Bölüm - 4

13 5 0
                                    

( Transfer Belâ )

12.Haziran.2015

Sabah çok erken uyandım. Tam kararında bir uykudan uyanır gibi dinlenmiş ve enerjiktim. Kalktım. Çağan yerinde yoktu. Odasında ki banyoya girdim, attım kendimi soğuğa kaçmaya çalışan ılık suyun altına! Sıcak su sorunu çözülmüştü. Artık sıcak suyu vardı Çağan'ın. Suyla temas her zaman insanları dinçleştiriyordu.

Çünkü, parçasıyız bu gezegenin. Toprak ile su ile ilişki halindeyiz ve bunu sağladığımız sürece de daha iyi oluyoruz.

Çıktım duştan, giyindim tekrar. Banyo dolabını açtım. Diş fırçası paketlerinden birini aldım açtım. Dişlerimi fırçaladım. Banyodan çıktım.

Aşağıdan enfes kokular geliyordu. Aşağıya indim, beyimiz yine mutfaktaydı, pan-cake hazırlıyordu. Beni görünce ;

- Günaydın, Rüzgar'ı arar mısın? Kahvaltıya gelsin.

Elimi cebime attım. Altımda şort vardı. Telefon, telefon neredeydi ki? Bakındım sağa, sola. Salonda sehpanın üzerindeydi. Aldım elime, buyurun şarjı bitmiş.

- Şarjım bitmiş, Çağan senin ki nerelerde?

- Mutfak Bankosunun üzerinde olması lazım.

- Neyse ya! Ben koşayım gideyim, kendim çağırayım geleyim. Hem sabah sporu olur.

- Sen bilirsin... dedi halen uğraşıyordu telaşlı, telaşlı.

Kapıdan çıktım dışarı. Serin sabah rüzgarı sardı her yanımı, sanki sarılıyor gibiydi. Şaşırdım kendi kendime gülümsedim. Aklımdan 'beni bu kadar mı özledin?' diye geçiyordu ama bu delice bir düşünceydi. Bu defa kendi kendime güldüm. Delilik bana hep komik gelirdi. Belki de kuralları bilmemek, uygulamamak yada kurallara tabi olmamak delilik diye adlandırılıyordu da ondan.

İnceydi kıyafetim. İnce t-shirt, ince şort. O nedenle bu kadar etkilenmiştim sabah serinliğinden. Başladım koşmaya yavaş yavaş koşu yapıyordum. Sokak her zaman ki gibi bomboştu. Sabahın alaca karanlığında sokağı koşar adımlarla geçerken bizim evi gördüm.

Koşarak yoluma devam ettim. Rüzgarların evine gelmiştim. Neredeyse bütün mahalleyi boydan boya geçmiştim.

Eee?

Uyuyorlarsa ne yapacağım?

Kapıyı mı çalacağım?

Uyandıracağım yani herkesi.

Keşke telefon etseydim. Bahçe kapısından girdim. Verandanın dört merdivenini çıktım. Verandada solumda kalan oturma grubunun köşesine kendimi attım. Sabah meditasyonu. Dinledim kendimi. Huzur fışkırıyordu sanki içimden. Yanıma bir şey düştü. Gözlerimi açtım.

Rüzgar yanımda oturuyor. Bana bakıyor!

- Hayırdır, sabahın kör karanlığı, tan yeri ağırmamış, şafak atmamış. Kapımın önünde ne işin var Yağmur?

- Sen nereden gördün beni?

- Yeni kalkmıştım, banyodan çıktım, pencereden senin koşarak geldiğini gördüm. Giyinip hemen aşağıya geldim. Hayırdır?

- Çağan pan-cake yapıyor. Seni çağıracaktık, şarjım bitti, bende koşarak geldim.

- Çağan'ın teli yok mu?

FIRTINA, Sezon IIIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin