Multimedia: Louis'nin çizdiği bir başka resim.
Louis Ed'in tepkisini merak ederken Ed'den gelen tepkiyle salondaki herkes dans eden gergedan görmüş gibi bakakalmıştı. Sonuçta öyle bir tepkiyi kim görse öyle bakması olasıydı çünkü Ed ufak bir çocuk edasıyla ellerini yumruk yapıp onları havaya kaldırmış ve "Beni hala seviyor!" diye bağırmıştı. Sonra yaptığının farkına vardığında yanakları hızlıca pembeleşmiş ve tekli koltuğa ilerleyip ellerini bacaklarının arasına sıkıştırmıştı.
"Ed." kapıdan gelen hafif çatallaşmış sesle bütün yüzler sarışın çocuğa döndüğünde Niall hafifçe öksürmüştü. "Konuşmamız lazım." diye fısıldadığında bunun çocukları kısaca kovuş şekli olduğunu hepsi anlamıştı.
Liam ve Zayn birbirlerine tutunarak kalktıklarında Louis gözlerini devirip yerdeki Jack Daniels şişesini kaptığı gibi dışarı çıkmıştı. "Dostum sence bu gece ormandaki hayvanlar kaçışacak mı ne dersin?" Liam gülerek konuştuğunda Zayn yavaşça sadece baksırının koruduğu kalçasına bir tokat atmıştı.
"Edepsizleşme Liam." demişti yalan bir kızgınlıkla ela gözlü çocuk. Louis onların bu haline gülemeden edememişti. Ciddi anlamda bu iki yakışıklı birbirlerine çok yakışıyorlardı ve ikisi neden hala birlikte değillerdi bunu anlayamıyordu Tomlinson. "Hadi kötü çocuklar beni ve Viskimi eve bırakın da kendimize gelelim." Louis konuştuğunda Zayn arabasına doğru ilerlemiş ve Liam'ın çıplak bacaklarını örtecek dar bir eşofman vermişti.
Liam eşofmanını hızlıca giydikten sonra sürücü koltuğuna doğru yürümüştü ve Zayn ile Louis'nin bakışlarının tonluk ağırlığıyla arkasını dönmüştü. "Ne var?" diye sorduğunda Louis ağız dolusu kahkahayı havanın karardığı için simsiyah gözüken ağaçlarının etraflarını sardığı bu güzel kokulu ormana salıvermişti.
"Tanrım Payne, çok ateşli görünüyorsun." Zayn Liam'ın kalçalarına bakarak konuştuğunda Liam sinirden dişlerini sıkmış, kollarını göğsünde kavuşturmuştu. "Siz kendinize bakın uçuklar." dedi ve arka kapıyı açıp iki kapıyı da arkasından kitledi. Louis "Ovv!" diye bir ses çıkarıp gülmeye devam ettiğinde Zayn sadece kıkırdamakla yetinmişti.
40 dakika sonra Tomlinson sessiz, bir o kadar da huzurlu evine adım attığında nefes alabildiğini hissetti. Niall'ın evi onu ürkütüyordu. Tanrı aşkına adam bir ormanın içinde yaşıyordu! Ve Louis her ne kadar yalnızlığı sevse de etrafında insanların olması onu iyi hissettiriyordu.
Bugün içmek için heves etmişti fakat bütün hevesi boya kokan evine gelince kaçmıştı. Saat daha erkendi ve Louis uyumak istemiyordu. Televizyon izlemek veya telefonuyla oynamak da istemiyordu. Belki de bir iki resim çizebilirdi. Fakat sigaraları bitmişti ve tüm malları Ed'le birlikte Niall'ın evinde kalmıştı. "Bok kafalı." dedi Louis karanlık koridorundan çalışma odasına giderken. O sarışın resmen onları evden kovmuştu.
Çalışma odasının kapısını açtığında burnuna dolan cennet kokusuyla gülümsedi Tomlinson karanlığa tezatlık sağlayan dişlerini göstererek. Çalışma odasının ışığını açtığında sol elinde tuttuğu viskiyi yeni fark edebilmişti. Belki de içmek kötü bir fikir değildi.
Aslında, yeşil boyası gelmişti. Neden tekrar peyzaj yapmıyordu ki?
Bu fikirle hızlıca kafasını iki yana salladı Louis. Harry'i -artık ondan bir insanmış gibi bahsetmesi hoşuna gidiyordu- resmetmeyi sevmişti. Ona belki de soy adı vermeliydi? Harry Tomlinson? Ah hayır. Bu da nereden çıktı öyle? Harry'e yakışacak ve ona uyacak bir şey olmalıydı. Onun özelliklerini kısaca gözünden geçirdi Tomlinson.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Drawing (LarryStylinson)
Historia CortaÜnlü ressam Louis William Tomlinson bir sabah yeni sardığı sigarasını tüttürürken tuvaline özgürce fırçasıyla hayat verir ve çizmekte olduğu peyzajı aniden yarıda keser çünkü en önemli rengi, yeşili tükenmiştir. Hiç bir resmini yarıda bırakmayan Tom...