Renklerin Binbir Tonu

219 3 0
                                    


Doğarken bile ağlayarak geliyoruz biz dünyaya. Aldığımız nefes ilk o an yakıyor ciğerlerimizi. Bir titreyiş.... Çığlıklarımız tiz... Güçsüz, biçare haldeyiz.

Biz güçsüzlüğü ilk anında yaşayanlarız. Henüz gözlerimiz bile görmezken ağlayanlarız biz.

Sonra büyürüz ama. Ayakta durmayı, kendi kendine yetinmeyi öğreniriz. Ağlamıyoruzdur artık, gözyaşlarımız içimize akıyordur. Gülüşler de sahte biraz. Yanaklarımızda beliren gamzelere acıları gömüyoruzdur.

Sonra daha da büyüdüğümüzde, hayal kırıklıkları, yaşanmışlıklar çoğalır. Biraz daha büyürüz, ruhumuz yaşlanır. Ve biraz daha büyürüz. Bedenimiz yaşlanır.

Sonu ölüm bu hayatın. Aldığımız her nefesi geri verdiğimiz gibi, ruhumuzun hapsolduğu bu beden de bir gün bizden gidecek. Toprağın altında çürürken yüzümüz, gövdemiz, kolumuz, bacağımız, ruhumuz sonsuzluğu tadacak.

Sınanmak için geldiğimiz bu hayatta, amacından sapmışlarız biz. Elimizde hayat varken, elimizdekilerle yetinemeyenleriz biz. Nefsimiz var bizim. Kölesi olduğumuz aç nefsimiz. Yetinmeyiz aldığımız nefesle, daha da fazlasını isteriz. Biz, doyumsuz bir avuç insan.

Öldüğümüzde elimizde hiçbir şey kalmayacak.

Biraz sevap belki.

Birazdan çok daha fazla günah.

Ve tartı, sonsuzluğumuzdaki sonu tartacak.

Ve biz bir avuç insan.

İnsanlığından nasibini almayan.


WATTPAD-Keşfedilesi KitaplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin