7/15

467 55 16
                                    

Her şey bir anda pusluluğunu yitirdi ve gözlerim önümde sanat eserinden ayrılamaz hale geldi. Bu kadar güzel bir şeyin bana ait olduğuna inanmak güçtü. Bu muhteşem varlığı ben yaratmıştım. Ben resmen Tanrıydım. "Konuşmamız gerek." Meleksi ses konuştuğunda vücudumdaki bütün alkolü dışarı çıkarttığımdan emin olamıyordum zira başım dönüyordu. "Hay hayr prenses." dedim ve sendeleyerek içeri geçtim. 

Salonunun ışıkları açık değildi. Etraftaki onlarca mum bana göz kırparken arkamı döndüm ve Harry'nin gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm. Bunları bizim için yapmıştı ve ben ise eve sarhoş gelip bahçeme kusmuştum. Tam bir salaktım. Neden sarhoş olmadan önce düşünmüyordum ki bunları? Sağ elimi uzatacakken Harry kafasını iki yana salladı ve bana çok tanıdık gelen o bakışı attı. Kaşlarım istemsizce havaya kalktı ve vakit kaybetmeden yanından hızlıca geçip çalışma odama doğru koştum. 

Kapıyı açıp içeri girerken bir yandan yaptığım her portreyi sıralamaya çalışıyor 7. Sırada hangisini çizdiğimi hatırlamak için çaba harcıyordum. En sonunda hepsini sırayla duvara dayalı bir şekilde dizdiğimde derin bir nefes aldım ve saymaya başladım. "1..2..3..4..7-" Bu onun ifadesiydi. 

Az önce bana attığı bakıştı bu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Az önce bana attığı bakıştı bu.

8. Portreye bakacakken açılan kapıyla hızlıca 7.'nin üstünü örttüm ve kapıda yaşlı gözlerle beni izleyen bir kedicik gördüm. Sanırım siniri yerini üzüntüye bırakmıştı. Bu beni her ne kadar rahatsız etse de Harry'nin bunları görmemesi daha iyi olurdu. "Yine mi benden kaçıp resim yapmaya başladın Lou?" Burnunu çekip konuştuğunda sessizce yutkundum ve kafamı iki yana salladım.

"Hayır bebeğim, sadece bir şeyleri kontrol etmeye gelmiştim. Beni affedebilir misin?" İki adım atıp önüne geldiğimde kafasını kaldırdı ve iki damla göz yaşı ondan habersiz yanaklarına uzandı. Hızlıca birini dudaklarımla yakaladım ve ellerimi beline doladım. Buna karşılık o da kafasını omzuma koyduğunda gülümsedim ve hala vücudumda dolaşan bir parça alkole teşekkür ettim.

"Beni bir daha bırakma Lou-Lou." ses telleri titrediğinde belindeki ellerimi yavaşça aşağı indirdim ve onu kalçasından tutup havaya kaldırdım. Bacaklarını seri bir şekilde belime bağladığında gülümsedim ve burnumu saçlarına değdirip karıştırdım. "Şimdi seni gerçek bir sanat eseri yapacağız." Kulağına doğru fısıldadığımda boynuma doğru kıkırdadı ve ellerini omzuma iyice bastırıp kendini bana doğru itti. 

Ağzımı hafifçe açtım ve ciğerlerimde kalan son havayı üfledim. Beni nasıl zorladığının farkında mıydı acaba? Kucağımdaki koca kediciği çalışma odasından çıkarttım ve merdivenleri çıkmaya başladım. Onu tavan arasına götürmek zorundaydım çünkü çalışma odasında görmemesi gereken toplam 15 portresi duruyordu. Onları görmemesi gerektiğini biliyordum. Harry'nin o portreleri kesinlikle görmemesi gerekiyordu. Görürse bütün büyü bozulacak gibi hissediyordum.

Harry'i daha yeni kazanmışken onu kaybetme riskine giremezdim. 

Tavan arasının ortasındaki kağıt yığınlarını ve bitmiş boya tüplerini boş verip doğruca üstlerine adım attım ve ayağıma batan bir kaç boyayı umursamayıp Harry'i ortalarına bıraktım. Hafif kızarmış gözlerini gördüğümde içimden onu öpme isteğinden başka bir şey gelmemişti. Bunu daha önce hiç istemediğim kadar istiyordum. Belki de yapmalıydım. Ah tabi ki yapacaktım. Ben Louis Tomlinson'dum. Ve sevgilimi istediğim zaman öpebilirdim. 

Drawing (LarryStylinson)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin