Güçlü Kollar

3.7K 155 55
                                    

Her cümlenin sonu noktayla biterdi. Fakat onun hayatını anlatan cümle noktayla başlamıştı.

Kader, bazıları için kaçınılmazdır. Bazıları kendi seçimlerini yapmakta özgür değildir. Bazıları için hayat düzenlemeleri kendisi yapar. Bazılarının omuzları doğuştan yüklüdür.

Harry, sorumluluklarını bilseydi eğer hiç doğmamayı dilerdi.

Kargaşa, hasret, acı onun hayatının özetiydi. Korunması gereken hayatlar, aileler, umutlar, sevgiler vardı. Sadece sıradan olmak isterdi, olanları uzaktan seyreden biri ya da olanlardan alakası olmayan biri. Harry, hiçbir zaman güç istememişti o sadece mutluluk istemişti. Sahip olacağı bir aile sadık dostlar anne ve babasını istemişti. Ya da bir yıldız olup geceleri onlara parlamayı istemişti.

------------------

Harry, Hogwarst'ın güvenli duvarları içerisinden dışarıyı izliyordu. Saat oldukça geç olmuştu. Fakat Harry görünmezlik pelerini altında, gizlice Astronomi kulesine gitmişti. Kimsenin onu burada göremeyeceğinden emindi yine de pelerini üzerinden çıkarmamakta kararlıydı. 

Okul açıldığından beri her gece bunu tekrarlıyordu. Bir keresinde az daha okulun en korkutucu öğretmeni olan Severus Snape'e yakalanıyordu. Onu daha önce defalarca kurtaran şansı bu seferde yaver gitmişti.

Gözlerini uzun süredir takip ettiği yıldızlara çevirdi Harry. Burayı sevmesinin tek sebebi buydu. Yıldızlara daha yakın hissediyordu. Yıldızları gözlerken oldukça rahatlamış oluyordu. Geceleri pek uyuyamadığı için oldukça hasta bir görüntüye sahipti. Yıldızları izlerken yara izinde ki acının dinmesini diledi Harry. Karanlık Lord yine bir şeye sinirlenmiş olmalı diye geçirdi içinden.

Harry, yaşadıklarını düşünmeye başladı. Bu okula adımını attığı ilk yıldın beri başına gelmeyen, yaşamadığı aksyon atlatmadığı tehlike kalmamıştı. Olaylar onun için oldukça ağır bir hal almaya başlaması daha da canını yakıyordu. Kendisine bir şey olmasından korku duymuyordu ya da endişe. Onun korktuğu tek şey Lord'un sevdiklerine zarar vermesiydi. Daha ne kadar ölüme sebep olacağım dedi içinden. Daha ne kadar masum benim yüzümden ölecek. Cedric'i kaybedeli bir yıldan biraz daha çok süre geçmişti. Harry, Cedric'in bedeninin yere düşüş anını hatırladı. Voldemort ile asalarının etkileşime girdiği anda ondan cesedini babasına götürmesini istediğini hatırladı. Babasının oğlunun cansız bedenini gördüğünde ki feryadını hatırladı. Babasının erken ölümü için ilk defa minnet duydu. Biliyordu ki bu savaştan sağ çıkamayacaktı. En azından şimdi babası onun cansız bedenine sarılıp feryat edemeyecekti. Harry, ailesi yaşasa nasıl olurdu diye düşündü, trilyonuncu kez....

Gece kendini en derin sırlarla saklarken Harry üzerinden pelerini çıkartıp cebine tıkıştırdı. Boynunda ki kamerayı alıp yıldızların bir görüntüsünü çekti. Bu muggle aletini Dursleylerden yürütmüştü. İşe yarar diye içinden geçirdi. Makinenin ona sağladığı fotoğrafı alıp salladı. Çok geçmeden yıldızların görüntüsü belirdi. Tatmin olmuş bir şekilde fotoğrafı boşta olan arka cebine koydu. Pelerini tekrardan üzerine çekerek gökyüzünü seyretmeye devam etti.

------------------------

Harry, ertesi gece uzun süredir yapmadığı bir şeyi yapmıştı. Erkenden yatağına girip uyumaya yoğunlaştı. Çok geçmeden kendini uykunun tekinsiz ellerine bıraktı.

Sorunsuz geçen 1 saatlik uyku sonrasında kâbuslar yine kendilerini göstermeye başlamışlardı.

Harry, çığlık atarak yataktan fırladı. Ron hariç diğer çocuklar uyanmamıştı.

"Harry, sen iyi misin ?" Ron bir bardak su uzatırken sordu.

"Ron elinde o elinde. Lord Voldemort Sirius'u ele geçirmiş. Hemen bakanlığa gitmeliyiz."

I Can See YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin