"Kim bilir nasıl deliye dönmüşlerdir notu alınca." dedim ağzıma bir parça beyaz peynir atarken.Daha dün elimizde milyarlar taşırken aynı günün sabahı kahvaltıda sadece zeytin peynir domates ve çay dörtlüsü bize eşlik ediyordu.İroninin alasıydı bizimkisi.
"Umarım bu sefer para yeter de bir daha böyle tehlikeli işlerle uğraşmak zorunda kalmayız, Bayan Dudak(!) "
Her ne kadar ima ettiği şeyi ve iğneleyici bakışlarını görmezden gelmeye çalışsam da cevap vermeden duramadım "Bayan Dudak değil Kırmızı Dudak.İtiraf et seni değil de beni tanıyorlar diye kıskanıyorsun."
"Bir suçlu olarak tanınmak mı?Ah,kafayı yemiş olmalısın,nasıl böyle bir şeyi isteyebilirim ki?"
"Ben de keyfimden hırsızlık yapmıyorum Şebo." Çayımdan bir yudum alıp boğazımı yumuşattım,sonra rahat bir tavırla sözlerime devam ettim "Hem daha işimiz bitmedi,Şükran Teyze'nin ameliyatı için hala para lazım."
Şebnem koca gözlerini iyice açıp sandalyede doğruldu.
"Selin,hayır!En azından biraz ara verelim.Daha öncekinin fırtınası dinmeden pat diye diğerine kalkışamayız."
Ah,bunu biliyorum Şebnem,çok iyi biliyorum hatta.Gönül ister ki her şey söylendiği kadar kolay olsun.Ama zaman insanlara hiç acımıyor ki.
"Zamanımız yok Şebnem.Beynindeki tümör giderek büyüyor.Ara verirsek geç kalabiliriz."
Bu cevabım üzerine derin bir iç geçirdi.
"Bak,biz iyilik meleği değiliz Selin,tamam mı?Evet,belki birilerine az çok yardımımız dokunuyor.Ama hayatımızın sonuna kadar yapamayız bu hırsızlığı.Bu şekilde yardım edemeyiz,böyle olmaz.O yardımdan ne bize hayır gelir ne de başkasına."
"Bunların farkında olmadığımı mı sanıyorsun?"
"Farkında olduğunu çok iyi biliyorum ama farkında olmana rağmen devam etme isteğine anlam veremiyorum Selin.Ha,eğer sen illa ki yapacağım diyorsan buyur,seni tutan yok.Ama yanında beni bekleme,zira bu saatten sonra artık ben yokum."
Sinirlenmemem gerekti çünkü haksız olduğumu biliyordum.Sakin kalmaya çalışarak "İyi,ben devam edeceğim.Tek başıma." dedim.Başka bir şey söyleyemezdim çünkü.Nasıl söyleyebilirdim ki?Bu işe başlarken günün birinde ablamın beni yarı yolda bırakacağını hiç düşünmemiştim.Ben de yapabileceğim en mantıklı şeyi yaptım.
Masadan kalkıp odama doğru yürümeye başladım.
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
"Gir."
Komiserin onayını aldıktan sonra odasına girmiştik.Tek sıra halinde dizilmeyi de unutmamıştık.Ne de olsa kendinden rütbece üstün kişilere saygı göstermen gerekirdi.
"Bizi çağırmışsınız komiserim?"
Selim'le aynı anda kurduğumuz cümleden sonra ellerimizi önümüzde birleştirerek meraklı bakışlarımızı orta yaşlı esmer adamda gezdirmeye başladık.Komiser başını yukarı kaldırıp bizi fark edince gülümsedi.
"Ali,Selim.Evet sizi çağırmıştım gençler."
"Bir terslik mi var komiserim?"diye sordum.Aslında sormasam da olurdu,neden oradan olduğumuzu adım gibi biliyordum.Ama yine de komiserden de onaylanmasını istediğim için sorduğum bu sorunun ardından yüzüme sahte bir merak ifadesi de koymayı unutmamıştım.
"Oturun şöyle."
Selim'le birkaç bakışla iletişim kurduktan sonra o sağdaki koltuğa oturdu,ben de soldakine.Bir sonraki hamle için hazırdık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kovalamaca
FanfictionKelepçeyi geçirmek için sıkıca kavradığı bileklerimin acısını kemiklerimde hissediyordum. Yine de ellerinden kurtulmak için büyük bir çaba sarf ediyordum. "Bıraksana be! Bırak!" Beni umursamayıp, soğuk kelepçeyi bileklerime taktı. Bunu yaparken, "Ba...