Bölüm 4

64 8 8
                                    

Michael'ın bakış açısından

Pizzaları götürmeye gittiğimde her şeyi kabullenerek gitmeliydim. İki kişilik pizza istediğine göre sevgilisi gelecekti. Ve benimle konuşmak için buraya gelmediği açıktı.

Kavga ettiğimiz günden beri onunla konuşmak istiyordum ama kendimde konuşacak cesareti bulamamıştım ve Alysia'yı da görmek istemiyordum. Beni Alysia ile birlikte babasını kandırmakla suçlamıştı. Böyle bir şeyi asla yapmazdım.

Alysia ile çıkmamın sebebi sadece zaafıma yenik düşmemdi. Alysia erkekleri kendine bağlamayı çok iyi biliyordu ve ben ona yenik düşmüştüm. Aramızda duygusal bir şey yoktu. Parayı bulunca beni bırakmıştı. Üstelik bana gelip evleneceğini ve Melissa'nın ailesini anlatmıştı. Melissa'yı bu şekilde tanımıştım.

Alysia'nın gözlem yeteneği vardı ve bunu iyi kullanıp Melissa'yı bana anlatmıştı. Hatta yüzsüzleşerek Melissa'yı parası için kullanmamı söylemişti. O kadar kızmıştım ki ona bu lafları dediğinden beri konuşmamıştım. Ve ona pizza getirdiğim gün karşılaşmıştım.

O gün pizzaları Alysia'ya getirmiştim ama sesleri duyunca banyodan içeri girmiştim. Onu görünce Melissa olduğunu anlamıştım. Konuşmak, arkadaş olmak için çabalamıştım ama kolay güvenen birisi değildi.

Melissa ilgimi çekmişti. Birçok ortak noktamız vardı. Özellikle de sevgiye ihtiyacı vardı. Onu seviyor muydum emin değildim ama ona karşı adlandıramadığım hislerim vardı.

Pizzaların hazır olmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Pizzaları aldım ve Melissa'nın masasına gittim. Gittiğimde yanında birini bekliyordum ama yanı boştu.

Pizzaları masaya koydum ve "Başka siparişiniz var mı?" dedim. Bana baktı ve gülerek "İstersen sizli bizliyi bırakalım. Pizzayı beraber yemek için istedim." dedi. Demek ki benle konuşmak için buraya gelmişti. Moralim yerine gelmişti.

Aynı anda "Özür dilerim." dedik ve durumumuza güldük. Konuşmaya ben başladım.

"Sizin eve geldiğim günü hatırlattın bana." dedim.

"Ödeşmiş olduk." dedi ve gülümsedi. İnsanlar güldüğü zaman onları tanımış olursunuz derler. İşte ben de şimdi Melissa'yı tanıdım. Kahverengi gözleri ışıldıyordu. Benimle vakit geçirdiği için mutluydu ve ben de mutluydum.

Sessizlik içinde pizzalarımızı bitirdik. Pizzaların parasını ödemek için masadan kalktı. Gitmesini istemiyordum biraz daha onunla vakit geçirmek istiyordum. "Seni bir yere götürmek istiyorum." dedim. Hiç bir şey demedi, sadece başını evet anlamında salladı.

Patron babam olduğu için kolayca izin aldım ve hemen çıktık. Arabama bindik ve yola koyulduk.

Yol kısa sürdü ama yol boyunca birçok şey konuştuk. Bana ailesiyle eski günlerinden ve annesinin onu terk etmesinden bahsetti. Bunları zaten biliyordum ama ondan duymak beni derinden etkiledi.

Benim de annem ve babam ayrılmışlardı ama ben onun kadar üzülmemiştim. Aslında etkilendiğimi fark edemeyecek kadar önemsemez biriydim.Çoğu zaman hayatı ciddiye almazdım ve kendi eğlenceme bakardım.

İnsanlar tarafından sevilmemiştim ve bir yanım hep sevgiye muhtaçtı.Bir zamanlar okulu bile bitiremeyecek kadar kendimden geçmiştim. Hayattan kendimi soyutlamıştım. Bütün günümü bilgisayar oyunları ile geçiriyordum.

Calum sayesinde müziğe olan ilgimi keşfettim. Beni kendime getiren şey müzikti. Hayata tutunmamı sağlamıştı.

Sahile geldiğimizde arabadan indik ve yürümeye başladık. "Sahilde yürüyüş yapmayı severim. Rüzgar ve deniz üzüntünü alır ve götürür." dedim.

Bir şey demeyince aramızda tuhaf bir sessizlik oldu. Hava soğuktu ve üşüyordu. "Ceketimi mi yoksa sarılmamı mı tercih edersin?" dedim. "Ceketini verirsen sen de üşürsün." dedi. Bu durumda ona sarılmam gerekiyordu. Ben de kolumu omzuna attım ve onu kendime çektim. Başını omzuma koydu. Bu şekilde yürümek zor oluyordu ama onun rahat olması önemliydi.

"Bazen kendine neden bu dünyada varım diye sordun mu?" dedi ve beni şaşırttı. Böyle bir şey sormasını beklemiyordum.

"Hiç düşünmedim." dedim.

"Ben çok defa bunu düşündüm. Bilmiyorum seninle bunları konuşmak ne kadar doğru." dedi bana hala güvenmiyordu.

"Bana hala güvenmiyorsun ama sence birbirimize sevgili gibi sarılmamız ne kadar doğru?" dedim. Yanakları kızardı. Benden uzaklaştı ve denizin kenarındaki kayalıklara oturdu. Yanına oturdum.

"Seni kırmak için söylemedim. Bana güvenmelisin artık." dedim ve yanına yaklaştım. Dip dibe oturuyorduk. "Haklısın." dedi ve anlatmaya başladı.

"Mutlu bir hayatım vardı ama annemin babamı aldatması ile hayatım altüst oldu. Düşünebiliyor musun ki 14 yaşında bir çocuğu annesi nasıl bırakır?

Zengin bir ailede büyüdüm fakat zenginlik bana mutluluk getirmedi. Bunu beni para ile yargıladığın için söylüyorum." dedi ve ben yüzümü başka tarafa çevirdim.

"Herkesin benden bir beklentisi vardı; Başarılı olmam, olayları kabullenmem, ileride şirketin başına geçmem. Onların beklentisini yapmaktan ben kendim olmayı unuttum. Ben babam gibi mantık insanı değilim ve olayları çıkarıma çeviremem." dedi ve ağlamaya başladı. Teselli etmek için sırtını sıvazladım. Birden bana sarıldı ve ağlamaya devam etti.

"Söylediklerinde haklısın. Sen de onları düşünmeden kendin için yaşa. Benim de ailem ayrı ve ben artık kendim için yaşıyorum." dedim.

Bir süre birbirimize sarılmış halde durduk. Bana sarılması beni de iyi hissettirmişti. Sıcaklığı, teni, kokusu... Her şeyiyle iyi olan birinin üzgün olmasını beklemiyordum.

"Daha fazla ağlama. Üzülmeni istemiyorum." dedim. Gözyaşlarını elimle sildim ve bana gülümsedi.

"İyiyim. Sadece bir an her şeyi düşünmek beni ağlattı." dedi.

"Artık yalnız değilsin. Bana güvenmeni istiyorum."

"Sana güveniyorum."

Basit Tesadüfler /m.g.cHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin