"Hayır, Zayn." son kez ikaz ettiğimde Zayn'in elini siyah kotunun sımsıkı sardığı bacağına bir tokat atması bir olmuştu. "Hadi ama dostum alt tarafı bir portre." kafamı yeniden iki yana salladım ve sürmekte olduğum audi'sini hızlıca evimin olduğu sokağa soktum.
"Yeter artık." dedim sakin olmaya çalışarak. Harry ilk ve tek portre çalışmam olarak kalacaktı. Peyzajlarla mutluydum. Yaklaşık 1 saattir -Niall ve Liam'dan ayrıldıktan tamı tamına 1 dakika sonra- başımın etini yemeye başlamıştı. Benim her zaman peyzaj çizdiğimi bildiği için hiç portrede ısrar etmemişti fakat şimdi önünde iyi bir kanıt vardı, Harry.
"Tamam be. Huysuz herif." Zayn kollarını birbirine bağlayıp kafasını cama doğru çevirdiğinde koluna hafif bir yumruk attım ve el frenini çekip dışarı çıktım. Arabanın etrafından dolaşıp Zayn'in oturduğu koltuğun kapısını açtım ve Zayn'in çoktan sürücü koltuğuna atladığını fark ettim. "Bu akşam Midnight'ta buluşalım. Çocuklara haber verirsin. Harry de gelecek ona göre davransınlar."
Kapıyı kapattıktan sonra Zayn'in onaylamasını beklemeden arkamı döndüm ve zile bastım. Teknik olarak kapıyı açamazdı. Ne şifreyi biliyordu ne de cihazda Harry kayıtlı- kapının açılmasıyla düşüncelerimin boğazına bıçağı dayadım ve susmalarını sağladım. Harry kapının şifresini biliyordu.
Mermerlerle kaplı olan yolda sakin bir şekilde yürüdüm ve tam evin kapısını çalacakken açılan kapıyla içeri tişörtümden tutulup atılmam bir olmuştu. "Sırf Zayn var diye sustum Louis. Yoksa bugün ki tavırlarını bu kadar sakin karşılayacağımı sanıyorsan yanılıyorsun." Harry burnunu burnuma dayalı bir şekilde hararetle konuştuğunda nefesimin kesildiğini yeni fark etmiştim. "Sa-sakin ol Harry." dedim ellerimi omuzlarına koyduktan sonra.
Neden kekeliyordum ki? Ah tabi ya, şu an karşımda kızgın bir kunduz vardı. Burun delikleri hafifçe genişlemiş, dövmelerle kaplı göğsü hızla inip kalkıyor, benimkine değiyordu. Kızgınlığının yatışmadığını fark ettiğimde omuzlarından tişörtüme tutan ellerine kadar onu yavaşça okşadım. "Hadi gel yemek yiyelim." dedim ellerini üstümden çektikten sonra. Gözlerinin yeşili hafifçe maviye kaçmıştı.
Gözleri mi dolmuştu onun? "Tamam." dedi itaat edercesine. Gülümsedim ve elini bırakmayıp mutfağa doğru ilerledim. Peşimden gelirken ses çıkartmıyor ayağındaki ona küçük gelen terliklerimle yere sürte sürte yürüyordu.
Mutfaktan içeri girdikten sonra elini bıraktım ve hızlıca dolaba ilerleyip içinden domatesleri ve biberleri çıkarttım. Arkamı dönüp onu kontrol ettiğimde ise sandalyeye oturmuş beni izlediğini gördüm. "Yardım etmeyecek misin?" dedim elimdeki biberi sallayarak. Kafasını iki yana salladı ve gözlerini benden kaçırıp etrafa bakmaya başladı.
Elimi çenesine attım ve kafasını hafifçe kaldırdım. "Bu akşam çocuklarla Midnight'a gidiyoruz." dedim onu mutlu etmesi adına. Harry beni romantik bir aşığa çevirmeye başlamıştı bunu fark ediyordum fakat bu oyun -kesinlikle bir oyun değil- hoşuma gitmeye başlamıştı.
"Oradan nefret ettiğimi biliyorsun Louis." işte şimdi faka basmıştım.
Şaşkınca ona bakmaya başladığımda kafasını sağa çevirdi ve ellerini bacaklarının arasına sıkıştırdı. Ortamı toparlamaya çalışarak biraz eğildim ve gözlerine bakmaya çalıştım. "O halde çocukları ekip romantik bir akşam yemeğine gidebiliriz." Kafasını aniden kaldırdığında içimden benimle konuşan küçük Louis ile beşlik çakmıştık.
Harry'nin her şeyi adlı listemin 1. Maddesi 'Harry barlardan değil, romantik ortamlardan hoşlanıyor.'
"Lou!" Harry aninden kollarıma atladığında koca bedeni daha fazla taşıyamadım ve yerlerimizi değiştirip onu tezgaha doğru ittim. Bana yardım edip tezgaha oturduğunda benden hala uzun olmasına içimden bir küfür ettim.
Neden onu bu kadar uzun hayal etmiştim ki?!
"Bu aralar ruh halini anlayamıyorum Louis. Tuhaf davranıyorsun." Harry ellerini ensemde gezdirirken konuştuğunda ellerimi beline daha fazla sardım ve kafamı omzuna yasladım. Şu an dediklerini tam olarak anlayamıyordum çünkü Harry'nin o güven veren lavanta kokusu ruhumda kara delikler açmaya başlıyordu. Delikler her soluduğum havada ruhuma dokunuyor, Harry'nin lavanta kokusuna biraz daha bağlanıyordu.
Harry kafamı kaldırmak istercesine ellerini çeneme doğru getirdiğinde kafamı kaldırdım ve gözlerinin içindeki mavi renkli ağların parıltısına şahit oldum. O kadar güzel gözüküyordu ki kendimi ilk defa evimdeymişim gibi, iyi bir şey yapıyormuşum gibi hissediyordum. "İlk defa bu kadar aşk dolusun." Gözlerindeki parıltılar birleşip gözlerinden taşmaya başladığında gözlerinin altına ulaşan göz yaşlarını öptüm.
Harry'nin her şeyi adlı listemin 2. Maddesi 'Harry kesinlikle aşırı duygusal.'
"Hadi dışarı çıkıp hava alalım." dedim ortamdaki basık aşk kokusu ve göz yaşlarının tuzlu duygusallığından kaçmak için. Harry'den bir onay aldıktan sonra onu belinden tutup tezgahtan indirdim.
Yemek işini dışarıdan halledebilirdik. "Ben o zaman hazırlanayım." Harry gözlerinin altını sildikten sonra konuştuğunda onun bu haline gülüp kafamı salladım. O mutfaktan çıkıp gittikten sonra çıkardığım malzemeleri tek tek yerine yerleştirdim ve salona geçtim.
Şimdiye kadar gelmiş olması gerekiyordu fakat hala gelmemişti. "Harry?!" koridora doğru seslendiğimde duyduğum mırıltı ile kafamı salladım. Belki de rahat rahat hazırlanmasına izin vermeliydim.
Koltuğa oturup etrafa sıkıntıyla bakmaya başladığımda cebimde titreşen telefonumla şükrettim. Öyle put gibi oturmaktan iyiydi. Telefonu cebimden çıkarttım ve arayan kişiyi görüp kafamı koltuğa yaslayıp hafifçe aşağı doğru kaydım.
"Efendim Niall?" telefonu açıp ofladıktan sonra konuştum. "Harry ile nasılsınız?" kinayeli sesi yüzünden yüzümü buruşturdum ve bir kere daha ofladım. "Liseli aşıklar değiliz biz Niall. Ayrıca bu akşam bizsiz devam edin. Başka planlarımız var." Cümlemi bitirir bitirmez Uuu'laması yüzünden gözlerimi kapatmak zorunda kalmıştım.
"Görüşürüz dostum." dedim ve telefonu kapattıktan sonra telefonu gözüm kapalı cebime yerleştirdim. "Hazırım." önümden gelen meleksi tınıyla gözlerimi açtım ve boğazımda takılı kalan tükürüğümde boğulmaya başladım.
"Ha-harry?" sorarcasına konuştuğumda üstüne bakıp kaşlarını çatmıştı.
Onu çizdiğim kıyafetleri giymişti! Onu çizmeye başladığım 5. portredeki siyah üstüne çiçek desenli kapüşonlu sweet ve siyah kotunu giymişti! Bu imkansız ve tüyler ürpertici tesadüfle kanım vücudumdan çıkmak istercesine hızlı pompalanmaya başlamış, nefes almamı engellemişti.
"Kötü mü durmuş?" Harry eliyle bir yandan sweet'in kapüşonunu takarken bir yandan da gözlerimin içine masum bir kaç kaçamak bakış fırlatıyordu. Nasıl kötü durabilirdi ki onun üzerindekiler? O poşet bile giyse yakışırdı.
"Hayır. Hayır kötü olmamış. Sadece biraz şaşırdım." dedim toparlamaya çalışarak. Harry'nin yüzündeki gülümseme genişlerken içimden derin bir oh çektim. "O zaman hadi gidelim." ellerini çırpıp konuştuğunda onun bu çocukça hareketine ben de karşılık verdim ve elimi çırpıp ayağa kalktım.
Sol elimi beline atıp salondan çıkardığımda bu yakınlaşmadan memnunmuş gibi etrafa gülücükler saçıyordu. Kapının anahtarını çıkarıp kapıyı açtım ve önden geçmesine izin verdikten sonra kapıyı arkadan kilitledim.
Ne zaman aldığını hatırlayamadığım araba anahtarını işaret parmağında sallayarak bahçeden çıkarken onu izlemeyi kesip ben de ilerlemeye başladım. Düzgün düşünemediğime emindim. Fakat bu saatten sonra düşünmek de istemiyordum. 24 senedir düşünüyordum. Artık düşünmeyi kenara fırlatmanın zamanı gelmişti.
Anın tadını çıkartacaktım.
Nasıl olduysa, Harry gerçekti. Ve beni sevdiğini her masum hareketiyle belli ediyordu. Daha fazla kurcalamak ortamın büyüsünü bozardı. Ve ben de bu büyünün bozulmaması için her şeyi yapacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Drawing (LarryStylinson)
Short StoryÜnlü ressam Louis William Tomlinson bir sabah yeni sardığı sigarasını tüttürürken tuvaline özgürce fırçasıyla hayat verir ve çizmekte olduğu peyzajı aniden yarıda keser çünkü en önemli rengi, yeşili tükenmiştir. Hiç bir resmini yarıda bırakmayan Tom...