Dur yapma, yaşamak istiyorum!

123 5 0
                                    

Şimdi! Ve şimdi! Şu anı yaşarken!

Size bütün olayı bir çırpıda anlatan her şeyi büyük bir hızla aktaran Kelly PARKINS ayaklarında kocaman bir ağrı hissetti. Üstelik korkunç bir ağrı... Sağ elimin orta ve işaret parmakları ikinci büküm yerlerinden kopmuştu. Kan kaybediyordum. Ve yine sağ elimin dirseğe çok yakın olan üst kısmı çok kötü ezilmişti. Derin bir çizik boydan boya omuz kısmımı kaplamıştı.

Karın kısmımdan korkunç bir süratle kan akmaktaydı.

Ama size bana bu kadar çok acı veren şeyin bunlar olmadığını anlatmam gerek!

Lanet parmaklarım varsın kopsun idi! Derin yarık zaten kapanacak ve ezilme tamamen yok olacaktı. Estetikle bu kısımlar çok rahat düzeltilebilirdi. Fakat ayaklarım... Tanrım, ayaklarım mahvolmuş durumdaydı.

O güzellik abidesi kadın artık bir ucubeye dönmüştü.

Derin yırtmaçlar giyip güzel görünmemi sağlayan bacaklarım yamulmuş, çarpılmıştı. Beynimdeki zonklama her kıpırdamaya çalışmamla artıp duruyordu.

Kanlı başım omuzlarımdan kopacak ve yere gözlerim açık yuvarlanacak gibiydi. Kökünden kopacaktı sanki.

Araba beş metre uzağımda duruyordu. Neredeyse hiçbir arabaya benzemeyen, tanınamayacak kadar kötü olan Thunderbird'üm alev alev yanıyordu ve onun için olmadığımı bilmek beni biraz rahatlattı. Araba yanıyordu. Üstelik çektiğim acılar aracın içinde yanmaya eşdeğerdi.

"Sana 'sıradaki sensin!' dedim sürtük!"

Ağrıyan boynumu sağıma döndürdüm. Omzumun üzerinde duran karaltıyı gördüm. Gölgesi kanlanmış karnıma ve göğsüme düştü. Ayaklarımı kımıldatmaya çalıştım.

Uzun bir kahkaha işittim.

Baktığım şey beni korkutmuştu. Ve bu korku onun keyfini yerine getirmişti.

Uzun kahkaha hiç bitmek bilmedi. Ama her şeyin bir sonu vardı.

Buz tutmuş asfalta basan ayaklarını gördüm. Şık bir İtalyan kundurasıydı. Hayır! Öyle bir şey yoktu. Ayakkabısı bile yoktu. Var olan sadece üç kocaman parmaktı. Pençeye benziyordu. Daha çok kartal pençelerini andırıyordu. Godzilla afişindeki canavarın ayağına benziyordu.

Ah, o lanet olasıca kemanlar! Daha o şeyin ayaklarını görür görmez 'Cadılar Bayramı' melodisini çalmaya başladılar! Kafamın içerisinde duyduğum keman senfoni orkestrasını susturmak imkânsızdı.

Güneş, ah o cızı güneş lanet yaralarıma tuz etkisi yapıyor, alabildiğine yakıyor, yakabildiğine acıtıyordu.

Üç koca parmağın hemen arkasında bir parmağı daha uzanıyordu. Bir kuşun ayaklarına daha da çok benzedi ayakları. Üstelik bu parmakların üzerinde uzun ve keskin tırnakları bulunmaktaydı.

Karnımdan sırtıma doğru akan kanın oluşturduğu gölcüğün içinde oturuyor ve o karaltının sırıtışını izliyordum. Gözlerim yuvalarından uğrayarak, onun yüzünü inceliyordum.

Pençeler soğuk asfaltın üzerinde bana doğru ilerledi.

Tuhaftır ama nedense korkum aniden yok oldu ve sadece acım beni esir aldı. Ezilmiş bacaklarımda kaç tane kırık vardı bunu Tanrı bilirdi. Ama acısını ben herkesten daha iyi biliyordum. Bir keresinde annem bana elini ateşte yakandan başka ateşin yakıcılığını bilen kimse yoktur!' demişti. Evet, tok açın halinden anlamazdı. Beni ancak şu anda trafik kazasında bacaklarındaki kemikleri un ufak olmuş biri anlayabilir ancak!

"Kendi içinde hesaplaşman bitmedi mi lanet kadın?"

Acıyla yüzümü ona çevirerek öfkeli bir şekilde konuştum!

YOL CANAVARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin