ÇARESİZLİK 'EMRE'

20 4 0
                                    

William'dan ayrıldığında her şeyin ikimiz için daha güzel olacağını düşünmüştüm, yanılmışım. Her şey çok daha kötüye gitmeye başladı. Onun böylesine hayata küseceği ve bile bile kendini hastalığına teslim edeceği hiç aklıma gelmezdi. Böyle bir şeyi nasıl tahmin edebilirdim ki zaten. Hastalığını bizden sakladığına hala inanamıyordum. Lily Teyze Defne'ye anlatmış. Defne'de bana. Öğrendiğimde dünya başıma yıkıldı.

Bir adım daha uçurumun kenarına yanaştım. Benim gibi biri için buradan düşmek hiçbir şey ifade etmiyordu ama Azra gibi son derece kırılgan bir insan için ölüm demekti ve şimdi O ölüyordu, hemde kendini sevmeyen adi bir vampirin aşkı yüzünden.

Sağ tarafta duran büyük kaya parçasını tek bir el hareketiyle havaya kaldırdım, yavaşça uçuruma fırlatmak üzere kendime doğru yaklaştırıp havada beklettim. İçimdeki öfkeyi bir nebze olsun hafifletmem gerekiyordu. Aksi halde birilerine zarar vermem kaçınılmazdı. Bu yüzden Azra'nın yüzü gözümün önüne geldiği bir anda tüm gücümle kayayı boşluğa fırlattım. Uçurumun yamacına çarpan kaya büyük bir gürültüyle parçalara ayrıldı. İşte William'ı da böyle parçalara ayırmak istiyordum.

Hala öfkem dinmiş değildi. Etrafa daha çok zarar verme isteği beni ormanın derinliklerine itti. Olduğum yerden hiç kıpırdamadan yine tek bir el hareketiyle köklerinden söktüğüm dev gibi ağaçları nereye gittiğinin bir önemi olmadan etrafa savuruyor, her yeri yerle bir ediyordum. Öfke nöbetimin neden olduğu bağırtım ormanın sessizliğinde korkunç bir hayvanın sesi gibi yankılanıyordu. Her yeri talan etmiştim yinede öfkem dinmek bilmiyordu. Sonunda olduğum yere çöktüm ve ilk defa ağladım. Hemde haykıra haykıra... Onu kaybetme düşüncesi beni tüketiyordu. Bugüne kadar hiç canım yanmamıştı. İlk defa böyle bir şey hissediyordum. Kalbim binlerce parçaya ayrılmış gibiydi. Bu acı bambaşkaydı ve hiç dinmiyordu. Günden güne daha da dayanılmaz hale geliyordu. Çoğu zaman nefes alamadığımı hissediyor, boğulacak gibi oluyordum. En kötüsü de onu kurtarabilmek için elimden hiçbir şey gelmiyordu. Gözümün önünde günden güne eriyor ve ben hiç birşey yapamıyordum. Elimden kayıp gitmek üzereydi.

Neden bunu yapıyordu, neden yaşamak için mücadele etmekten, tedavi görmekten vazgeçiyordu. Buna değermiydi. Kendini ailesi dışındaki tüm ziyaretçilere karşın odasına kapattığından onu görmeme dahi izin vermiyordu. Onu son gördüğümdeki hali gözlerimin önünden hiç gitmemişti. Gözaltları bir vampirinkinden bile daha mor ve çöküktü. Çok güçsüz görünüyordu. Benden bir daha gelmememi ve aramamamı istemişti.

Şuan içimde tarif edilmez bir şekilde William'ı öldürme isteği vardı. Onun kafasını vücudundan ayırmak için neler vermezdim. Ailemin kuralları umurumda bile değildi. Azra için her kuralı yıkmaya hazırdım.

William'ı sevmediğini söylüyordu ama onun tarafından kandırılmış olmayı hazmedemiyordu ve aklınca kendini cezalandırıyordu. Bunun çok saçma olduğunu ona defalarca kez anlattım ama beni dinlemek istemedi. Sanırım bana karşı kendini mahcup hissediyordu, beni dinlemediği için yaptıklarından utanıyordu.

Hiçbir şeyin bir önemi yok! Seni seven benim hemde kayıtsız şartsız diye haykırmak istiyordum yüzüne, ama o ne kadar inkar etsede gözlerinde hala William vardı, onun kalbi bir başkası için çarparken bunu yapamazdım.

Yerden aldığım kuru dal parçalarını sıktığımın bile farkında değildim. Arada elime batanların açtığı yaralar daha ben farkına bile varamadan kapanıyorlardı. Keşke bu vampirlik vergisi kalbimde açılan yaralar içinde geçerli olsaydı. O zaman hiç acı çekmez tüm kalp acılarım sona ererdi.

Sonra bu düşünce aklıma inanılmaz bir fikir getirdi. Ne olursa olsun, neye mal olursa olsun onu kurtarmalıydım. Beni sevmek zorunda değildi, iyileşmesi karşılığında onun hayatından çıkmaya dahi razıydım. Bu düşünce her ne kadar vücudumun tüm kemiklerini sızlatsa da onun hayatta kalabilmesi için her şeye katlanırdım.

BEYAZ KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin