Şömine

2.1K 115 61
                                    

Kaslı vücudunu saran siyah kumaş eşliğinde odasından çıktı Snape. Gömleğinin ilk iki düğmesini açık bırakmıştı. Bileklerini katmalış rahat ve seksi bir görünüm sağlamıştı. Sabah ki olayın etkisinden henüz çıkamamıştı. Yastığına sinen koku yüzünden kafasını toplaması zor olmuştu. Neden o bacaksızı düşünüyordu ki? Başına beladan başka bir şey getirmemiş olan bir çocukla yaşamak yeterince sinir bozucu değil miydi? Neden kendini bu derece tuhaf hissediyordu? Her zaman ki zarif ve hızlı adımlarıyla mutfağa doğru yürüdü. Mutfaktan gelen güzel kokular meraklandırmıştı. İçeriye girdiğinde beyaz gömleğin içinde yeni yeni şekillenmeye başlamış vücudun seksiliği ile karşılaştı. Karşlarını çattı. Harry Snape'in içeriye girdiğini fark edince Arkasına döndü.

"Profesör, ben bu sabah için özür dilerim. Dün gece...." Harry, sözlerine devam edemedi, gözlerinin önüne gelen görüntü nefesinin kesilmesine sebep olmuştu.

Snape, Harry'nin bu görüntüsünden dolayı teleşlanmıştı. Yavaşça yanına yaklaştı elini omzuna koydu diğer eliyle de çenesinden tutup başını kaldırdı. Gözlerinin içine baktı.

"Potter..."

Harry ne demeliydi bilmiyordu. Konuşamadı. Sustu sadece Snape'in baktıkça içinde kaybolduğu siyah gözlerine bakmayı sürdürdü. En sonunda dayanamadı Snape'in kaslı göğsüne sarıldı.

"Ölüyordun..."

Gözleri dolmuştu. Hala rüyasının etkisindeydi. Voldemort'un oyunu dedi kendi kendine. Kafayı yememi istiyor...

Snape, olayın şokunu atlatınca vücuduna sarılmış çocuğun sırtını sıvazlamaya başladı.

"Ne olduğunu anlat bana Harry..."

"Rüya gördüm yine... Yine o yılanın içindeydim. Sen... Sen uyuyordun... Sana saldırdım... Oh Snape..."

Harry en sonunda dayanamayıp ağlamaya başlamıştı. Korkuyordu. Kimsesi kalmamıştı. Yapayalnızdı. Evet, Snape korkulu rüyasıydı. Yıllardır değişmemiş bir gerçekti bu. Fakat korkuyordu. Onu kaybetmek istemiyordu. Hayır bir kişiyi daha kaybedemezdi.

"Seni.. seni kaybedemem...."

Snape ne demeliydi bilmiyordu. Göğsünde ağlayan çocuğun saçlarını okşadı.

"Karanlık Lordun oyunu... Ben buradayım. Aptal olma Harry. Odama bir yılan girse bunu hissederim."

"Ben girdiğimde hissetmedin ama..."

"Sen yılan değildin."

Harry, istemsizce güldü. Snape'in göğsünden ayrıldı.

"Üzgünüm ben... ben biliyorum. Hepsini beni kandırmak için kafayı yemem için yapıyor... Ama ben...." Gözlerini kaçırdı. Snape ortamda ki tuhaf havayı dağıtmak için masaya oturdu.

"Bunları özür dilemek için mi hazırladın?"

"Evet..."

"Aptal çocuk... Otur."

Harry masaya geçtikten sonra bir kelime daha etmemişlerdi. Sessizce yemeklerini yediler. İkisi de kafasını tabaklarından kaldıramadılar.

Nasıl böyle hissedebilirdi ki? Neden bu derece üzülüyordu. Neden korkuyordu? Neden değerli olmuştu bu adam onun için? Harry kendini suçlu hissetmeye başlamıştı. Snape ise daha iyi sayılmazdı. Endişeliydi, hem de çok endişeliydi. Çocuğu korumak zorundaydı. Bir söz vermişti. Bir sözü vardı... Onu bu şekilde görmek üzmüştü. Bir daha ağlamasını istemiyordu. Oysa gülünce ne kadar da güzel gülüyordu. Snape kafasında ki aptal diye adlandırdığı düşünceleri dağıtmaya çalıştı.

I Can See YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin