Ödevi duyduktan sonra hocanın suratına tekerlek görmüş yılan gibi bakıyordum. Öylesine ürkek... Öylesine çaresiz...
Bu berbat bir ödevdi. Ben hergün oraya gidersem diğer derslere nasıl çalışacaktım?. Hadi onu boşver ben nasıl hiç tanımadığım bir insanı bu kadar araştırıp not edecektim?.
Kendimi toplayıp konuşmaya çalıştım. "Hocam ama bu biraz fazla şey olmadı mı? Yani ben nasıl yapayım bunu. Başka bir ödev verseniz. Ya da siz benim sırtıma binin, ben sizi öğretmenler odasına kadar götüreyim. Hah ne dersiniz?"
"Kızım ne saçmalıyorsun sen itiraz kabul edemem vallahi. Işine geliyorsa. Ben sıfır verir otururum yerime. Olan sana olur".
Sinirden titreyen ellerime zor hakim oluyordum. Bağırıp suratına ayakkabımla vurmak üzereydim ki sıfır kelimesini duyunca yavaştan yavaştan yemedi tabi. Çünkü bir dersten geçememek demek o dönem belge alamamak demek!
"Hocam" dedim. Sesimin ürkütücü olmasını umarak. "tamam kabul ama en ufak bir eleştirinizde hiçbir şey umurumda olmaz. Ödev mödev yapmam ".
Tabikide yapıp yapmamamı takacak değil ama ben yinede boğulmadan önceki son bir umut çırpınışmalarımıda yaptım.
"Aman aman nasılda korktum " dedi haklı olarak.
Ardından masasından küçük bir boş kâğıt alıp bir adres ve telefon numarası yazıp bana uzattı.
"Gitmeden önce ara öyle Git" diyede ekledi beynine ponçiklediğim.Bide randevu alacaktım giderken. Sanki bana Muhammed Ali'nin yanında gidiyorum. Götü boklu bir sporcu işte ne randevu alacağım.
**************Okul çıkışı annemi arayıp olayı anlattım önce bir mırın kırın etsede "bende meraklı değilim anneğ! Size beş yüz kere gelin selim lanetiyle konuşun dedim ama bana inanmayıp gelmediniz. Üzgünüm! " deyip telefonu suratına kapatınca kabul etmek zorunda kaldı.
Adres kağıdı elimde hiç bilmediğim bir dilde konuşuyordu. Burası daha önce hiç gitmediğim bir yerdi. Taksiye binsem ne kadar ödemem gerektiğinde bilmiyordum. E taksiciye karanlık bir gece karşılığında beni bu adrese götürür müsün yakışıklı? da diyemezdim. En iyisi bir taksiciye adresi gösterip ne kadar tutacağını sorup öyle binmekti. Hemen ardından okulun alt sokağında ki taksi durağına doğru yürüdüm.
Yaklaşık 10 dakika sonra durağa vardım. Taksinin içinde oturan şoföre elimle hızlı hızlı daire çizerek camı aç işareti yaptım. Bu hareketten sonra kendimi dolmuş şoförü gibi hissettimiştimki arabanın camı yavaşça açıldı.
"Amca şu adres ne kadar tutar"
"Yakın bura on lira eder"
Takside bir on beş dakika kadar ilerledik. Vardığımızda şoför "on üç lira kızım" deyince; "valla amca on lira dedin. Ben karışmam." Deyip on lira uzattım. Böyle böyle zengin olmayı planlıyorum.
Taksiden indikten sonra önce bir etrafıma bakınıdım. Selim hoca spor salonuna benzer bir yer olduğunu söyledi. Aslında daha önce burayı arayıp sorsaydım daha kolay olabilirdi benim için her şey.
Biraz ilerledikten sonra 'BOXING' yazan koca bir tabela gördüm. Ve işte geldik.
Salonun kapısından içeriye baktım. Fakat görünürde kimse yoktu. Kapıyı hafifçe iterek açtım. Koca bir salonun ortasında yine kocaman olan bir boks ringi vardı. Etrafta çeşitli spor aletleri, boks eldivenleri ve daha ne olduğunu bilmediğim bir çok şey.
solunun içinde yapayalnızdım. Hafifçe " Pardon. Kimse yok mu?" Diye seslendim ama ne ses ne soluk vardı. Spor salonun içinde başka bir odaya açılan bir kapı gördüm. Ardından oraya doğru ilerledim. Kapıyı hızla açtığımda gözlerimide aynı hızla kapatmak zorunda kaldım.
Karşımda yarı çıplak biri duruyordu. Utançtan ölmek istemediğim için "B,ben çok özür dilerim seslendim ama ses gelmeyince direk daldım" ellerim hala gözlerimde karşı taraftan önemli değil cümlesini bekliyordum. Biraz rahatlamak için tabi.
"Tamam dışarda bekle geliyorum"
Hemen kapıyı çekip çıktım. Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Kendini beğenmiş züppenin teki. Insan bi önemli değil der, ne bileyim tamam der. Hayır zaten beni iyisi bulmaz ki. Ben daha ilk günden böyle olduysam bir ay ne yapacağım?! Hunharca ağlayıp bağırmak istiyorum.
Salon penceresinin yanındaki sandalyelerden birine oturdum. Biraz sonra kapı açıldı ve boksör beyefendi içeri teşvik etti.
Hey maşallah o kadar laf ettim ama bu harbi taşmış be. Ceren söylemişti de inanamamıştım. Bir insan bu kadar mı yakışıklı olur kitapsızın çocuğu.
Derin düşüncelerimden boksörün sesiyle çıktım. Elini uzatıp "Merhaba küçük hanim ben Tan.
Hemen ayağa kalktım küçük hanım senin anandır demeyi düşünmedim değil ama daha sonra işleri zorlaştırmamak için elimi uzatıp " bende büşra memnun oldum" dedim.
Oda beni tekrarlayarak "bende memnun oldum" diye ekledi.
Aslında içimden ne kadar aktifsem dışımda da bir o kadar cekingenim. Damarıma basılmadığı sürece tabi.
"Pekela o zaman ben biraz çalışıcam. Sende notlarını al. Ya da istersen antrenörümün gelmesini bekle. Çünkü benim sana söyleyemiyeceğim şeyler var" deyip yamukça sırıttı.
Hayır yani bana söyleyemeyeceği ne olabilirki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOKsör
Chick-LitHayatını berbat eden beden hocasina teşekkür mü etsin? yoksa nefret mi? Aldığı bir ödevle hayatı alt üst olan büşra farkında olmasada (ya da olmak istemesede) hayatının aşkıyla tanışıyor. hayatını derslerine adayan ve aşkla uzaktan yakından alakası...