12. HASTALIĞIMA ALIŞMA

20 4 0
                                    

Kendime gelmeye başladığımda yanı başımda Kaan elimi tutmuş bana bakıyordu. Gözlerimi açtığımı görünce evdekilere heyecanla seslendi.

"Anne, baba ablam uyandı, koşun"

"Lütfen biraz sessiz olur musun, sesler başımın içinde balyoz etkisi yaratıyor sanki" yatakta hafifçe doğrularak başımı iki elimin arasına aldım.

"Üzgünüm, ama o kadar uzun süredir uyuyorsun ki, senin için endişelendik" dedi.

"Ne o küçük kardeşimin gözlerimi buğulanmış" dedim onu gıdıklamaya çalışarak.

"Abla lütfen" dedi gülerken.

"Azra, kızım nasıl oldun, kendini nasıl hissediyorsun?" diye hemen yanıma oturdu annem, babamda arkasındaydı. Anlaşılan bu evde yorgun ve bitkin gözüken bir tek ben değildim. Babam yürüyen ölü gibiydi adeta.

"İyiyim anne, merak etme sadece başım ağrıyor"

"Uzun süredir uyumaktan olabilir tatlım, birazdan bir şeyler yer ve ağrı kesici içersin" dedi alnıma o sıcacık anne öpücüğünden kondurarak. Babam yanıma yanaşıp elimi tuttu.

"Seni iyi gördüğüme sevindim, prenses" dedi. Bu söz nedense beni gülümsetmişti.

"İyi mi?" Ben ve iyi olmak ne tezat iki kelimeydi.

"Şimdi herkes odadan çıksın bakalım. Azra'nın dinlenmeye ihtiyacı var. Sen sakın kalkma kızım ben sana gidip yemen için bir şeyler hazırlayayım"

"Anne, aslında karnım pek..."

"İtiraz istemiyorum küçük hanım. Her söyleneni yapacaksın" dedi ve odadan çıktı. Babamla göz göze gelmiştik. Yapacak bir şey yok dercesine kaşlarını kaldırıp gülümsedi. Bende çaresizce başımı sallayıp durumu kabullendim. Yemeğimi yiyip ilacımı da içtikten sonra tekrar uyuya kaldım. Tüm gece deliksiz bir uyku çektikten sonra sabah kendimi daha zinde hissederek kalktım.

"Günaydın herkese"

"Ahh uyandın mı Azra, gel otur kahvaltı yap" dedi annem.

"Tamam" dedim ve sırf ilaç içebilecek kadar ağzıma birkaç lokma atabildim. Sofrada herkes her zamanki gibiydi. Yani ölmeyecekmişim gibi davranıyorlardı. Bunun bir oyun olduğunun farkındaydım. Hiç birşey olmamış gibi davranmak. Bende bu oyunu bozmadım.

Kahvaltı sonrasında odamda otururken bir anda hafızam yerine gelmişçesine yerimden sıçradım. Lanet olsun bugün Pazar günüydü ve ben öylece oturuyordum. Apar topar yerimden kalktım ve kendimi duş almak için banyoya attım. Sonra aceleyle kot pantolonumu ve kahverengi bluzumu giyerek koşar adım merdivenlerden iniyordum ki annemin merdivenlerin başında beni beklediğini gördüm. Öyle plansız inmiştim ki aşağıya, şuan anneme ne diyeceğim konusunda en ufacık bir fikrim bile yoktu.

"Nereye gittiğin konusunda bilgi alabilir miyim?" dedi annem elindeki havluyla ellerini kurularken.

"Şey...anne ben...dünkü olanlardan sonra tamamen aklımdan çıkmış. Bugün için Defne'yle alışverişe çıkacaktık" dedim. Ses tonum yalan söylediğimi haykırırcasına beni ele vermek üzereydi. Ama annem hiç beklemediğim bir şey yaptı ve geçmem için kenara çekildi.

"Pekala kendini iyi hissediyorsan gidebilirsin. Ama doktora verdiğin sözü sakın unutma. Ne olursa olsun bizlere haber vereceksin, tamam mı?" dedi.

"Tamam unutmam anne. Sende babamda benim için endişelenmeyin. Doktoru duydunuz, kafama takmamam gerekiyormuş, bende öyle yapıyorum. Normal hayatıma dönmem gerekiyor" dedim gülümseyerek. Sonrada yanağına öpücük kondururken kapıdan çıktım.

BEYAZ KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin