#1

4 1 0
                                    

Her zaman gittiğim aile restoranına gittim. Mercimek çorbası ;en bir sevdiğim .kırmızı beyaz kareli masa örtüleri( başka ne olabilirdi ki ?), sıcak aile ortamı( ne demezsin)  ,sahip olmadığım olamadığım. Sürekli oturduğum , hatta artık kanıksadığım cam kenarında ki masaya oturdum . Mekanın sahipleri evli bir çift hem de 25 yıldır ezgi ve ahmet bilmem ne , lokantaya ( ya da restoran mı demeliyim , kulağa daha modern geliyor !)da kendi isimlerini verdikleri için anca isimlerini hatırlıyorum . Anlayamıyorum ,bu insanlar nasıl bunca sene evli kalabiliyorlar ? Bu soruyu defalarca sordum kendime ve tabi evli olan tanıdıklarıma ( uzun zamandır görüşmediğim gerçeğini unutursak) onlar da benim kadar cevapsızlar. Hatta sorumu duyduklarında öyle bir ifade takınıyorlar ki ; harbi ben nasıl bunu başarıyorum  ,ifadesi yüzlerinde beliriyor . Ne kadar tezat ! Garson yanıma gelip siparişimi aldı . Tahmin edebileceğiniz üzere "mercimek çorbası "istedim. Çorbanın gelmesini beklerken ( onu bile sahiplenemiyorum, ben böyleyim işte !ölümlü olduğumu hatırladığım her an ( ki bu bir günün 1/3 'ne tekabül ediyor) sahiplenmekten vazgeçiyorum. Ne yazık ki insanlar bunu unutmuş gibi yaşıyor , bazen onlara özenmiyor değilim doğrusu. ) bak yine iştahım kaçtı ,neyse geçer birazdan. Garson yüzünde aptal bir ifadeyle getirdi çorbayı. Kolumda ki saate bakıp yemeye başladım ( bakın geçti) .

Daha iki kaşık almıştım ki çorbadan  ; hışımla içeri biri girdi . Kafamı kaldırıp bakmadım bile ,neden bakacaktım ki zaten. Üçüncü kaşığı alıcakken " biri " kolumu tutup çekti ve kaşık elimden içinde ki çorbayla tabağın içine düştü. Basıp bağıracakken Yüzüne baktım. Bembeyaz yüz, morarmış dudaklar ve  kuzguni siyah iki yandan özensizce örülmüş saçlar . Ve ceylanı andıran gözlerinde korku.

Herhangi bir tepki vermeme bir fırsat kalmadan peşinden sürüklemeye başladı beni. . Neden karşı koymadığımı bilmiyorum . Lokantanın mutfağına girdik ve ordan da mutfağın kapısından dışarı çıktık.

Duraksadığımız o anda "  sen kimsin ve ne istiyorsun?  " diye sordum . O da " beni saklaman lazım " dedi. " manyak mısın kızım ? Git başımdan " diyip içeri girecekken " lütfen , bak peşimde adamlar var " . " bundan bana ne ? "Dedim .tekrar içeri girmeye yeltendim önüme atlayıp beni durdurdu ve " sadece bu gecelik, sonra beni görmeyeceksin " .

Nedenini bilmiyorum, gerçekten, ama kabul ettim . Ona yardım etmek umrumda değil ,sadece yıllardır yaşadığım monoton hayata bir kez olsun bir renk gelicekti .ya da bunun bir önemi yoktu.
***

Onu eve götürdüm (ailemden bana kalan tek şey) . Yol boyunca sesini çıkarmadan ,aramızda ki mesafeyi koruyarak beni takip etti( gerçi koşuyorduk bu sebeple konuşması zor olurdu) sadece sıksık arkaya dönüp telaşla bakıyordu . ( çabucak gelmiştik çünkü zaten ev ile lokantanın arsında 15 dakikalık bir yol var ) Anahtarı cebimden çıkarıp kapıyı açtım ve adeta kendimi içeri attım o da tabi aynısını yaptı. Kapıyı kapatıp yukarı çıktım Fudayl ya da diğerleri evde mi diye bir bakacaktım ki ; daha merdivendeyken gelen gülme sesleri , burada olduklarını gösteriyordu.

Merdivenin hemen solunda ki kapıyı açıp içeri girdim ,hâlâ peşimden geliyordu ( başka ne yapıcaktı ?) . Kapıyı açtığımda bir an tüm ses kesildi ve yer sofrasında oturmuş çay içen ,Fudayl ,Sezgin ve Alp üçlüsü yüzlerini bana çevirip dik dik bakmaya başladılar. Birşey söylemeden geçip oturdum .kız ayakta dikiliyordu.

