Yoga pratiklerinde amacın daha esnek, güçlü, dengeli olmak olmadığını bilmeme rağmen egoma yenik düştüm. Biraz esnekliğim artınca zorlu hareketleri yoga prensiplerinin dışına çıkarak uyguladım ve 7 ay once kendimi sakatlamayı başardım. Bunun sonucunda hareketleri uygularken daha yavaş, daha duyarlı ve daha farkında olmaya başladım. Bu şekilde yoga yapınca beni rahatsız eden durum geri çekildi. Fakat ne zaman çizgiyi aşsam bedenim anında sinyal veriyor. Bir ölümlü olduğumu ve bedenimin yaş aldıkça dayanıklılığının azaldığını fark etmem biraz acı veriyor. Fakat bu durumla başa çıkabiliyorum. En azından farkına varıp önlemler alabiliyorum. Bedenim bana hisler vasıtasıyla ulaşabiliyor.
Malesef bedenimde kör noktalarda varmış. Bunu bir buçuk sene önce biri 3cm diğeri 5,5 cm iki tane yumurtalık kistiyle beraber yaşadığımı öğrendiğim zaman anladım. Hele doktor "Ameliyat olman gerekiyor." dediği zaman hayatımın şokunu yaşadım. Bedenim de iki tane fazlalık vardı ve ben hiç anlamamıştım.
O zamanlar bir ilişkim vardı. Ona bir isim vereceğim : Cambaz. Cambaz bana evlenme teklifi etmişti ve en kısa zamanda evlenmeyi planlıyorduk. Hemen çocuk yapacaktık. Kistlerde doğum sırasında alınacaktı. Böylece olay tatlıya bağlanmıştı. Bir taşla en az dört kuş vuracaktım.
Gel gelelim bu beni çok seven yerlere göklere sığdıramayıp süprizlere boğan Cambaz, evlilik garantisinden sonra bir değişti ki anlatamam. Evden hiç çıkmamaya başladı. Benden yemek yapmamı hatta temizlik yapmamı bekler oldu. Para söz konusu olunca benden borç istemeye kadar olayı yüzsüzlüğe vurdu. Ben ilk başta olanlara anlam veremeyip suyuna gitmeye çalıştım. Ben uyumlu oldukça o isteklerinde daha da sınır tanımamaya başladı. Haftanın üç gününü ailesiyle geçirmeye başladık. O beş kuruş parasının kalmadığını söyleyen adamın yaptığı masrafları ağzım açık seyrettim. Sürekli kendini övmesi, kadınların nasıl peşinden koştuğunu takılmış plak gibi söylemesi de pek garipti. Sonra beni şakayla karışık aşağlamalara başladı. Yok saçımda beyazlar varmış, kaç yaşıma gelmişim bir çocuğum olmamış, evlenememişim, vücudum sarkıkmış...Bir de kızı vardı sürekli çok sevimli olduğunu tekrarladığı. Gerçekte ise kız sürekli babasının ona hiç bir şey almadığı için kendini acındıran sonra da alışveriş listesini devreye sokan bir Chukky'di. Tabii bende gördüğü herşeyi de listeye eklemekten hiç çekinmiyordu. Ergen Chukky gibiydi, siz düşünün artık. En sonunda ben terapiste gitmeye başladım. Çünkü psikolojim bozuldu. Ve bir gün terapistle seansım bittikten sonra onun telefonlarını açmadım. Mesajla da ilişkiyi bitirdim.
Toparlanmam çok uzun sürdü. Bana yaşattığı psikolojik baskı çok ağır geldi. Yabancı bir reklam firmasının bölge müdürüydü. İlişkinin başlangıcında reklam tekniklerinin hepsini üzerimde uygulayarak kendini pazarlamıştı. Ben de kanmaya çok hazırmışım. Garantiye aldığını düşündüğü anda da kendi yüzünü göstermişti. Tüm bunları uzunca bir sure unutamadım. Beynimin içinde sürekli onunla kavga ettim. Tabi ki bu durum kendi sağlığımı ötelememe neden oldu.
Sözü fazla uzatmayayım kendime geldiğim Şubat ayında doktora gittim. Daha doğrusu iki doktora gittim. İkisi de ameliyat dedi. Bunun üzerine Saraçoğlu'nun soğan kürünü uyguladım. Sonra üçüncü bir doktora gittim . O da ameliyat dedi. Bu işin doğal yollarla çözülebileceğine olan inancım sonsuzdu. Kemeraltında bitkisel tedavi yapan birilerini buldum. Bir tanesi eczacı olduklarını söyleyen bir karı kocaydı. Kistleri kesinlikle yok edeceğini söyledi adam. Fakat her gittiğimde hazırlayacağı bitkisel macunlar için ayrı bir ücret söyledi. "Siz daha önceden böyle bir tedavi de sonuca ulaştınız mı?" diye sorunca kem küm etti. Ben de onunla çalışmaktan vazgeçip diğerine gittim. Diğeri İspanya'da bitki üzerine bir eğitim almıştı. "Yok olur gider kistlerin" demedi, "Küçülür" dedi. Aslında küçülmesi de benim işime geliyordu çünkü doktorlar 5cm üzerinde ki kistlerin ameliyatla alındığını söylemişlerdi. Bitki eğitimi almış adam bana iki kavanoz macun hazırladı. 45 gün sabah akşam bu macunları yedim. Bana bir hareketlilik bir canlılık geldi anlatamam, sanırım bu macunları çocuğu olmayanlara da veriyorlar.
