CEHENNEMİN BEKLEDİKLERİ

131 12 2
                                    

Sıradan bi insan olarak uyandım bugünde. Sıradan ve yalnız. Kahvaltımı yaptım ve okuluma gitmek için evden çıktım. Halkla ilişkiler okuyacaktım. Okulu bitirince ne olacağımı bile bilmiyordum ama aile baskısı böyle bi şey "Üniversite okuda hangisi olursa olsun" demişlerdi ve beni bu lanet olası şehire göndermişlerdi.

***

"Buse beklee"

"Hayır ya bu imkansız" diye geçirdim içimden. Bir insan bu kadar yüzsüz olamazdı gerçekten olamazdı ya dünya böyle bi şeye daha hazır değil.

"Lütfen git"

"Buseee"

"Ne var be ne var her gün bi yerde kaza geçirip ölmesini dilediğim insan" diye bağırmak vardı ama sokağın ortasında bağırmak olmazdı şimdi. Arkamdan ne kadar koştuysa da yetişemedi. İyi ki de yetişemedi. Yoksa başlardı yine "Sana ilk görüşte aşık oldum , sensiz nefes almak bile anlamsız , lütfen beni bırakma..." ve daha neler neler.

Bi insan gerçekten kendinden nefret eden ve bu hayatı sadece sevdikleri için yaşayan birini sevebilirmiydi ?
Bence sevemezdi. Onu sevmeyeceğimi bile bile Konya'ya kadar peşimden gelmişti. Ne kadar bu hayatta bir birey olarak yaşamadığımı bilsede asla vazgeçmiyordu.
Ben bile kendimi kendi hayatımın merkezine koymazken o beni almış tam da hayatının merkezine oturtmuştu. Onu beni seviyor diye suçlayamazdım ama ne yapabilirdim ki onu sevmiyordum. Ona bunu anlatmak istesemde anlamamakta ısrarcıydı

***

Okuluma geldim. "Konya üniversitesi " adını sevdiğim(!)
İlk günüm olduğu için hiç kimseyi tanımıyorum tabi. Aslına bakarsanız umursamıyorumda. Tek bir kişi benimle tanışmak için yanıma geldi. Adını söyledi ve gitti.
Şaşırdım, çünkü ben insanların varlıklarına dokunmam onlar da benim ördüğüm duvarlarıma el sürmezler ama severim hem de sebepsizce.

Bana bir parça güven verebilen insanlar mutlu olsun diye uğraşırım , gerçekten uğraşırım hem de.İşte bu yüzdendir ki insanların bu kadar soğuk olması hâla canım yakar. Ne kadar alışmam gereksede hiç bir zaman alışamadım ve asla alışmayacağım.

Kaydımı yaptırdım ve o , duvarları bile esaret kokan okuldan kendimi dışarı attım.

Önüme gelen ilk banka oturdum. Annem kaydını yaptırdıktan sonra ara demişti ama hiç mi hiç aramak gelmiyordu içimden. Aramasam ne olur diye düşündüm sonra annemin

"Benim biricik kızıma önce tecavüz edip ondan sonrada kesip bir yerlere mi attılar acaba " serzenişlerini duyar gibi oldum.

Annem işte hep böyle telaşlı ve meraklıydı ama söz konusu ben olunca daha bi artardı bu duygu yoğunluğu. Daha fazla beklemeden aradım telefon çaldı , çaldı ama açan olmadı. Şimdi de ben merak etmiştim. Tam tekrar arayacakken geri aradı , nasıl sevindiğimi anlatamam. Gerçekten anlatamam çünkü ben en sevdiğim duygularımı hep yaşarım anlatmak için fazla değerli ve özel olduklarını düşünyorum da.
Telefonumu açtım annemi bekletmek olmazdı.

"Nerdesin kızım , kaydını yaptırdın mı ?"

"Yaptırdım annem , sen beni merak etme"

"Tamam benim güzel kızım , şimdi ne yapacaksın"

"Eve giderim her halde bugün çok sıkıcı ve yorucuydu"

"Sen dinlen yavrum , sonra görüşürüz"

"Görüşürüz annem , seni çok seviyorum"

Seni seviyorum kelimesi her zaman değerliydi benim için ve bu iki kelimeyi gerçekten sevdiğim ve değer verdiğim insanlara söylemek asla zor gelmezdi. Herkes sevildiğini ne kadar bilse de arada bir sevildiğini duymak her zaman için iyi gelirdi insanlara bilirdim ve insanları hep mutlu etmek isterdim. Bi zaman sonra bu iki kelimeye bile ne kadar muhtaç olacağımı bilmeden. Severdim , yokluğunu bile hissetmeden...

***

Yalnız ve kimsesiz bir dört sene geçireceğim biricik şehrimde(!) birazcık dolaşmak istesemde tek başıma kaybolacağımı düşünerek geldiğim yoldan eve geri döndüm. Okulla ev arası tamı tamına on iki dakikaydı. Gittiğim yolların dakikalarını hesaplamayı alışkanlık haline getirmiştim artık. Aslında bu huyumu hiç sevmezdim ama
gittiğim yollar her zaman işkence gibi geldiği için o dakikaları da çıkış biletim olarak görürdüm.

Eve geldiğimde ne kadar aç olduğumu farkettim ve mutfağa nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Genelde üşengeç ve uyuşuk olan bedenim yemek yeme konusunda bir hayli çalışkan oluyordu. Hemen kendime patates kızarttım. Dünya da en çok sevdiğim şeyin getirdiği kilolara da her zaman kapım açıktı. Kendimi kilolu görmediğim için bir hayli rahattım zaten. Her zaman mutlu olan yanımı gerçekten çok seviyorum.

Yemeğimi yedikten sonra yapacak hiçbir şeyimin olmadığını fark ettim ve her zaman yaptığım gibi uyumaya karar verdim.

Tam uykuya dalacakken gelen mesaj sesiyle irkildim kimden geldiğini gördüğümdeyse kendimi bir aptal gibi hissettim. Mesaj Caner'den gelmişti.

"Kelebeğim günün nasıl geçti ?"

Şaşırdım Caner bana hiç kelebeğim demezdi acaba benim sevgilimin içine Nazım Hikmet falan mı kaçmıştı?
Çok uykum vardı ama cevap vermesem de ayıp olurdu hele ki gün boyu bırak aramayı , bir tane mesajı bile çok görmüşken sevdiceğime. Daha fazla bekletmeden hemen cevap yazdım.

"İyi geçti hayatım seninki nasıldı ?"

Ne kadar kısa ve klasik bir cevap yazdığımı maalesef ki mesajı yolladıktan sonra fark ettim ama çok geçti.

"Benim ki de iyiydi sadece seni özledim"

Bu nasıl bir yalandır asla anlamam günün her dakikasında beni mi özledin yani ?
Ne kadar kendimi kötü hissettirsede cevap yazmak içimden gelmedi sonra da arkamı döndüğüm gibi uyudum zaten.

Uyandığım da etraf çok karanlık ve bir o kadar da soğuktu. Sanki bir kuyunun dibinde ya da bir kavanozun içinde gibiydim. Bir yandan bir el boğazımı sıkıyor , diğer yandan da ne olduklarını anlayamadığım varlıklar etrafım da ürkütücü sesler çıkararak dönüyordu. Korkudan elim ayağım titremeye başladı ve kendimi tutamayarak ağladım. Gözyaşlarımın dışa değilde içime akarak beni yavaş yavaş boğduğunu hissettim.

Kan ter içinde , sabah saat 4.30 da ezan sesiyle uyandım. Gördüğüm rüyanın etkisiyle biraz korksam da 7 dakika sonra kendime gelmiştim. Zaten uykumu aldıktan sonra bu tarz
kâbuslar hep görürdüm. Artık uyanmış olduğum için kahvaltı yapmaya karar verdim.

Hızlıca mutfağa geçip kendime güzel bir kahvaltı hazırladım. O kadar yavaş yemiştim ki saat 6.26 olmuştu.
Hâla saat erken olduğu için bende televizyon izlemeye karar verdim. Evde tek başıma çok sıkıldığım için kendime bir ev arkadaşı bulmam gerektiğini aklımın bir köşesine unutmamak üzere not aldım.

Televizyon da kanalları zaplarken , kapı çaldı. O an farkettimki zil sesini daha az rahatsız eden bir sesle değiştirmeliydim. Kim olduğunu merak ettim çünkü bu saatte benim evime kim gelebilirdi ki ?

Ayaklarımı yere sürterek ağır adımlarla kapıyı gittim ve aynı ağır hareketlerle kapının kolunu açmaya tam yeltenmiştim ki vazgeçtim çünkü bu saatte gelen birisi hayırlı bir şey için gelmemiştir diye düşündüm.

Tam arkamı döndüm gidiyordumki kapının zorlandığını farkettim. Kapı deliğinden bakmak istedim ve kapıya doğru yaklaştım. Delikten baktığımda hiçbir şey gözükmüyordu ama hâla kapı yumruklanmaya devam ediyor beni daha da çok korkutuyordu. Korkuyla telefona sarıldım ve polisin numarasını tuşladım.
Tam arayacakken kapının kırılma sesiyle çığlık attım.

Gözlerime açtığımda daha gecenin ikisiydi. Yani rüya içinde rüya mı görmüştüm ?
Birden elim telefonuma gitti ve gördüğüm mesajla gözlerim doldu...

Merhaba arkadaşlar ben wattpad ailesine daha dün katıldım.
Aslında burada okuyucuydum ama artık bende yazıyorum.

Bu ilk hikayem olduğu için ön yargıyla ilk bölümü okuyup hemen vazgeçmemenizi istesem çok şey istemiş olmam her helde. Kitabım romantizm kategorisinde olmasına rağmen zaman zaman farklı konular da olacak. Yani sadece aşk olmayacak. Herkese iyi okumalar diliyorum. :)

VARLIĞIMDA Kİ YOKLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin