Son

1.7K 81 33
                                    


Doğuştaki o muhteşem güzellik bile
Nereden gözlersen gözle
Dolu dolu gözyaşı ile kan ile terle
Değil mi ömrüm
Ömrüm
Ömrüm
Ömrüm!

Cem Karaca - Ömrüm

*-*-*

"Biliyorlardı! İnanamıyorum, o kadar sorduğuma rağmen bana söylemediler! Bana güvenmiyorlar! Ben şimdi ne yapacağım?"

Ufak Malfoy içini çekip kütüphanenin bahçeye bakan camından dışarıyı izledi. Herkes sabah kahvaltısındayken boş olan kütüphaneye sığınmıştı. Arkasını dönüp, sırtını cama yasladı. Hermonie, uzanıp çocuğun ellerini tuttu.

"Draco, söylememelerinin sebebi olmalı. Voldemort onlara yasaklamış olabilir. Çünkü, bu gizli bir bilgi bence." Cesaret verircesine gülümseyerek devam etti; "Düşünsene şu an yoldaşlığın tümüyle Snape'e güvendiğini düşünüyor. Onun için bu çok değerli. Bunu bozmak istememiştir."

"Yine de bana söylemeleri gerekirdi. Anlamıyorsun Hermonie çok kısa bir süre içerisinde beni de ölüm yiyen yapacaklar. Bu yaz..." Malfoy ellerini tutan kızdan uzaklaştı. Gözleri boş boş raflarda gezindi. Bunu istemiyordu, o kötü birisi değildi. Kötülükle damgalanmak... Bu ona göre değildi. Fakat, ne yapabilirdi ki? Ölüm yiyen olmak istemediğini söylemek ailesinin gözünde onu bir haine çevirecekti.

Beline sarılan kolları hissedince biraz da olsa düşüncelerinden sıyrıldı. Evet, zordu fakat başaracaktı. Severus Snape bunu sevdikleri için başarabiliyorsa, o da yapardı. Kalbinin kuzeyi ona yolunda ışık tutacaktı. Buna ikisinin de inancı sonsuzdu.

*-*-*

Gözlerini her zaman olduğu gibi yeni bir güne açmanın yorgunluğuyla kaşlarını çattı Severus, yanında uzanan minik bedene baktı. Gün geçtikçe büyümüş serpilmiş yakışıklı bir çocuk olmuştu. Hayatına girmiş bütün dünyasını alt üst etmişti. Munzur gülümsemesi, masum bakışları, iyi niyetli kalbi onun olduğundan çok farklıydı. O hayat doluydu, kendisinin zamanında yaptığı kataları sırlanmak zorunda değildi Harry. Hiçbir zaman olmamıştı. Seçilmiş kişi olmayı da istememişti. Onu en iyi Snape anlardı.

Zaman onları nereye sürükleyecek bilmiyordu. Üzerindeki yaraların acısıyla sızlandı. Yattığı yataktan usulca kalkıp üzerini giyindi. Uyuyan bedene son kez bakıp onun her daim dağınık olan saçlarından öptü. Vakti yoktu, gitmeliydi. Eğer gitmezse her şey için geç kalabilirdi. Onun için geç kalabilirdi.

Okulun çocuk ruhlu zeki müdürünün yanına gittiğinde büyük bir değişiklikle karşılaşmıştı. İçeriye girer girmez burnuna sokulan limonlu şeker kâsesiyle zorunlu bir davet yoktu.

Albus Dumbledor, oldukça ciddi bir şekilde boğazını temizleyerek konuya girdi.

"Ne diyorsun Severus, Harry sence de bunu başarabilecek mi?"

"Albus, öğrendiğim kadarıyla senin sonuna az bir zaman kaldı. Bunu sen ölmeden önce başarmak zorunda. Yapacağına inanmaktan başka bir seçeneğim yok."

"Peki... Peki ya yem kim olacak?"

"Ben."

"Yapma Severus, Harry bunu kaldıramaz."

"Harry bunu kim yaparsa yapsın kaldıramaz."

Oturduğu eski sandalyeden kalkıp pencerenin yanına yaklaştı.

Gün ışığı henüz kasvetli odayı yeni yeni aydınlatmaya başlamıştı. Gergin bir şekilde ince uzun parmaklarını kıpırdattı.

"O kadar ince ruhlu bir çocuk ki... Kim yem olmayı isterse istesin bunu kabul etmez. Bu onu çok yaralar. Birinin onun için öldüğünü bilmemeli. Benim bunu yaptığımı bilmemeli."

Dumbledore bunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden bütün ayarlamaları kendisi yapmıştı ya.

Severus'un yıpranmış yüzüne baktı. Çehresinde hüzünden başka bir şey yoktu.

Aldıkları bilgiler dahilinde bu gece Voldemort'un okulun duvarlarına dayanacağını öğrenmişlerdi. Dumbledore sonun onun için geldiğinin bilincinde olarak planlarını yaptı. Severus'u odasından uğurladıktan sonra masasının üzerinde ki kâğıtlara döndü...

***

"Nasıl, nasıl olabildi böyle bir şey? Severus, anlat!"

Severus bilmiyordu. Okulun çoğu binaları büyük tahribat görmüştü, kırık merdivenlerden birinde otururken acı içerisine kendisine bakan çocuğa baktı. Pürüzsüz ellerini avuç içlerine aldı.

"Bilmiyorum Harry. Fakat onu anlayabiliyorum."

Evet inatçı Albus Dumbledore onlar için kendini feda etmişti. Planlarını bilen tek bir kişi vardı o da ardından bütün işleri yoluna koymak için oradaydı.

Müdür yardımcısı Minerva McGonagall, oteriter sesiyle herkesi müdürün yani eski müdürlerinin odasına çağırdı.

Eski döşemelerin üzerinde kimse oturmaya tenezzül etmeden müdür yardımcılarını dinliyorlardı.

"Albus bunu sana bıraktı Harry."

Harry eline aldığı kağıtta müdürün ince el yazısını tanıdı.

Sevgili Harry.

Seçimlerim için beni suçlamamanı en içten dileklerimle umuyorum.

Seneler önce yaptığım hatayı düzeltme fırsatını bana verdiğin için teşekkür ederim. Bu yükü taşımak zorunda değildin. Bu yükü omuzlarına yığan bendim ve aynı yükü omuzlarından kaldıracak olan kişi de ben olmalıydım. Sana ve Severus'a en derin sevgilerimi yolluyorum. Şimdi anne ve babanla aynı toprakları paylaşıyorum. Benim için sevinmenizi dilerim. Kendinize iyi bakın.

Albus Percival Wulfric Brian Dumbledore.

Harry mektubu masanın üzerine koyduğunda gerisini okuma tenezzül etmemişti.

Savaş bitmişti. Evet, savaş sonunda bitmişti. Albus Dumbledore yine yapacağını yapmıştı. Büyük bir oyun oynamıştı, bu kez sadece Voldemorta da değil hepsine oynamıştı...

***

15 YIL SONRA

Severus, Albus'un onlara bıraktıkları mirasa sahip çıkmış okulun müdürlüğünü üstlenmişti. Öldükten hemen bir gün sonra gazete mahşetlerini sadece ölmesiyle değil Severus Snape'in yaptığı bütün görevlerle meşgul etmişti.

Yıllarca konuşuldu. Hala konuşulmaya ve anılmaya devam ediyordu.

Snape ölümünden 15 sene sonra bile burnuna ne zaman limon şekerinin kokuşu gelse gülümsemesini gizleyemiyordu. Anma töreninden döndüklerinde Harry'nin omuzunda ki ceketini aldı.

Okul bittikten sonra evlenmiş, iki çocuk evlat edinmişlerdi.

Büyük savaşın bitimiyle karanlık tarafta olanlar hapise atılmış Draco Malfoy, ailesinin yokluğundan yararlanarak Hermione Granger'la evlenmişti. Ron ise beklenildiği gibi hayatını altüst eden kızla yani Luna Lovegood'la yollarını birleştirmişti.

Büyük savaş bitmişti. Verdikleri büyük kayıplar hala içlerindeydi fakat hayat devam ediyordu...


Yıllar sonra final verdiğim için içimde büyük bir rahatlama var. Hikayenin sonun  seneler önce tasarladığım gibi değil, aslında bakarsanız ne tasarlamıştım onu bile hatırlamıyorum. Hiç uyumadığım bir günün ardından yarım bıraktığım şeyleri tamamlamak için arkama baktığımda hikayemi yazmayı sonunda akıl edebildim. 

Bunca yıl sizi beklettiğim özür dilerim.  Kendinize iyi bakın, huzur ve barış ile kalın. 

Çılgın yazar sizi öber. *-* 

I Can See YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin