Arkadaşlar okul nedeniyle uzun süredir watty'ye giremiyordum. Girince de bir sürü bildirimim olduğunu farkettim. Bildirimlere girmemle de ağzım 164216727415479854122 karış açık kaldı(bu sayıyı kimse okumadı biliyorum). Ve ben mutluluktan uçacağımı sandım. 1K olmuşuz lannnnnnnnnnn . Yorumlar az gidiyor nedense. Bir sürü kişi de kütüphane yapmış. Okuyan, oylayan ve yorum yapan herkese teşekkürlerrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Sadece yorum sayısı biraz moralimin düşmesine neden oldu. Lütfen iyi veya kötü yorum atın ki ben mutlu olup bölüm atayım veya kötü yorumlarınıza göre hikayeyi düzenleyeyim. Çok konuştuğumun farkındayım ama bir şey daha diyeceğim. Hikayeyi düzenlemeyi ve daha iyi hale getirmeyi düşünüyorum. Çünkü ilk başladığımda konusu olmayan, eğlence için yazılan ve 90 kişinin okuduğu bir kitaptı ama şimdi; konusu olan, yine eğlence için yazılan ve 1K olan bir kitap. Düzenleme işim bittiği zaman bildireyim, siz de öyle bir daha okuyun(isterseniz okumayın). Neyse çok uzun konuştum. Umarım bölümü beğenirsiniz.
***
Adresini ben vermeden Can'ın bulduğu evimin önünde durdum. Eskiden burada ailemle mutlu günler geçirirdik. Ama artık geçirmiyoruz! Çünkü artık bir ailem yok! Bir tek Cenk kaldı. Tabii onu da aileden sayarsan... Pantolonumun cebindeki yüzüğü çıkartıp tekrar inceledim. Pırlanta ve oldukça nazik bir yüzüktü. Ama istemiyordum işte! O malla evlenmek istemiyordum. 2 katlı evime hüzünle baktım. Birkaç yıl sonra yolunu bile unutacağım bu evle ilgili kötü anılarım ağırlıklı olsa da çocukluğumu bu evde geçirmiş olmam, üzülmeme neden olmuştu.
Abimi sevmiyordum. O, bugüne kadar zilyonlarca borca batmıştı ve borcunu kimi kullanarak ödüyor bilin...
Doğru tahmin! BEN!
Ve bilin bakalım ne yaptırarak ödüyordu borcunu...
Yine doğru tahmin! EVLENDİREREK!!!
Beni borca girdiği aileye gelin olarak veriyordu. Ona evlenmeyeceğimi zilyon kere söylemiştim. Zili çaldım. Sonra bir kere daha, sonra bir daha, sonra bir daha... Cebimde anahtarım olduğunu hatırlayınca anahtarı çıkarıp kapıyı açtım ve tam tahmin ettiğim manzarayla karşılaştım. Cenk evde yoktu. Ya bardaydı, ya da -sözde- beni gelin vereceği aileyle benim -asla yapmayacağım- düğünümü planlıyordu.
Büyük bir ihtimalle barda, diye düşündükten sonra somurtarak odama geçtim. Siyah ile döşeli odamda göze çarpan ve renkli olan tek şey rengarenk kitaplarımdı.
Dolabımı açıp pijamalarımı buldum. Ardından da kendimi yumuşacık pijamalarımın içine bıraktım. Kolum hala ağrıyordu ve uzun süre uyumuş olmama rağmen çok uykum vardı. Kendimi yatağa yavaşça yerleştirerek uykunun cazibesine teslim oldum.
***
Güneş'in yüzümü yakması uyanmama neden oldu. Hala sargıda olan koluma baktım ve yüzümü ekşittim çünkü çok acıyordu. Yataktan kalkıp banyoya yöneldim. Kolumdaki sargıyı yavaşça çözüp yaralarıma baktım. Hepsi oldukça derindi. Banyoda ılık bir duş alıp, günlük işlerimi hallettim ve odama geri döndüm. Paytak adımlarla sandalyenin yanına gidip, üzerine attığım kıyafetlerime baktım. Baştan aşağı kan içerisindeydi. Cebinden yüzüğü aldım ve pantolonla tişörtü çöpe attım. Eğer onları bir daha giyeceğimi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz.
Salaş uzun siyah bir tişört ve siyah şort giydim. Tişört, şortun neredeyse tamamını kapatıyordu. Altına siyah converse giydim ve mutfağa girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wherever You Are (An Ashley Benson Fanfiction)
FanfictionBirisi aşık olduğundan emin olan, diğeri daha önce ayrıldığı için tekrar aşık olamayan, öteki cidden sırılsıklam aşık olan ve sonuncu da birkaç ay önce terkedildiğinden aşk konusunu açtırmayıp her zaman aşkını inkar eden 4 kız.Önceden işledikleri bi...