"Sizin ahlakınız benim ahlakım değildir.
Vicdanınız da benim vicdanım değildir.
Albert Camus"
"Melike Hanım!!!Uyanın Melike Hanımm!!!"
Duyduğum sesle yavaş yavaş gözlerimi araladım. Sanki bu andan önce yaşamamış gibiydim. Cennet böyle bir yer olamayacağına göre ölmemiştim. Hemşire sağ kolumu tuttu.
"Damarlar belli değil." Alt dudağını öne doğru büktü. Elimin üzerindeki damara birşey takıp serumu bağladı ve gitti.
Sağ tarafımdaki kadın "Benim yumurtalıklarımı aldılar." dedi.
Sol tarafımda ki kadın "Benim rahmimi, yumurtalıklarımı, ne varsa aldılar." dedi.
En köşede yatan hastanın yanına doktor geldi. Rahmini ve yumurtalıklarını aldıklarını söyledi.
Peki ya ben?
Cingöz ve arkadaşı belirdi iki yanımda, melek gibi görünüyorlardı. Gülümsedim. Cingöz hemen fotoğrafımı çekti..
"Yumurtalıklarımı aldılar mı?" sordum.
"Doktor gelince söyler." dediler ve gittiler.(Bakınız Not1,önemli:)))
Midem acı acı bulanmaya başladı. Bir başka hemşire gelip kalçamdan iğne yaptı. Doktor Who geleceğim demişti, ama niye gecikti, unuttu mu? Yanımdaki kadınlar sürekli konuşuyorlar, ameliyatlarından bahsediyorlar. Sesleri beynimin içinde büyüyor, işkence gibi, dayanamayıp uyardım. Gözüm sürekli kapıda. Elim ağrıyor.
Doktor Who kapıdan içeri girer girmez gözgöze geldik. Ameliyat başarılı geçmişti anladım. Herşeyim yerindeydi.
Derin bir uykuya daldım. Bunu da atlatmış sayılırdım.
Gözlerimi tekrar açtığımda hemşireyle göz gözeydik.
"Melike Hanım, sizi biraz yürütmemiz gerekiyor." dedi.
Zorlanmadan kalkıp yürüdüm ve tekrar yattım.
Sağ tarafımdaki kadın "Nasılsın?" dedi.
"İyiyim, siz?"
"Ağrım var biraz. Siz ayağa kalkınca farkettim, ne kadar uzun boylu ve incesiniz. Çalışıyor musunuz?"
"Evet, eğitimciyim."
"Hem iyi bir işiniz var, hem de güzelsiniz."
"Teşekkür ederim. Siz çalışıyor musunuz? "
"Hayır, iki çocuğum var onlara bakıyorum."
"Ne güzel herşeye vakit ayırabiliyorsunuzdur."
"Ya sormayın...Yaşınız kaç?"
"41"
"İnanamıyorum siz benle aynı yaşta olamazsınız. Niye böyle görünüyorsunuz?"
"İzninizle çok uykum geldi."
Hastaneye yattığımdan beri kendimi Kırmızı Başlıklı Kız gibi hissediyorum. Sanki bu kadınlar bana kurt gibi usul usul yaklaşıyorlar, güzel sözler söylüyorlar sonra yemeye çalışıyorlar. Ben de insanım sürekli aynı replikleri tekrarlamaktan bıktım. Biraz daha sürerse ben de onların gerçekliğine kapılacağım ve komplekse gireceğim. Allahım sen yardım et.
Sabah annem yoğun bakım odasının içine "Melike, Melike " diye seslenerek girdi. Yanıma geldi.
"İyi misin?"
"Evet, sen nasıl girebildin ki içeri?"
"Kaçtım içeri."
Hemşire arkandan seslendi "Evet o zaman nasıl kaçtıysanız içeri öyle dışarı çıkıyorsunuz."
Annem çok mutluydu, tıpış tıpış gitti.