Sezgin atıldı , "ooo Ahmed paşa eve kız getirmeye mi başladın ? ". Sofrada ki sigara paketinden bir tane aldım ve cebimden zippoyu' çıkarıp dudaklarımın arasına sıkıştırdığım sigarayı yaktım . Bir nefes alıp ciğerlerime zehri çektikten sonra " evet , senin izinden gideyim dedim tilki  " diye  alaylı bir cevap verdim (Sezgin grubumuzun p*çi olduğundan dolayı böyle bir cevap vermiştim  Tilki ise onun lakabı)  . Ardından kıza bakıp oturmasını işaret ettim. Dediğimi yapıp karşımda  ki koltuğa oturdu.

Bu kız hiçte normal bir kız değildi . Normal bir kız dört tane erkeğin içinde tek başına olmaktan korkardı. Normal bir kız bir erkeğe ( hiç tanımadığı) kendisini evine götürmesini söylemezdi . Ve normal bir kız sorgusuz sualsiz söz dinlemezdi.

Bu şekilde hemde hiç konuşmadan yarım saat kadar geçirdik kız koltukta uyuyakaldı. O uyuyunca Fudayl " kim bu kız lan ,niye getirdin eve?"

" bilmiyorum olum" . " biz mi bilicez kardeşim ?" Araya girdi alp .

" tamam , yardıma ihtiyacı varmış bir gecelik beni saklar mısın dedi-" dedim ve Tilki sözümü kesti" sen de onu buraya getirdin, hakikaten sorunlusun " . " aman s*ktir edin kızı da ,siz neden toplandınız?" Diye sordum sanki her akşam benim evde toplanmıyor muşuz gibi. " sanki her akşam toplanmıyoruz ! Ahmed paşa İyi misin ? " alp omzumu sıkarken sordu. Ve ekledi " neyse biz kalkalım tilki beni eve atsın, artık bulaşıkları da siz halledersiniz " sırıttı . Bu Alp nam-ı diğer siber Alp . Adam her bilgisayar kurdu gibi şişe cam gözlük takıyor ve evet saf olanımız. Sanırım kısaca tanıtmadığım bir Fudayl kaldı o bizim gurubun şair'i . Radyo ve televizyon programcılığı okuyor ama şair , o da her şair gibi harcanıyor yani.

Onlar gittikten sonra sofrayı topladık . Bu sırada Şair beyle herzaman ki muhabbetimizi yapmadık tabi ki konu "kıza" geldi . Yahu ne kızdı bu ,ben bu kadar takılmadım . Ona olanı anlattım (böyleyken böyle) o da " harbi dengesizsin kardeşim " diye lafı çakıp odasına çekildi biraz yalnız kalıp efkarlanıcakmış. O da haklı  her onun yaşında ki genç sevdiğinin ölümünü izlemiyor. Çocukluğa dayanıyor bunun sevdası yıllar geçiyor ama zavallı bir türlü açılamıyor ( sanki aşka inanıyorum ! sevmekmiş aşkmış ; hepsi menfaat) ve en sonunda bu ilan-ı aşk ettikten kısa süre sonra kıza kanser teşhisi koyuyor doktorlar( zalimler ,alçaklar) derken üç ay içinde ALL'den eriyor kızcağız ( son safhadaymış teşhis konulduğunda ya da öyle birşey) ve sonunda kendi elleriyle toprağa veriyor . İşte arkadaşlar hayat bu . O çok sevdiğiniz-miz hayat bu ! (Alın başınıza çalın ulan ) .

Yukarı çıkıp kıza baktım, olduğu yerde gözleri yarı açık , boynu omzuna düşmüş bir şekilde uyuyor . Sadece bir anlığına gözlerini öyle açık görünce tırsmadım değil hani . Eğer umrumda olsaydı kızı odama kadar kucağımda taşıyıp yatağıma yatırırdım ama hakikaten ilgilenmiyorum ( her romantik türk gencinin birinci vazifesi çiğnenmiştir komutanım. Aferin evladım, otur sıfır... Yalnız komutanım burası sınıf değil siz karıştırıyorsunuz ! Sus sıfır dedim sana.) yine de üstüne bir battaniye örtmeyecek kadar insafsız değilim ( uyuyanın üstüne kar yağar derler ) . Bakın ne kadar vicdanlı bir adamım.

Düşündüğümü yapıp battaniyeyi kızın üstüne örttüm ve odama gittim . Uzun ve ilginç sayılabilecek bir günün ardından yatağıma her zamankinden daha karmaşık bir hisle uzanıyorum . Tabi uykunun geçiremeyeceği birşey olmadığını hatırlayınca bu sefer huzurla yumuyorum gözlerimi. Yoksa bu hisle ben nasıl yaşarım?

ÖLÜ BİR GENCİN ÖLÜMSÜZ HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin