HARUKİ VE BEN

2 0 0
                                    

Okuduğun kitapla birlikte ruh halinde değişir mi? Benim değişir...Nisan ayı boyunca Pucca'nın kitaplarının hepsini okudum. Çılgın bir ruha büründüm. Sanki her an bir yaramazlık yapıp ortalığı karıştıracakmışım gibi bir his vardı içimde. Sonra 5. Kittap bitti ve dün Haruki Murakami'nin 'Koşmasaydım Yazamazdım' isimli kitabını okumaya başladım. Aman Tanrım ruhum bir anda o muzur, o asi çocuk modundan çıktı ve hayatından keyif alan olgun bir yazara dönüştü. Kendime sevecen ve objektif bir gözle bakmaya başladım. Haruki'yle ne çok ortak noktamız vardı. O koşmasaydı yazamazdı ben de yoga yapmasaydım tekrar yazıya dönemezdim.

Ben yazıya ilk çocuk edebiyatıyla başladım. İlk kitabımla bir ödül kazandım, sonra da bütün ilham perilerim gitti. Yazmak için zorladım kendimi ama o ilk kitap gibi olmadı. Neden mi olmadı? Çünkü o kitabı aşkla yazmıştım. Aşkın ışığının sıcaklığını hisseden kör bir yüreğin çırpınışıydı kitap. Aynı zamanlarda yogaya başladım ve kendimi keşfetmek daha cazip geldi. İnsan herşeyi aynı anda yapamıyor. Hem çalış, hem yoga eğitimi al , hem de kitap yaz olmadı. Yoga vesilesiyle Mevlana'yla buluştum. Yurtdışında aldığım eğitimlerde Mevlana'nın sözlerinden alıntılar kullanılıyordu hep. Tasavvufu yaşam biçimi haline getirmiş bir gruba yoga dersleri verirken aslında bütün yolların aynı olduğunu gördüm. Bu çok büyüleyiciydi.

Sekiz senenin sonunda bir kalbimin olduğunu anladım. Kendimi sevmeyi öğrendim. Artık hayatın çok kolay olacağını düşünüyordum aklım sıra. Sorun bendeydi, ben düzelince evren de düzelecekti ve ben aşkı, sevgiyi buluverecektim hemen. Herkes mükemmeldi, bir ben kötüydüm. Ama artık iyiydim...

Tabi ki öyle olmadı. Bu hayatta yaşamamız gereken her neyse onu yaşıyoruz, ne eksik ne de fazla. Ve eğer almamız gereken dersi almadıysak orada takılı kalıyoruz , yani hep aynı şeyi yaşıyoruz , belki kişiler ve mekan değişiyor ama bıraktığı his hep aynı kalıyor. Bende tekrar eden durum 'Kurban' olma haliydi. Ne yaparsam yapayım haksızlığa uğruyordum, ben iyiyiydim ama insanlar, ah o insanlar...Detaya girmeye gerek yok modern kadın temalı filmlerde ve kitaplarda yeterince anlatılmış.

Anahtar kelime 'Teslimiyet'. Şu ana kadar incelediğim bütün öğretilerin temeli bu gibi geliyor bana. Olan iyidir ve her ne olursa olsun onu kucakla, çünkü herşey bir sebep sonuç ilişkisi , geleceği kimse bilemez. Aslında her olan senin iyiliğin için. Büyük resmi göremediğin için şu anda iyiliğinin ne olduğunu bilemezsin. Söylemesi kolay ama iş yaşamaya gelince bazen epey zorlanıyor insan.

Örneğin iş yerinde bu sene kordinatör tarafından bana ciddi bir haksızlık yapıldığına şahit oldum. Bunu defalarca dile getirmeme ragmen aynı tutum ve tavırlar sürdü. İyi niyet ve nezaket stoklarımın hepsini bitirdim. Mesele çok çalışmak değildi. İşimi her zaman çok severek yaptım ve bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Ama haksızlığa uğradım hissi beni çıldırttı. Arkadaşlarını rahat ettirmek için beni harcamıştı. Benim iyi niyetim ve çalışmaktan keyif almam bana adaletsizlik olarak dönmüştü. İçim içimi yedi. Kurban olmuştum yine...

Aslında kordinatörün bana istediğim programı vermemesi benim hayrıma işliyordu. Ücreti iyi olan akşam derslerini başkasına vermişti. Benim o akşam dersleri yerine yoga kursum açıldı. İkisini aynı anda hayatta yürütemezdim. Gündüz çok ders verdiği için ekonomime katkısı oldu. Kısacası herşey kazançlı çıktım.

Ben yine de kızıyordum. En sonunda kordinatöre patladım. Tabi ki o hiç umursamadı bile. Üstüne üstlük bana daha çok ders vermeye kalktı. Bu sefer başaramadı. Ama bende ipler iyice koptu ve herkese onu şikayet etmeye başladım. Şikayet ettikçe rahatladım. Ve sonra süpriz bir durum oldu. İdare beni Fransa'ya yolladı bir proje için. Ve üstüme yığılan tüm o dersleri kordinatörün arkadaşları paylaştı.

Bu düzeni kim sağladı net bir isim veremiyorum? Allah, ilahi adalet, evren, bütünsellik...Ama her neyse gerçekten iyi işliyordu. Ama ben nerede hata yaptığımı biliyorum. Ben düzenin matematiğini kendime göre yorumlamıştım. Ben iyi bir insandım. Iyi olmak için çok uğraşmıştım.Uğraşırken kendimi insanlardan çok soyutlamıştım. Nedense benim dışımdaki herkesin mükemmel olduğunu düşünüyordum. O zaman onlar yanlış yapamazlardı. Şu anda yazdıklarıma gülüyorum. O zamanlar ki küçük, saf çocuğu sevgiyle kucaklıyorum. "Yok böyle bir dünya bebeğim."

Artık biliyorum her an herşey olabilir ve kimse mükemmel değil. Önemli olan kendini bilmek. Kendini doğru zaman ve yerde net bir şekilde ifade edebilmek. Bana haksızlık yapıldığını ilk düşündüğüm anda kibarca kendimi ifade etseydim belki bunların hiçbiri yaşanmazdı. Ama belki de yoga sınıflarım açılmamış ve Fransa'ya gitmemişte olurdum. Her neyse olan iyidir. Rahat olmak lazım.

İkili ilişkilerde de hep karşımdakini mükemmel gördüm. Sonra hayal kırıklığına uğradım ve kızdım. Aynen koordinatörle olan ilişki gibiydi aslında. Teslim olmak ne kadar zor. Herşey olup biterken kollarını iki yana açıp 'Ne olursan ol ama ol' demek hayata ne büyük bir erdem. Ama biliyorum git gide o noktaya daha çok yaklaşıyorum. Yaklaştıkça huzurum artıyor. Huzurum arttıkça daha istikrarlı olıyorum. Duygusal hezeyanlarım beni oradan oraya sürüklemiyor. İşte o zaman da evde oturup dingin dingin yazabiliyorum. Olan iyidir. Huzur iyidir. Yoga iyidir.

Peki ya ikili ilişkiler, peki ya aşk, tutku bu da yogayla olabilir mi? Geçen hafta sonu yoga hocam İtalya'dan geldi. Hafta sonu bir çalışma yaptı. İkinci günün konusu tantraydı. Hocanın şu sözü beni çok etkiledi : "Yoga yaptığınızda huzuru bulursunuz, tantradaysa o huzur sevgiye dönüşür.". Tantra karşındaki kişinin enerjisini hissetmekle ilgili ,her neyse koşulsuz kabul etmek. Çünkü o enerji sensin, karşındaki senin aynan. Aslında bu da bir teslimiyet, karşındakine teslim oluyorsun, o da sana oluyor ve bütünlük oluşuyor.

Acaba bir gün tantra yapmasaydım hayat arkadaşımla bu kadar güçlü bağlara sahip olamazdım diyebilecek miyim?

Not: Tantra genel anlamda düşünüldüğü gibi cinsel pozisyonlar değildir. Cinsel enerji çok kuvvetli bir enerjidir. Tantra bu enerjinin etkin bir biçimde kullanılmasıdır. Tantra yaptık derken etten bahsetmiyorum. Cinselliğe çok yakın fakat aynı zamanda da fersah fersah uzak bir histir anlatmak istediğim.



Seni Mağaranın Önünde BekliyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin