"Calum bunların hepsi senin suçun." Geleli daha üç saat olmamıştı belki ama korumalı kremlerime rağmen yetmiş farklı sivrisinek tarafından sokulduğuma yemin edebilirdim. Bu doğa gezisinin iyi bir yanı olamazdı. Sadece arkadaşım istiyor diye geldiğime inanamıyorum.
Çok değişmiştim, kesinlikle çok değişmiştim. Öncelikle bir arkadaş edinmiştim, bu gerçekten önemli bir faktör. İkinci olarak çizimlerimi birine göstermiştim ki bu gerçekten önemli bir değimeydi. Sadece Calum çok iyi bir arkadaştı. Onunla kendimi daha rahat hissettiğimi bile söyleyebilirdim.
"Sadece şu manzaraya bak." Kafasını kaldırdı ve ters taktığı şapkasını düzeltti. "Mükemmel değil mi?" kafamı kaldırıp baktığımda sadece karşımda dağ gördüm. Benimle dalga geçtiğini anlayınca omzuna vurdum. "Şuan evde uyuyor olmam gerekiyordu." Kolumdaki saate baktım. Gerçekten saat daha 6.20'di. hava bile yeni aydınlanıyordu.
Homurdanmayı kesip yarım saat daha yürüdükten sonra beden öğretmenimizin emriyle durduk ve çadırlarımızı buraya yapaya karar verdik.
"Herkes kalacağı arkadaşını seçti mi?" kızlar kızlarla erkekler de erkeklerle kalacaktı. Bu kesin bir emirdi.
"Bir kere daha hatırlatmama gerek yok bence ama buradan ayrılırken tüm kızları tek can halinde götürmek istiyorum." Birkaç kişi kıkırdarken olayı hiç de komik bulmamıştım. Kardeşim olduğu gerekçesiyle Oliver'la kalmama izin vermişlerdi ama Oliver'ın geceyi çadırda geçirmeyeceğine emindim. Bu daha da iyiydi çünkü tüm gece tak başıma olacaktım.
Yalnızlığı gerçekten seviyordum. "Şimdi çadırlarınızı açın ve partnerinizle kurmaya başlayın." Calum'a hüzünlü bir bakış attım ve yollarımızı ayırdık. Oliver her zamanki gibi ortalıkta yoktu. Çadırı çıkarttım ve kılavuzu önüme açtım.
Basit bir mantığı vardı. Çubukları çadırın doğru yerlerine koy, çekikçe yere sabitle, iple bağla.
Huh birazcık el becerisi olan herkes yapabilirdi. Çubukları çıkarttım ve takmaya başladım. çadır genişti bu yüzden bir ucunu tuttuğumda diğer ucu çıkabiliyordu. Gerçekten neden iki kişiye bir çadır düştüğünü anladım.
"Yardım edeyim." Duyduğum yumuşak ama erkeksi sesle kaşlarım kalktı ve buz kestim. Çadırın bir tarafını tuttu ve o bunu yapar yapmaz benim elimden kaydı. "İşte böyle bağlayacaksın." Yere nasıl sabitlediğini gösterdi. Ben de aynısını yaptım.
Bay Irwin'le muhatap olmayı sevmiyordum ama gerçekten işe yarar olduğunu düşündüm. Büyük ellerinden her iş geliyor gibiydi. Gerçekten bir eli popom kadardı.
"İşte bunu da şöyle çakmayı dene." Çekici aldı ve yere sabitlediğim demiri daha da çıkmayacak hale getirdi. "Denemek ister misin?" yanıma geldi ve çekici elime verdi. Arkama geçip eğilmemi sağlayınca bunun hiç iyi olmadığını hissettim. Nefesim şüphesiz kesilmişti. Arkamdan çekilip yana geçmesi içimi biraz olsun rahatlatmıştı.
Tanrım sen beni pis düşüncelerimden koru.
Geniş ellerini bileklerime yerleştirdi ve çekici kaldırmamı sağladı. "Şimdi içinden geldiği gibi vur, sert olsun." Dişlerini sıkarak konuşmuştu. Gözlerimi kapattım ve var gücümle vurdum. "İştebenim kızım." Fısıldamasını yok saymaya çalışsam da olmadı. Böyle demesi kanımı dondurmuştu.
"Gayet iyi gidiyorsun Violent." Ve sessizce uzaklaştı. Üzerimde bıraktığı his tarif edilemezdi. Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum. Korkmam gerekiyordu, korkmalıydım. Ama korkmuyordum.
İstiyordum.
Bu düşünceyi kafamı iki yana sallayarak kovdum. Gerçekten değişiyordum. Bay Irwin'e kesinlikle uyuz oluyordum. O resmi çizmek için gece boyu uğraşmıştım ve yeterli bulmamıştı. Bu affedilemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
art teacher // irwin
FanfictionSiyah dar kot pantolonu, siyah ceketiyle ve siyah botlarıyla çok... ilginçti. Dışarıda güneş olmamasına rağmen siyah güneş gözlüğü vardı. Uzun ve dalgalı saçları kafasına taktığı siyah şapkayla bütünleştirmiş gibiydi. Kalçasını öğretmen masasına day...