"Ne oldu dedin?"
"Gelin dedim!"
"...Tamam."CUL bu kadar ısrar etmezdi.
Noluyo aceba
Baş ve işaret parmağımı kaldırıp diğer parmaklarımı bükerek elimi çeneme koydum. Luka aynı şu yüz ifadesiyle bana baktı:
(-,-)
Ve dedi ki "Napıyosun sen deişik"
"Ya onu boşver de, CUL aradı eve dönmemiz lazımmış."
"Niye?"
"Söylemedi ki!"
"Millet, arabaya! Bi dk araba 5 kişilik lan nasıl sığcaz?"
"Otobüseee!"☆~☆~☆~☆~☆
"CUL?"
Kapısı aralık olan eve yavaş adımlar atarak girdim, etraf karanlıktı. "Bak bunun altından şaka falan çıkarsa acımam dalarım ha." Cevap gelmedi.
"Utaaaa! Teiiiiii! Lan! VALSHE! AKAİTO! NERU! NERDESİNİZ?!"
Evde kimse yok muydu? Peki o zaman kapı neden açıktı? İnsanlar neden cevap vermiyordu? Böyle mal olmayı nerden öğrendim?
Salona girdim.
"g-geldiniz mi?"
Fısıltı kulağıma ulaştığında gülümseyerek koltuğa attım kendimi, CUL hemen yanımdaki gereksizce büyük (büyük derken, tavana kadar hani) dekoratif vazonun kıvrık gövdesine sığınmıştı. Oraya nasıl girdiği şüpheli tabi.
"Yok gelmedik mesela ben hala kapıdayım birazdan gidicem hatta"
"Dalga geçme! Zaten psikolojim bozuldu."
Yerimden kalkıp kızı çekerek kaldırdım ve salona göz gezdirdim, aynanın yeri hariç anormal bişey yok gibiydi. Ayna hep kapının yanında olurdu. İncelemeye devam ederken cevapladım.
"Ne? Niye?"
"Aynaya bak, anlarsın."
"NOLMUŞ?"
Al. Bakın arkadaşlar, insanları korkutma/telaşlandırma ve ortamın içine etme görevi Rin'e aittir, patenti ondadır, çoğaltılamaz ve halka açık alanlarda gösterilemez. Korsanlarından sakınınız. Bağırarak içeri giren oyun ekibimize de hızlıca "Sus s&$^#&%" bakışı attıktan sonra aynaya dönüp baktım, hala anormal bişey yoktu.
"E bunda bişey yok ki?"
"AYNANIN ÖNÜNDE DURAN ŞEYE BAKACAKSIN GERİZEKALI!"
"TAMAM!"
"GÜZEL!"
"DANKE!"
"Ne?"
"Sen bilmiyor Almanca ama ben yine de bakacak to the mirror."
CUL elini alnına vurdu.
Tekrar aynaya dönünce kafamda duran ayı kulaklarını ve kostümü farkettim, bunca zamandır bununla mı geziyodum lan ben? Otobüse de öyle bindim? O zaman Len de tavuk kostümü....
"LEN Bİ BAĞA BAK GÜLÜM!"
"Noldu?"
"Üzerine bak." Yoo bu arada çaktırmadan fotoğrafını çekmedim, manyak mısınız? Ve iki saniye sonra Len'i görüp üzerindekilere bakan herkes haykırarak kıyafetleri yere fırlatmaya başlamıştı.
"YA BENİ TAKIN BİRİNİZ! ÖLÜM KALIM MESELESİ DİYORUM!"
"Yoo demiyorsun. Ama neyse ben mübarek olduğum için sana yardım etmeye karar verdim, mavi ekran, iman power."
"Anlıyorum."
"Önce olayı anlatmak ister misin?"
"Bak gel ondan sonra. "Bir kez daha aynaya döndüm. Bu sefer dikkatli incelemeye özen göstererek aynanın önündeki halıya eğildim. Bulduğum mor ve kırmızı iki toka, deri ip, kırmızı yün ve şarj aletini elime alıp ayağa kalktım ve CUL'un yanına yürüdüm. "Bunlar?"
"Uta ve Tei'nin tokaları, Valshe'nin kolye ipi, Akaito'nun atkısının yünü ve Neru'nun şarj aleti. Bir de," elini arkaya götürüp küçük bir şapka çıkardı. "Ritsu'nun."
"Bu yüzden cevap vermediler."
"Evet."
"Peki neler oldu?"
"Anlatıyorum."Neru Bloody Mary hakkında okuduğu bir şeyi gösterdi bize. Akaito "Saçmalık" dedi, "Deneyelim istersen, hiç bişey olmayacak, görürsün." Neru bu meydan okumayı kabul etti -ne kadar rekabetçi olduğunu bilirsin- bense ısrarla denemememiz gerektiğini söyledim.
Burda durup derin bir nefes aldı, şimdiye kadar anlattığı şeyler hepimizin bildiği gerçeklerdi. CUL kötü şeyler olacağını hissedebiliyordu.
Her neyse, Valshe mum buldu ve Tei de Ritsu'yla beraber aynayı buraya çekti, ben hala yalvarıyordum. Başımıza gelecekler kesinlikle iyi değildi ve özelikle Ritsu için endişeleniyordum çünkü o genelde korku filmi izlerken bile battaniyenin altına saklanır... Her şeyi tamamladıklarında aynanın önüne oturduk. Neru herkesin kişisel bir eşyasını oraya koymasını söyledi ve şuan elinde olanları koydu onlar da. Ben koymadım, korkuyordum. Tei'yle başladılar, o bir kez "Bloody Mary'ye inanıyorum" dedi, sonra hepsi birden iki kez daha söylediler. Aradan birkaç saniye geçti. Akaito gülmeye başladı, "Söylemiştim, hiç bişey olmadı ve siz de çocuklar gibi korktunuz, özellikle de sen CUL." dedi ama kendi yüzünden haberi yoktu SeeU. Kireç gibi olmuştu, vampirmişçesine beyazdı, anlatabiliyor muyum? İşte tam o anda aynada titremeler olmaya başladı. Görüntü bulanıktı ama yüzde yüz eminim, orda renkli bişeyler vardı ve Neru'nun göstediği kadarıyla Mary'nin renkli giyinmediğini biliyordum. Aynadaki, fosforlu Nixe giyen biriydi SeeU, ve bize dedi ki... "50 kuruş versene tirrek." Çığlık atmaya başladım, bu arada aynadaki onları çekerek kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SeeU Günlükleri
Fiksi PenggemarSeeU'yu ve VOCALOID'i çok sevdiğim için yazdım ●▼● Her türlü saçmalık içerir. İyi okumalar ^^