Evin kapısına geldiğim zaman ellerimi bütün her şeyin bulunduğu cebim attım ve anahtarları aramaya başladım. Elim soğuk anahtarlara temas edince ürperdim. Kapıyı sessizce açtım ve ayakkabılarımı kirli olduğu için evin içine girmeden çıkarttım. Annem titiz biriydi ve ayakkabılarımızla içeri girmemize müsaade etmezdi.
"Violet?" ses çıkarmamak adına anahtarla girmiştim ama yine fark edilmiştim. "Ben geldim, odamda olacağım." Merdivenlere doğru yönelmişken yeniden annem seslendi. "Üzerini değiştir ve yemeğe gel, biz de seni bekliyorduk." Derin bir nefes verirken basamakları teker teker çıktım.
Odama girince çantamı bir kenara fırlattım ve kendimi yatağıma bıraktım. iki dakika öyle uzandıktan sonra ayağa kalktım. Üzerimdeki her şeyi çıkartıp dolabıma fırlattım. Kilodum ve südyenimle kalmıştım. Aynanın karşısında kendime bakıyordum.
"Ben yeteneksiz değilim." Dedim kendi kendime. Sonra "Ben ne yapıyorum ya." Dedim ve üzerime rahat şortumu ve bol Oliver'dan çaldığım kolsuz tişörtü giydim. Yemek için aşağıya ineceğim sırada Oliver'ın kapısının açık olduğunu gördüm ve içeri girdim.
Her zamanki gibi ayaklarını duvara yaslamış müzik dinliyor ve telefonuyla uğraşıyordu.
Kafasına vurdum ve arkasını dönmesini sağladım. "Ne var Violet." Kulaklıklarını çıkartarak konuştu.
"Yemek vakti." Odasından çıkarken bileğimdeki bilekliklere karışmış olan tokamı buldum ve kafamı eğerek saçlarımı topuz yaptım. Aşağıya indikten sonra koridorun sonundan süratle bana doğru koşan Hedwig'i kucağıma almak için çömeldim.
"Naber Hedwig." Beyaz ve pofuduk kediyi kollarımın arasına aldıktan sonra kafasını okşadım ve salonla birleşik olan mutfağa ilerledim. Hedwig ben 8. Sınıftayken Harry Potter aşkımdan dolayı konulmuş bir isimdi.
Annem içinde makarna olan tencereyi gösterdi ve salona geçti. Gözlerimi devirip Hedwig'i yere bıraktım. Tencereyi alıp salona geçtiğimde annem babam ve Oliver yerlerini almıştı. Tencereyi masaya bıraktıktan sonra bana ait olan yere oturdum.
Ellerimizi birleştirdik ve kafamızı öne eğdik. Babam dua etmeye başladığında Hedwig masanın altından bana bakıyordu. Ona gülümsedim ve duayı dinlemeye başladım.
"... teşekkür ederiz tanrım." Hep beraber ellerimizi bırakırken "Âmin." Dedik. İnançlı bir ailenin çocuğu olmak her zaman zor olmuştur. Gerçi Oliver bunu umursamıyordu. Dualara katılırdı ama kendi kafasına uymayan şeyleri kabul etmezdi.
Ona kıyasla daha inanç sahibiydim. "Resim öğretmeninle nasıl gitti, adı neydi Bay Ir..." adı aklına gelmeyince Oliver bana döndü ve "Bay Irwin mi?" kafamı sallarken yemeğimle ilgileniyormuş gibi yaptım.
"Bu saate kadar onunla mıydın? Bence kızınızı bir kontrol edin çünkü kirlenmiş olabilir." Bu aşağılayıcı sözünden sonra babam sert bir sesle "Oliver!" dediğinde ellerini ben masumum der gibi havaya kaldırdı.
"O adam beni de çok etkiliyor, onunla çıkmak isterdim." Oliver hala söylemlerine devam ediyordu. "Keşke ben de senin gibi resim çizip onunla akşama kadar atölyede kalabilsem." Annem çatalını masaya vurunca masadaki gerilim arttı. Oliver her zamanki gibi umursamaz tavırlarıyla yemeğine döndü.
"Buna ne zaman bir son vereceksin evlan!" babam bağırınca Oliver her zamanki gibi kafasını masadan kaldırdı. "Bu kadar sıkı olmanız gerekmez." İşte başlıyoruz. Yine ve yine. Bu evde huzurla bir yemek yenmezdi.
"Oliver yeter artık bu dinsizliğini kardeşine de bulaştırma." Oliver masadan kalktı ve kollarını iki yana açtı. "Flaş haber baba, dinsizlik bulaşıcı değil. Bir kere de beni ben olduğum için kabul edebilseniz keşke." Hızlıca odasına çıkarken gözlerimi devirdim ve masanın altındaki Hedwig'i aldım. "Teşekkürler, bir yemeği daha mahvettiniz. Size afiyet olsun." Masadan kalktım ve merdivenlerden yukarı çıktım. Oliver'ın kapısını tıklatmadan önce kediyi yere bıraktım. içeri girerken Oliver yine ayaklarını duvara yaslamış müzik dinliyordu. İçeri girdim ve yanına oturdum.
![](https://img.wattpad.com/cover/52375374-288-k597754.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
art teacher // irwin
FanfictionSiyah dar kot pantolonu, siyah ceketiyle ve siyah botlarıyla çok... ilginçti. Dışarıda güneş olmamasına rağmen siyah güneş gözlüğü vardı. Uzun ve dalgalı saçları kafasına taktığı siyah şapkayla bütünleştirmiş gibiydi. Kalçasını öğretmen masasına day...