"Arkadaşlar yorumlar çok düştü ya neler oluyor? Lütfen sizden bi yorum istiyorum, zor değil."
BECOMING AUTUMN
Çok heyecanlıydı genç kız. Nasıl olmasın ki her genç kızın hayalidir aşık olduğu adamla evlenmek ve Autumn'un da yapacağı şey tam olarak buydu. Aşık olduğu adamla evleneceği için sevinçten yerinde duramıyordu.
Gelinliğini kayın validesi ile birlikte seçmişti. Göğüs kısmı Fransız dantelleri ile süslü belden oturtmalı bir modeldi. Belden sonra genişleyen duvağı yerlere kadar uzanıyordu. Londradaki çok ünlü bir terziye diktirmişlerdi. Londra'ya gittikleri gün kayınvalidesi ile bir sürü alışveriş yapmışlardı. Aldıkları şeylerin hepsi de çok pahalı şeylerdi, kayınvalidesi hiçbir masraftan kaçınmamıştı.
Her şeyi alması Autumn'u mahcup ediyordu. Stiles ile evleniyordu ama onun maddi durumu veya ailesi hakkında hiçbir fikri yoktu. Tek bildiği sevdiği adamın Lord olduğuydu ki o da yalandı. Aslında yalan değil de biraz eksik bir bilgi diyelim. Sonuçta Stiles ona dük değilim dememişti yani tam olarak yalan söylemiş sayılmazdı, en azından bu konuda.
Nikaha daha 2 saat vardı ve genç kız hazırdı. Her şeyini yeniden kontrol etti genç kadın, saçı, gelinliği ve çiçeği. Tek eksik damattı ama maalesef ki onu yanında taşıyamazdı kiliseye.
Genç kız kapının tıklatılmasıyla kapıdakinin içeri girebileceğini söyledi. Gelen hizmetçileri Mary'di.
"Gel Mary" dedi genç kız kapıdaki kadına.
Mary yıllardır yanlarıdaydı. Mary'nin eşi sevgili seyisleri kızı Anne ise Autumn'un hem arkadaşı hem de hizmetçileriydi. Beraber büyümüşlerdi iki kız ama Anne kendinden 4 yaş küçüktü. Mary onun annesi gibiydi ama Autumn küçüklüğünden beri ona Mary Teyze veya başka bir şey demezdi kadına ismiyle hitap ederdi. Mary ise ilk başlarda itiraz etsede bu cadıyla başedemeyeceğini anlayınca daha fazla karşı çıkamadı. Şimdi ise evleniyordu bu haylaz afacan.
Kızı gibi sevdiği Autumn'u yaşlı gözleriyle süzdü Mary. Kıza farkettirmeden gözünden düşen bir damla yaşı usulca sildi. Bu ufaklık ona ölen Kontesin emanetiydi ve yavru kuş nihayet uçuyordu.
Odaya ne için geldiğini hatırlayınca boğazını temizledi.
"Biraz önce bir bayan gelip bu notu bizzat sana iletmemi istedi ufak cadı" deyip elindeki imzasız zarfı Autumn'a uzattı.
Genç kız ise yalancı bir öfkeyle " Tanrı Aşkına Mary ben büyüdüm ve evleniyorum unuttun mu? Nerem küçük benim?"
dedi.
Mary ise "Biliyorum meleğim biliyorum. Keşke annende seni böyle görebilseydi" dedi. Autumn ise cevap olarak hüzünlü bir gülümseme gönderdi. Mary ise genç kızın yanında ağlamamak için hızla odadan çıktı.
Autumn da ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Annesine gerçekten ihtiyacı vardı bugün. Cherry bugün türlü şebeklikler yapıp onu güldürmüştü. Ama hazırlanmak için eve gitmişti en yakın arkadaşı. Yine kendi başına kalmıştı işte. Elindeki notu farkedince hızlıca açtı.
" Autumn evleneceğin adamın sana bir sürü yalan söylediğini söylesem ne düşünürdün. Örneğin kendisinin Cromwell dükü Robert Stiles Cromwell olduğunu ve seni babandan satın aldığını söylesem. Biliyorum bana inanmıyorsun. Bugün nikahtan sonra Stiles'ın kuzey bahçesine gel şahidim var.
Paul. "
Ilk okuduğunda neler yazdığını idrak edememişti genç kız. Bu bok beyinli ne demek istiyor demişti içinden. Ama yazan şeyler içine şüphe düşürmeye yetmişti bile.
Şüphe ekilmesi ve yetiştirilmesi en kolay tohumdur sevgili okuyucularım. Çünkü o her şeyle beslenir, tıpkı benim gibi.
