II. Bölüm

41 9 15
                                    





Yeşil gözlü adam camdan dışarıyı seyrediyordu. Yan profilinden bile belli olan çatık kaşları ile insan ürküten ama aynı zamanda büyüleyen bir havası vardı. Giydiği takım elbise oldukça pahalı gözüküyordu. Pürüzsüz cildi, kendinden emin dik duruşu ve fiziğine bakarak yirmili yaşlarda olduğunu tahmin ettim.

Acaba ben kaç yaşındaydım? Hatırlamaya çalıştım ama gözümü kapatınca o mavi gözden başka bir şey düşünemiyordum. O maviler her yerdeydi. Onunla bir sürü anımız vardı. Ama ne o anıların zamanını ne o mavi gözlerin sahibini ne de kim olduğumu hatırlıyordum. O an karar verdim. Ne olursa olsun, o açık mavi gözlerin sahibini bulacaktım.

"Düşüncelere dalmışsın." dediğinde ben hala nasıl o açık mavileri bulacağımı düşünüyordum. İlk adımın kendi kimliğimi bulmak olduğunu fark ettim. Uzatmadan konuya girdim.

"Kendimle ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum. Benim kim olduğum hakkında bir fikrin var mı?"

Adam yeşil gözlerini gözlerime kilitleyip "Ciddi misin?" Diye sordu. Benim gayet ciddi olduğumu görünce 'çattık belaya' dercesine gözlerini devirdi.

"Sen cidden hiçbir şey hatırlamıyorsun."

"Dalga geçtiğimi mi düşünüyordun?"

Beni umursamadan devam etti.

"Kaza yerinde kimliğine dair hiçbir şey bulunamadı. Üstünden ise sadece bir anahtar çıkmış o kadar."

Bu çok kötü olmuştu işte. Ama adını dahi bilmediğim bu adamın bana yardım edeceğine inanıyordum.

"Peki ya sen kimsin?"

"Ural Erberk. Sana çarpan arabanın ve şu anda bulunduğun evin sahibi."

Evin mi? Ben burayı hastane odası sanmıştım. Benim yerimde kim olsa hastane odası sanırdı. Hemşire, doktor, garip garip ses çıkaran bir sürü alet.

"Neden bir hastanede değiliz de buradayız?"

  "Çünkü bu kazayı kimse öğrenmeyecek. Ve sen kimseye söylemeyeceksin."

Dedi kesin bir dille. Bana emir vermesine sinir olmuştum.

"Peki senin bu emrine itaat ediceğimi nerden biliyorsun?" dedim meydan okurcasına.

Yeşil gözlerinin sinirden karardığını gördüm. Tırsmadım desem yalan olur. Sakin ama net adımlarla bana yaklaştı. Kolumu sıkıca kavradı ve tek hamlesiyle beni yataktan kaldırdı.

"Bazı sebeplerden dolayı bir şey demiyorum ama sınırlarımı zorlamaya başlama çakma sarı. Sonu kötü biter."

"Neymiş bu sebepler?"

"Cidden sana bunu anlatacağımı düşündün mü? Sarışınlara aptal derlerdi her zaman. Ama çakma sarışınlar daha da aptal oluyormuş. Lüzumsuz sorularından daha önemli işlerim var."

Sinirden avuç içlerimi tırnaklamaya başlamıştım. Bu adam kendini ne sanıyordu ki?! Bana istediği gibi aptal diyemezdi. Beni tanımıyordu bile! Sinirlerime hakim olamayarak konuştum.

"Bana aptal demeyi kes ve sorumu cevapla!"

Gözlerime öyle bir bakıyordu ki bir an beni oracıkta boğacak sandım. Sanki mümkünmüş gibi daha da yaklaştı bana. Kendimi geri çekmeye çalıştım. Bakışları beni ürkütmüştü. Üstelik beni orda öldürse kimsenin haberi olmazdı. Bir kedinin karşısında fare konumundaydım ama hala adama artistlenebiliyordum. Sanırım cidden aptaldım.

KARMAŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin