Çocukluğumu ve ilk gençlik yıllarımı geçirdiğim evimdeyim. At kestanesi ağaçlarına bakan penceremden dışarıyı seyrediyorum. Bir anda içimden dalga sörfü yapmak geliyor. Sörf tahtamı alıp balkona çıkıyorum. Tahtanın üstüne çıkıp dikiliyorum. Ve sonra havalanmaya başlıyorum. Ayaklarımla tahtayı kontrol ederken kollarımı da iki yana açıp rüzgarın gücüyle sörf tahtasına yön veriyorum. Uçuyorum...Kayalık sarp tepelerden geçiyorum, ormanın üstünden ilerliyorum. Hiç korkmuyorum, geride bıraktıklarım umurumda bile değil. Aşağıda masmavi deniz, üstümde güneş. Uzaklaşıyorum ve içimde kelebekler uçuşuyor. Yavaş yavaş alçalmaya başlıyorum ve bir dağın eteklerindeki kumsala iniyorum. Oradaki insanlarla tanışıyorum, kaynaşıyorum, gülüp eğleniyorum. Hava kararıyor ve herkes yavaş yavaş gidiyor. Sörf tahtamın üstüne çıkıyorum. Ama bu sefer havalanamıyorum. Geri dönemiyorum. Çevremdekilerden yardım istiyorum. Herkes kendi derdinde beni kimse önemsemiyor. Alacakaranlıkta kalıyorum.
"Hayır mıdır şer midir?" dedim gözlerimi açar açmaz. Çok rüya görürüm ve bazıları içinde gizli mesajlar taşır . Bu da onlardan birine benziyor. Eğitimsiz zihnim bir sürü felaket senaryosu ürettiyor:
"Yoksa iş yerinde bir takım problemler mi yaşayacağım?"
"Dost kazığı mı ? Aman yarabbim!!!"
"Sağlık problemi mi? Kistlerim, ameliyat?"
"Ailem , aman Tanrım ailem ; iyiler mi?"
Biraz içim karardı...Üzüldüm geleceğim için. Üzülmek zihnin yarattığı bir oyun değil miydi? Ve öz sorgulama başlar:
"Bir dakika bu rüya gerçekten kötü mü? Yani uçuyorsun ve bilmediğin yerlere gidiyorsun ve keyfin gayet yerinde. Burada tek olumsuz diye isimlendirilebilecek durum hiç bimediğin bir yerde olman – çok güzel ve huzurlu bir yer. Ve burada hiç kimseyi tanımadığın gibi yakınlarına da ulaşabilme olanağının olmaması. Bu gerçekten kötü mü yorumlanmalı? Yeni bir başlangıç diye göremez miyiz? Hayırdır inşallah!!!"
Şu anda Çeşme'de üç arkadaşımla havalı bir beachde, çevremdeki yakışıklı ve kaslı erkeklere bakmak yerine sana yazıyorum. Genelde yaz sezonunu emeklilerin gittiği bir sahil kasabasında açarım. Çünkü annem babam oralı, evimiz var . Son bir kaç yıldır orası pek bir keyifsiz. Bütün herkes evlendi, çoluk çocuğa karıştı, muhabbetler hep aynı. Bi de daha önceden yanıma yaklaşmaya cesaret edemeyen adamlar peşimde dolanır oldu. Sanırım zihin şöyle işliyor : "Eee artık 40 yaşına geldi, bana da 'Hayır' derse evde kalacak." . Hiç evlenme derdinde değilim, içime sinmeyen peri padişahının oğlu olsa yine hayır derim. Ama gel de anlat. Ne sanıyorlarsa artık kendilerini. Bu arada bu küçük emekli kasabasına bir isim versem iyi olur: Ab-ı Hayal.
Çeşme'de sosyetik bir beach club'da sana yazıyor olmamın gördüğüm rüyayla ne alakası mı var? Birincisi buraya cep telefonsuz geldim. Çünkü iki gün once telefonum tuvalete düştü. Tuvaletin suyu temizdi ama telefonun ekranı karardı. Eve gidince bir kabın içine pirinç doldurup telefonu da içine gömdüm. Hava almaması gerektiği için ağzını da sımsıkı kapattım. En az iki gün bu şekilde kalması gerektiği için telefonu evde bırakmak zorunda kaldım. Hiç kimsenin numarası da ezberimde değil. Arkadaşlarımı saymazsak hiç kimseyle iletişime geçebilme ihtimalim yok. Denizin kıyısındayım. Çevremde epey kalabalık ama ben senden başkasını görmüyorum.
Galiba rüyadan bir anlam çıkarmak için çok zorluyorum. İçimdeki küçük çocuk bu tür oyunlara bayılıyor...
Mucizelere inanır mısın?