*****
Kiliseye nasıl gittiğinden, rahibin neler söylediğinden ve neye evet dediğinden o an için haberi yoktu genç kızın. Içinde beynini kemiren tek bir düşünce vardı ki o da Stiles'ın söylediği yalanlardı. Kiliseden çıkıp Stiles'ın evindeki kutlamaya giderken çok dalgındı neredeyse iki üç kere tökezlemişti. Öyle ki bindiği arabanın üzerindeki armayı ve nişanı fark edememişti. Hoş farketseydi de bir şey değişir miydi orası muamma.
Nihayet davete geldiklerinde Stiles onu kolundan tutup bir sürü insanla tanıştırmıştı eşi olarak. Leydi Cromwell yoksa Düşes Cromwell mi olmuştu şimdi. Sorularının cevabını almasına az kalmıştı.
Autumn nihayet Stiles'ı atlatıp kuzey bahçesine gidebilmişti. Genç kadın yürürken ileride güllerin arkasında duran iki kişiyi fark etti.
"Çabuk olun fazla vaktim yok kocam bekliyor" dedi Autumn gözlerini kısıp.
"Şu seni babandan satın alıp sana yalanlar söyleyen kocan mı? Sanırım bir süre bekleyebilir" dedi karşısındaki esmer kadın. Siyah saçları karanlıkta bile parlıyordu. Icinde dayanılmaz bir kıskançlık duydu Autumn.
"Bunları nereden biliyorsun? Bana yalan söylüyor da olabilirsin" dedi hırçınca genç kadın.
"Sence de birden ortaya çıkması babanla tanışır tanışmaz samimi olup hemen hayatınıza dahil olması garip değil mi? Hem babanın durumunun çok iyi olmadığını sende biliyorsun ama bu aralar nedense birden düzeldi" dedi Diana.
"Bunun olması imkansız Stiles beni tanımıyordu. Neden tanımadığı biriyle evlenmek için para versin. Hem söylediğiniz gibi eğer dükse evlenmek için yeterince talibi vardır zaten neden parayla kendine bir gelin alsın ki" dedi Autumn sinirle. Karşısındaki kadına inanmıyordu, kimdi ki o?
Diana ise karşısındaki masum kızı şöyle bir süzdü. Yazık oldu doğrusu diye geçirdi içinden. Ama cevap vermekte de gecikmedi.
"Yanlış hatırlamıyorsam Stiles seni Fransada bir baloda görmüştü, sanırım maskeli bir baloydu. Seni o zaman seçmişti. Planı için mükemmel bir piyondun. Stiles'ın annesi yani dul düşes biraz rahatsız ve sürekli ölmeden önce oğlumu evlendirmek istiyorum diyerek Stiles'a baskı yapar. Sen tam bir ideal gelindin. Kasabalı evlenmeye dünden razı bir kız, hem de asil. Onun dük olduğundan yani servetinden haberin yok yani ondan para da koparmazsın. Evlendikten sonra seni burada bırakıp Londra'yı benim yanıma dönecekti. Eğer o kızlardan biriyle yani sosyeteden biriyle evlenseydi evlendiği kadın bir çocuk doğurup yerini daimi yapardı" dedi Diana.
Duydukları karşısında Autumn tamamen şok olmuştu. Fransadaki maskeli dükü, smokinli prensi Stiles mıydı yani. Genç adam en başından beri her şeyi planlamıştı yani. Kendisini hiç sevmemişti. Bütün her şeyi annesi için yapmıştı yani. Onun duygularıyla oynamıştı.
"Benim yanıma gelecek derken, sen kimsin ve bütün bunları nereden biliyorsun?" diye sordu Autumn içindeki son umut tanelerine lanet ederek.
"Ben Diana, Stiles'ın sevgilisiyim. O evlenmekten, çocuklardan nefret ediyor Autumn. Ben çocuğumu kaybettim senin de anne olma hakkını elinden alamaz, almamalı" dedi Diana hıçkırarak. Paul Diana'yı bilmese ona acıyıp üzülebilirdi.
Diana çok iyi oyuncuydu doğrusu.
Çocuğunu kaybetmek lafını duyar duymaz eli minik yavrusuna gitti, karnına. Hayır diye haykırdı içinden Autumn.
Sevdiği adam bu kadar da pislik olamazdı değil mi?
Peki ya şimdi ne yapacaktı Autumn?
Not: Kusura bakmayın arkadaşlar son olayları siz de biliyorsunuz. Ki ondan başka sınavlarım ve biricik hocamın mahkemesi var ve biz evlatları bununla ilgili uğraşıyoruz ve durum pek iç açıcı değil.
Anlayışınız için teşekkür ederim.
Ama yorum ve okunma sayısındaki azlık da beni uzuyor. Lütfen arkadaşlar, yorum.
Bu arada yeni hikayem Julliard'a da bakarsanız çok mutlu olurum.
Elif Aslan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Becoming Autumn
Storie d'amoreKülkedisi her zaman kız değildir. Peki ya külkedisi erkekse ve kaçarken ayakkabı bile bırakmadıysa?