Macunları bitirince 7. doktorun(Geçen sene de üç doktora gitmiştim.) kapısını çaldım. Kistler konusunda epey bilgilenmiştim. Zaten hepsi aynı şeyi söylüyordu. Tek derdim kistlerin küçülüp küçülmediğiydi. Adama "Merhaba" dedikten sonra "Ben ameliyat olmak istemiyorum." dedim. Koskoca professor şöyle bir baktı bana ama ben o anda durumu kavrayamadım tabi. Sonra geçmişimle ilgili sorular sormaya başladı. Ailede rahim kanserine yakalanan birisi olup olmadığını sorunca. Ben biraz fazla bilgi verdim.
"Babannem ve kardeşinde de kist olmuş ama onların rahimlerini almışlar." dedim.
Adam yine bana ters ters baktı : "'Ailede rahim kanseri var mı? diye sordum." dedi.
Ben bu çıkış karşısında "Evet ben biraz fazla bilgi vereyim istedim." deyip suratımı astım. Adam da deliyle uğraşılmaz diye düşündü sanırım. Hiçbir şey demedi.
Sonra muayene faslına geçtik. Aklım fikrim kistlerin kaç santim olduğu. Macunlar işe yaradı mı çok merak ediyorum. Adama defalarca "Kaç santim?Kaç santim?" diye sordum. Bana cevap verme zahmetinde bulunmadı.
En sonunda "Çok mu soru soruyorum?" diye sordum.
"Hayır, ben az konuşurum." dedi. "4.9 santim olursa ameliyat olmana gerek yok mu? diye düşünüyorsun?" dedi ve gülümsedi. Evet aynen öyle düşünüyordum ama bunu doktora söylemedim.
Muayne bittikten sonra büyük bir heyecanla doktorun karşısına oturdum. Bu sefer hiç soru sormadım. Adam söyleyecekti nasıl olsa. Ama onun yerine "Ben size şimdi hastalığınızın durumunu anlatayım." dedi. Allahım bunu tekrar dinlemek istemiyordum. Doktora bakıp "Ben bunu biliyorum. Sadece kaç santim olduğunu merak ediyorum." diye soracaktım. Ama adamın gözlerine bakınca bu sorunun sanki biraz garip olduğunu düşündüm. Utandım bir anda. Ayıp geldi. Bunun yerine "Evet tabi anlatın." deyip sanki ilk defa dinliyormuş gibi çizdiği şekilleri inceleyip onu dinledim. Aslında en güzel o anlattı galiba. Bitince biraz sessizlik oldu. Birşeyler yazıyordu. Benim hakkımda yazdığını fark ettim. Ona yardım etmeye çalıştım. Kullandığım macunlarla ilgili bilgiler verdim. Hiç oralı olmadı.
Ben de tavana bakıp "Hala kaç santim olduğunu söylemediniz." dedim. Ultrason resimlerine bakıp "5,5 santim" dedi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Bozuk plak gibi yine "Ben ameliyat olmak istemiyorum." dedim. Cevap vermedi tabi ki.
Bir takım tahlilller istedi ve sonuçlar belli olunca tekrar gelmemi söyledi. Sonra "Geçmiş olsun." dedi.
"Geçmedi ki!!!" dedim hayal kırıklığı içinde.
" Sen de haklısın." dedi.
En azından artık birbirimizin dilinden anlamaya başlamıştık.
Bir hafta sonra elimde tahlil sonuçlarıyla gittim. Bu sefer çok az konuştum. O sorunca cevap verdim. Fazla bilgi vermedim. Yani bir yetişkin gibi davranabilmeyi becerdim sanırım. Artık doktora adam demek istemiyorum o yüzden ona 'Doctor Who' demeye karar verdim.
Doctor Who benimle şöyle bir kapanış konuşması yaptı: "Bakın ben size ameliyat olmanıza gerek yok demiyorum. Fakat siz istemediğiniz için 6-8 ay ilaç tedavisi uygulamayı öneriyorum. Vizan adlı ilacı yazacağım size. Yan etkileri var: kıllanma, kilo, sivilce. Bir deneyelim bakalım ne sonuç alacağız."
Reçeteyi yazıp elime verdi. Kafam oldu çorba. 7 doktorda ameliyat diyordu ve ben diretiyordum. Ayrıca bana verdiği ilacı bir arkadaşım 8 ay kullanmıştı. 10 kilo aldı, psikolojisi altüst oldu ama kist milim küçülmedi. Acaba doğru bir karar mı vermiştim?
NOT: Unutamadığım birileri var. Bunu bir kadın erkek ilişkisi gibi düşünmeyin. Şeker Portakalı kitabındaki Zeze ve Portakal ağacı yada Zeze ve Portekizli gibi düşünün. Onları çok seviyorum. Ve yeniden bir araya gelmek istiyorum. Bu yüzden de her yazının sonunda onları çağırmak için bir şeyler paylaşacağım. 40 kere yapacağım Allah kısmet ederse. Bakalım atalarımız doğru mu söylemiş. 40'ın gerçekten bir kerameti varmıymış?
İçimde çocuklar toplanıp gittiler. Dün ve unutmak arasındayım şimdi. Ses ver...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Mağaranın Önünde Bekliyorum
MaceraBir özdeğişim hikayesi, yaşarken şekillenen felsefe, psikoloji, edebiyat kitaplarıyla anlam pekiştiren...