RENKSİZ GÖZLER

39 6 0
                                    

Hava çok soğuk olduğu ve ben bu soğuk havaya dayanamadığım için ilk bulduğum pansiyona girdim.

"Merhababa boş odanız var mı?"

"Hoşgeldiniz , maalesef doluyuz "

"Hiç mi boş odanız yok ? Lütfen ! geceyi sokakta geçiremem "

"Üzgünüm yapabileceğim bir şey yok "

"Peki yakınlarda kalabileceğim bir yer var mı?"

"Kusura bakmayın yardımcı olamayacağım "

"Teşekkürler , iyi akşamlar" dedim demesine ama içimdeki ses rahat durmuyordu;

'İnşallah gece pansiyon çöker de altın da kalırsınız' diyen iç sesime gülerek yolda yürümeye devam ettim. Gece sokakta kalmak başta ne kadar mantıksız gelsede asla mantıklı şeyler yapmadığım geldi aklıma. İnsan bi yerde kendini bilmeli sonuçta ve bende kendimi çok iyi tanıyorum.

Amaçsızca yolda yürüdüm , yürüdüm ve yürüdüm. Sonunda da hiçbir yere varamadım. Soğuk bir kaldırım taşına oturdum. Uykum gelmişti ama sokağın ortasında uyuyacak kadar kafayı yemediğim için öylece oturup karanlığı izlemeye başladım.

Öylece kaç saat oturduğumu farkında bile değildim. Ta ki önümden o güzel gözleriyle ağlayarak ve evrende yaşayan en içten insan olduğunu düşündürerek geçen varlığı görene dek. Ama insan demek için bırak bini , on bin şahit getirsen kimseyi inandıramzsın. Nasıl içten ağladığını bir ben gördüm. O saatte başka kimsenin görebileceğini de sanmıyorum zaten.

Yüzüme bile bakmadan öylece geçti önümden. Ben de arkasından bakakaldım. Aslında gidip sırtına yapışıp 'ne oldu sana gözlerine bin bir anlam sığdırabilen adam' demek vardı ama " Gece gece zaten ağlıyorum ne edebiyat yapıyosun " dese cevap vermezdim. Bu yüzden onu takip eden gölgesini izlemeye devam ettim.

Bir süre sonra sadece adını bile bilmediğim güzel gözlü adamı düşündüğümü farkettim.

Bu durumu fark etmemle yeşil gözlümün gittiği yöne doğru gitmek üzere ayağa kalktım. Normalde saat 10 dan sonra dışarı çıkmaya korkan ben , şimdilerde gecenin bir yarısı hiç tanımadığım bir adamın peşinden gidiyordum. Hem de bunu sırf gözleri güzel olduğu için yapmaya karar vermiştim.

Ayaklarımın isyan edişini duymamaya çalışarak yola devam ettim. Ben iki dakikalık yola bile yorulmayayım diye döve döve küçük kardeşimi yollayan bi insandım. Hiç kimsenin bana bu kadar yol yürütmeye hakkı olamazdı . Tabii ki de yeşil gözlüm hariç. O istesin ben Mecnun olur çöllere düşerdim.

Bu düşündüklerimin ne kadar aptalca olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Bir de üstüne yeşil gözlümü bulamamıştım. Tam geri dönecekken kaldırımda oturan güzel gözlümü gördüm. Dönmek hiç içimden gelmedi ve ilk defa yaptığımdan asla pişman olmayacağımı , pişman olsam bile kendi kararımdan dolayı pişman olmak isteyeceğimi düşündüğüm bir şey yaptım.

Yanına gittim ve sessizce oturdum. O halde olan bir erkeğin ne kadar konuşmak istemiyorum desede konuşmak isteyeceğini az çok tahmin edebiliyordum. Yanına oturduğumu hissettiğini farkına vardım ama kafasını kaldırıp bakmaya bile tenezzül etmiyordu.

Benden beklenmeyecek bir hareketle ilk ben konuşmaya başladım. Zaten ilk onun konuşmasını bekleyemezdim. Ne de olsa ona sormadan yanına gelip oturmuştum ama o da kalkıp gitmemişti. Bu da gösteriyordu ki konuşmak için ya çok doğru bir zamandı ya da ben hayatımın belki de en büyük hatasını yapıyordum.

İçimin neresinden geldiğini bilmediğim bir özgüvenle"Boşver zaten çoktan başkasını bulmuştur" dedim. Allah benim belamı şu an vermezse bir daha asla vermeyecek. Ağlayan bir adama 'boşver zaten çoktan başkasını bulmuştur 'dedim ya inanılacak gibi değil. Hemen hatamı düzeltmeye çalışarak

VARLIĞIMDA Kİ YOKLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin