Arabalar birbirine girmiş , yarısından koyu duman çıkıyor yarısı ise hurda haline dönmüştü . Bu yoldan gitmek imkansızdı çoğu insan cesede dönüşmüş saçma saçma arabaların arasında ayakta dikiliyorlardı . Başka yoldan gitmemiz lazımdı . Kısa bir manevra ile arka yola doğru sürdük arabayı . Her ne kadar zararsız ve çok yavaş görünseler de cesetler çok büyük tehlike oluşturuyordu . Sivrisinek ısırığına dayanamayan biz , vücudumuzdan kopan parçanın acısına nasıl dayanıcaz bilemiyordum . Yine de her şey şimdilik güzel gidiyordu , taki yardım çığlığını duyasıya kadar . Dayı biraz suratını bozarak sese doğru sürdü arabayı . Başımızda zaten onca sorun varken birde başka dertler çıkıyordu . Ara sokağa doğru geldiğimizde bir zeytin ağacının üzerinde küçük bir çocuk görünüyordu , çevresinde hiç ceset olmaması baya garip gelmişti bana . Dayı ağacın altına doğru yanaştı çevreyi iyice kontrol ettikten sonra indi aşağıya . Birkaç şey konuştular çocukla , daha sonra çocuk kendini aşağıya doğru bırakırken dayı uzattı kollarını , koltuk altından tutup bıraktı aşağıya . Çocuk benim olduğum kapıya doğru geldiğine göre sanırım yolculuğa bizimle devam edecekti . Arkada daha 3 kişilik yer olmasına rağmen yanıma gelmek istemesi yaşadığı şeylerden çok korktuğunun habercisiydi sanırım . Ellerini bacak arasına alarak hafif sıkışarak oturdu yanıma . Fatih çenesinden tutarak yüzünü çevirdi bize doğru . Ne yapıyordun burada diye sordu . Dayısı - Rahat bırakın çocuğu - diye çıkıştı bize . Daha şimdiden geriliyordu ortalık Allah sonumuzu hayır etsin . Cengo denilen kişinin evine gelmiş olmalıyız ki Dayı etrafı kolaçan etmeye başladı . - Siz bekleyin arabada - diyerek indi aşağıya . Arabada kalan biz , üçümüz boş boş bakıyorduk yola . Bu olanlar neydi , neyin habercisiydi , ne zaman son bulacaktı gerçekten merak konusuydu . Islık sesi geldi birden , dayısıydı bu gel işareti anlamında elini sallıyordu . - Etrafta ceset olma ihtimaline karşı ıslık çalmak . Ne bileyim , ya ben çok korkağım yada dayısı çok umursamaz - . Kapıdan geçtiğimizde , etrafı tuğla ve dikenli tellerle çevrilmiş büyükçe bir bahçe ve içerisine yapılmış küçük bir ev görünüyordu . Bahçeye atılmış bir koltuğun üzerinde orta yaşlarda birisi koyu sakallı olmak üzere 2 adam ve 2 de benim yaşlarımda genç oturuyordu . Selam vererek yanaştık içeriye doğru . Sakallı olan süzdü bizi iyice . - Hangisi seninki - diye seslendi dayıya . Dayısı fatihi ima ederek kafasıyla işaret etti . - Belli zaten - diyerek daha ilk tanıştığımızda beni rencide etmeyi başarmıştı . Bay sakallı . Ufak bir sohbet başladı olay hakkında bense yanımızda olan küçüğü alarak kapı önüne doğru çekildim . Her ne kadar konuşmaya çekinse de yaşadığı olayı anlatmasını sağladım . Tam olaylar patlak verdiğinde çarşıda gezerken yakalanmışlar . Evin mahallesine zor atmışlar kendilerini fakat karşılarına çıkan bir ceset yüzünden annesi çocuğunu korumak için ağaca bırakmış ve ne olursa olsun bir yere gitmemesini mutlaka kısa sürede gelip alacağını söylemiş . - Ulan çocuğu alıp iyilik mi ettik , kötülük mü ettik belli değil - . - Tamam kardeşim sıkma canını bi belimizi doğrultalım senide annene teslim ederiz - dedim ben . Mutlu mutlu baktı gözlerime anne kelimesini duyunca . Sahi benim annem nerede , acaba şuan gittiği kişilerde Aykut gibi yamuk yapmış mıdır ? Umarım başına bir şey gelmemiştir anne en yakında zamanda görüşürüz inşallah . Çocukla önümüzde ki taşlarla oynarken gelen silah sesi o kadar şiddetliydi ki kafamı omuzlarımın arasına çekmeme neden oldu . Büyük bir korkuyla içeriye doğru koştuğumuzda gördüğümüz manzara küçük çocuğu bir hayli korkutmuştu .