Hanım, artık ciddi işlerle uğraşmak istiyorum. Ünlü olmak için bana gelen insanlardan o kadar bunaldım ki.''Tolga,''Ben de endişeliydim ama besteyi ve sözleri görmeni öneririm.'' dedi, kağıtları Alp'in eline sıkıştırırken. Alp başını kaşıyıp bana bakmadan sözlere göz gezdirdi. Yüz ifadesi şaşkınlığını ele veriyordu.
''Bunu siz mi yazdınız?''
Gözlerimi devirip başımı salladım. Ne sandın yakışıklı çocuk?
dudak büküp hayretle kağıtları incelemeye devam ettikten sonra bir anda yüzünü buruşturdu.Bu kötü haber, değil mi?
''böyle duygusal bir parçaya majör akor mu? Bunu yazarken kafan mı güzeldi?''
HAHAHAHAHAH. Evet.
''Ne münasebet. Neden sordunuz?''''Şarkının duygusunu verememiş. Ben bunu yeniden besteleyip aranjelemek istiyorum. Zaten anladığım kadarıyla beste tam bitmemiş.''
''bunu düşünmem gerek galiba.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Senfoni
Action'' 'Müzik.' demişti en son,'Müzik,ruhumuzun ve bedenimizin savaşını dinlemektir.''