Ben bilmiyorum. Bu soruyu bir kaç sene önce sorsaydın 'Evet' derdim. 10 sene once sorsaydın, büyük bir heyecanla "Evet" derdim. Zaten yogaya da böyle başlamıştım. Etrafta bir çakra muhabbetti vardı, Himalayalarda bir dağda tek başına yaşayan bir ermişten ders aldığını söyleyen bir adamın peşine takıldım. Beyazlar içinde yoga yapıp durduk. Çakralar açıldı mı mucizeler yağacaktı. Karmalarımız temizleniyordu, hem bu adamın üstün güçleri vardı, biz hazır olunca açcaktı işte çakraları. Gelsin doğaüstü güçler, hayatımın aşkı, para pul falan filan...
Biraz o grupla vakit geçirince, söylenenlerle yapılanlar arasındaki büyük uçurumu fark edince, sorgulayınca ve sorunca beni oy birliğiyle gruptan attılar. Ben de hocaya aynen şöyle dedim: "Eğer karma dediğiniz şey gerçekse, bana bu yapılan haksızlığı elbet anlayacaksınız.". Geçen sene adam gaztelere düştü, bir sürü yüz kızartıcı işler, dolaplar. Benim hiç haberim yoktu. Allah beni korumuş meğersem o zamanlar.
Fakat o zaman çok üzüldüm. Sebebini anlayamadım. İnadım inat ben o çakraları açacaktım. Bir üstat araştırmasına giriştim ve şu andaki hocama ulaştım. Yurtdışlarına gittim. İlk gidişim büyük bir hayal kırıklığı oldu. Adam bize sürekli "Niye buraya geldiniz?" diyordu. Onun bize aktaracaklarını biz kendimiz de öğrenebilirmişiz. Hem mucize falan diye de bir şey yokmuş. Hayatımız olduğu gibi çok güzelmiş. Böyle şeyler söyleyip durdu. Kısıtlı gelirimle bir sürü para vermiştim devam etmekten başka çarem de yoktu. Belki bir şeyler öğrenirim diye devam ettim ilk sene. İkinci sene bu kadar çalıştım bari devamını getireyim diye gittim. Ve üç senenin sonunda gördüm ki olan iyidir. Aslında tam aradığım yere gitmişim.
Evet olan gerçekten iyi ama beklenmedik süprizler olsa ve ben şaşırıp mutlu olsam , çok mu şey istiyorum?
Belki de...
Tekrar rüyaya dönersek, dönmemek daha iyi galiba...
En iyisi kafamı kaldırıp biraz çevreye bakınmam. Kızlara bakınca suya dayanıklı makyaj ürünlerinin satılma nedenini anlıyorum. Hatunlar baloya gider gibi süslenmiş. Ben de bugün oldukça paçozum. Pembe bir sort ve sarı bluzümle halk pazarına gider gibiyim. Hele yüzümde ki sivilcelerim akıllara durgunluk getirir cinsten. Bu yaşta ne sivilcesi mi? Çok hassas bir cildim var. Güneşten lekelenmeye çok elverişli. Bu yüzden bol bol güneş kremi sürüyorum. Güneş kremi de cildime çok yağlı geliyor. Böylece yüzümde patır patır sivilceler patlıyor. Ayrıca dermatoluğun dediğine göre heyecanlanıp üzüldüğümde falan yağ bezlerim çok çalışıyormuş bu da yüzümde sivilce çıkarıyormuş. İşte durum bundan ibaret. Ben ilkokuldayken Ayşegül kitap serisi vardı. Ayşegül Tatilde, Ayşegül Okulda, Ayşegül Kampta...Bayıla bayıla okurdum. Ayşegül serisinin 40 yaş versiyonu olsa aynen benim gibi olurdu herhalde. Ve kitabın adı da: Ayşegül Büyümek İstemiyor. Bir sonraki serinin adı: Ayşegül Kocadı Ama Sivilceleri Hala Yerinde.
Ben konuyu fazla uzatmayayım. Yazı bütünlüğü olsun diye de derleyeyim toparlayayım. Rüyada da olsa uçmak güzeldi. Hele sörf tahtasının üzerinde bulutlarla yarışmak apayrı bir keyifti. Teşekkürler evren bu güzel rüya için. Rüya da geri dönemedim ama bazen geri dönememek iyidir. Alışkanlıklarından kurtarır seni. Ezber bozdurur. Ben yenilik sevirim. Cesurumdur. Çeşme'de güzeldi. Ayşegül serisi de o dönem için iyiydi.☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Mağaranın Önünde Bekliyorum
PrzygodoweBir özdeğişim hikayesi, yaşarken şekillenen felsefe, psikoloji, edebiyat kitaplarıyla anlam pekiştiren...