Yoğun bakımdan çıkıp odama gelince pencereden ağaçları görmek bana çok iyi geldi. Teyzemler, kuzenim, arkadaşlarım, ağabeyim ve nişanlısı beni hiç yalnız bırakmadılar. Gerçekten sevildiğimi hissettim . Hastanede ki son günümü Aret Vartanyan'ın 'Gitme Zamanı' isimli son kitabını okuyarak tamamlamayı düşünüyordum. Fakat kitap benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Ben Aret Vartanyan'ın 'Sen ve Ben' adlı kitabını okuyunca 'Önce Bana Sor'sitesini kurmayı düşündüm. 'Sen ve Ben' edebi yönden doyurucu bir kitap değildi ama içinde derin bir samimiyet vardı. Ve bu beni yürekten etkilemişti. Bu hisle diğer kitaplarını da okudum ama samimiyet gitgide azaldı. Bu kitap garip bir şey olmuş. Sanki Elif Şafak'ın 'Aşk' adlı kitabında yapmak istediğini gerçekleştirmek istemiş. Yani bir yandan kurguyu anlatırken bir yandan felsefeyi harmanlamak. 'Aşk'ın da kurgusu kötüydü ama felsefi taraftaki konunun popüler olması ve iyi öykülenmiş olması kitabı okutturuyordu. 'Gitme Zamanı'nda felsefi bölümler çok karışık ve bölümler arasında bağlar iyi kurgulanmamış. Sanki atölye çalışmalarında "Bakın son yazdığım kitapta şu sayfada bu konudan bahsettim." demek için yazılmış bir referans kitabı. Hayal kırıklığım hediye gelen 'Küçük Prens' kitabıyla dağıldı gitti. Başucu kitabım, burada da beni bulmuştu işte.
Annem koridorda ki diğer hastalarla muhabbet etmeyi kesti. Sadece kadınların bulunduğu bu katta bir erkek hasta gelmiş. Diğer hastalarda gidip gidip adamın kapısından içeriye bakıp gülüşüyorlarmış. Annem de sebebini sormuş. Erkek hasta cinsiyet değiştirme ameliyatı için gelmiş. Annem de kızmış kadınlara içten içe.
Gerçekten de bunda gülünecek alay konusu yapılacak ne var acaba? Acaba bu adam seçim şansı olsaydı böyle bir tercih yapar mıydı? Doğası farklı ve o doğrultu da yaşamak için bu ameliyatı göze alıyor. Diğer yandan ameliyat çok başarılı geçse bile sonrasında onu çok zor bir yaşam bekliyor. Kabul görülmesinin çok zor olduğu bir toplumda var olmaya çalışacak. Bir nevi Don Kişot...
Türkiye Allah'a inanan,islam dinini kabul etmiş, inancı kuvvetli bir toplum. O zaman nasıl Allah'ın yarattığını, Allah'tan geleni yargılayabiliyor? Biz kimiz ki bize benzemeyeni eleştirebilelim? Herkes kendi önüne baksa, kendi hayatına çeki düzen verse daha iyi olmaz mı? Daha güzel, daha homojen bir toplum olmaz mıyız? Ama hep diğerleri var, hep elalem var. Ve nedense diğerleri ve elalem kötü gününde hiç ortada olmuyorlar. İyi gününde de seni acımasızca eleştirmekten, kötülemekten geri durmuyorlar...
Doktor Who geldi. Ameliyat yaralarını kontrol etti. Gülümsüyor artık. Yarın hastaneden ayrılıyorum. Altı hafta boyunca yoga, yüzme, ağır kaldırma yok. Bol dinlenme var.
NOT3: Bazen beklemek zor geliyor. Aslında beklediğin her neyse anlamını kaybediyor ve sadece beklemek eylemi kalıyor. Bu aralar öyleyim. Belki de bu aralar bir araya gelme umudumu yitirdim.
NOT1: Tek okuyucum olduğunu düşündüğüm Cingöz beni mesaj yağmuruna tuttu az önce. Yoğun bakımda olanları yanlış aktarmışım. Okuyucunun gerçekleri bilmeye hakkı varmış. Bu yüzden onun versiyonunu da anlatıyorum. Bence rolünü arttırmaya çalışıyor ama olsun artık o kadar.(hahahahaha:)
Yoğun bakımda Cingöz ve arkadaşına "Yumurtalıklarım alındı mı?" diye defalarca sordum. Çok kaygılı ve gergindim. Onlarda benim dosyama baktılar. Tam o sırada asistan bayan doktor geldi. Doktor sadece kistlerimin alındığını söyledi. Rahatladım. Cingöz terliklerimin olmadığını farketti. Hemen ameliyathaneye gidip terliklerimi getirdi. Sonra da uyudum. Muhtemelen uyuyunca da bu bölümü unuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Mağaranın Önünde Bekliyorum
Phiêu lưuBir özdeğişim hikayesi, yaşarken şekillenen felsefe, psikoloji, edebiyat kitaplarıyla anlam pekiştiren...